Bölüm 21

949 49 1
                                    

Bölüm şarkısı.

 “Bu hafta mı?” kulağımdaki telefonla, dudağımı ısırarak odamda tur atıyordum. Can’ın sesiyle tekrar kafamdakileri tartmaya koyuldum. “Evet. Sorun çıkarma işte. Hem altı üstü eğleneceğiz ne var ki? İstediğin birileri varsa da çağırabilirsin benim için sorun değil.” ‘Hayır, hayır! Bu kez olmaz. Bu kez yakalanırsan işin biter.’ İçimdeki şu salak sesin konuşmasından hoşlanmıyorum ama o bunu bilir gibi bunda itiraz ediyordu.

 “Çok geçe kalmayız değil mi?” dudaklarımdan çıkanlara ben bile inanamıyordum. “Hayır merak etme. İstersen seni eve bile bırakırım?” dudaklarımın arasından çıkan ‘Hah!’ sesine engel olamamıştım. “Bunu sonra konuşalım.” Telefonu suratına kapatıp yatağa fırlattım. Ders çalışmak niyetiyle oturduğum masadan, Arda’nın camımı tıklatma endişemle kalktım.

 “Yine ne var?” suratına bakarken, Aralığın soğuk havası nefesimi kesmişti. Kolundan tutup onu içeriye çektim. “Canım sıkıldı.” Leyla teyzenin söylediği laf aklıma gelip gülümsedim. “Neye güldün şimdi?” saçlarıma dokunduğunu hissettiğimde ona döndüm. “Hiç, hiçbir şey.” Yatağımın ayak ucundaki yuvarlak kısımdan siyah bir toka parmaklarına geçirip, hızla saçımı bir topuz yaptı. Bunu tam karşımdayken nasıl becerdi hiç bilmiyorum ama yaptı.

 Can’ın davetinden ona bahsetmeli miydim acaba? Bu kez çocuğu kesin hastanelik eder. Ringde arkamdaki Can’ı gördüğündeki bakışlarının aldığı hal aklıma gelip başımı salladım. “Sana ne oldu?” Gözlerini bulduğumda dilimi yutmuş gibi karşısında kalakaldım. Aralık dudaklarımı kapatıp hafifçe yutkundum. “Beni bu kadar arzuladığını düşünmezdim.” Belimden tutup beni kendine çekti. Bir şekilde karşı koyamıyordum.

 Parmaklarım kolu boyunca tırmanıp yanağını bulduğunda kaşlarını çattı. Belimi serbest bırakıp, yanağını elimden kurtarırcasına geri çekildi. “Ne yapıyorsun sen?” havada kalan elimi bacaklarım hizasına indirip arkamı döndüm. “A- anlındaki çizgi…” deyip daha fazla devam edemeyeceğimi hissettiğimde devam etmedim. “Bana dokunmanı istemiyorum.”

 Kaşlarımı çatıp ona döndüm. Kendini Christian Grey falan sanmıyor öyle değil mi? “Sen neyden bahsediyorsun?” az öncekinin aksine daha rahat bir tavırla yüzümü inceledi. “Beni duydun.” Devam etmesini engelleyerek söze girdim. “Sen beni öptün be! Bana gelmiş dokunma mı diyorsun? Affedersin de, beni cinsellikle kışkırtmaya çalışan sen değil misin?” amacını çözmüş değilim ama ne yaptığını biliyor gibi de görünmüyordu.

 ‘Peki bunu mu yapmak istedin? Çocuk dokunmana izin verseydi eğer, o gece gördüğün kız gibi mi olacaktın. Gölgesini gördüğün o kız gibi olabilecek miydin?’ Derin derin nefes alırken gerçekten o an ne düşünmüş olabileceğimi anlamaya çalışıyordum. “Bak ben üzgünüm tamam mı? Bunun seninle bir ilgisi yok.” masama dayanmış ellerle, arkamdaki Arda’yla konuşuyordum. “Hayır aslında sanırım ben biraz abarttım.” Yüzümü ona dönüp gülümsedim. Floresanda daha da parlak görünen, iki parlak şeye baktım.

 “Ben gideyim artık. Ders çalışmanı bölmek istemezdim. Tabi bunu nasıl yaptığını anlamak zor.” Sessizce gülüp. “Neyi nasıl yaptığımı?” diye sordum. “Şunu işte. O kitaplara nasıl gömülüyorsunuz anlamıyorum.” Normal halimize, haline… halime. Ah! Neyse ne. Dönmemize sevinmiştim. “Sayısala nasıl girdiğine inanamıyorum.” Onunla dalga geçtiğimi anlayınca gözlerini devirdi. “İyi geceler bücür.” Penceremden çıkarken sırtına hafifçe vurdum. “Sana da küstah şey.” Dediğimde gülümsedi.

İçerisinin daha fazla soğumasını istemediğim için pencereyi indirip perdeyi de çektim. Sandalyeme yerleşmeden önce derin bir nefes aldım. “Hadi başarabilirsin.”

ALTIN KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin