Kendimi pencere önlerinin güvenli olduğuna inandırdığım günden beri kitabımın üzerine düşen gölgede silüetin belirmiyor ve sallanan masaya haddini bildirecek bir kâğıt parçası ararken dahi aklımda dolanıyor bazı şeyler.
İlk olarak aklımda dolanan şeylere çelme takacak kadar acımasız biri olmadığıma inandırdım kendimi. Sonra onlarla konuşmayı seçtim. Sesleri yükselmedi. Ben de bağırmadım onlara. Kafamın içindeki bir dünyadan bahsediyorlar sürekli.
Bir ara dörtte üçü korku geri kalanı sevgiyle kaplı diyecek oldular sanki, tam anlayamadım burası o kadar gürültülü ki. Bu yüzden ne zaman onlarla konuşacak olsam, inanılmaz bir baş ağrısıyla boğuşurken buluyorum kendimi. Bana yol göstermek isteseler de ben o yaşadıkları dünyayı anlatmalarını istiyorum. Gürültüyü iğneler gibi sessiz kalıyorlar bazen. Sanki bir şeyden korkuyorlar. Burası benim dünyam dememden belki; ama değil. Yaşantılarım teğet geçiyordur sadece. Korkunun ortaya çıkmadığı ve gürültünün arttığı her an dünyalarına yeni bir yüz eklendiğini söyleyip aklımda dolanmaya ara veriyorlar bazen.
Yüzlere olan ilgilerinin ben de yarattığı huzursuzluk o dünyanın yabancısı olmadığımı söylüyor. Sanırım "bu dünya benim" demek için yüzlerin silindiği ve geriye fısıltıların kalacağı anı bekliyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İYİNİN KÖTÜSÜ
Novela JuvenilSanırım "Bu dünya benim" demek için, yüzlerin silindiği ve geriye fısıltıların kalacağı anı bekliyorum.