FİNAL

787 28 13
                                    

 Bu Altın Kefesten size gelen son bildirim. Bölüm şarkınızı başlatıp bu kitabı bitirin. Bölüm sonunda görüşürüz. Xx


Ciddi anlamda iş konuşulmayan bir iş yemeğine çıkmıştık. Arada Arda'nın Altan amcaya laf sokmaları dışında bir rahatsızlığım yoktu. Tabii ki o da haklıydı ama böyle bir gece de yapılacak son şeylerden biriydi bu. 

Babamla Arda'nın konuşmalarına dünkü konuştuklarımızdan sonra dikkat etmiştim de gerçekten samimi oldukları belli oluyordu. Bunu daha önce niye anlamadığımı sorgularken, aslında bu gecenin Arda tarafından düzenlenmiş olduğunu öğrenmem bende şok etkisi yaratmıştı. 
 Ceren'in de benimle konuşmaya çalışıp arada da laf sokmasına izin veriyordum. Aslında tatlı kızdı ama abisine fazla düşkündü. Hatta ona aşıktı bile diyebilirdim. Ama bundan şikayetçi değildim. Çünkü Arda'nın insanlar üzerinde gerçekten öyle bir etkisi vardı. 

 Gecenin sonunda eve giderken Ceren de bizim arabaya binmişti. Yani Ardayla benim eve döneceğimiz arabaya. Onu eve bırakmak için frene bastığında arkadaki cırtlak ses arabayı doldurdu. "Abi ben de seninle gelsem olmaz mı?" Arda yanımda gülüp "Maalesef hayatım. Annemin buna izin vermediğini biliyorsun. Yemekte denedin ama sonuç vermedi değil mi?" Ceren çaresizce başıyla onu onaylayıp yanaklarını şişirdi. "Ama seni özlüyorum. Eve gelmiyorsun benim için bile gelmiyorsun." Arda gülümseyerek, "Özür dilerim. Ben de seni özlüyorum. Ve eve gelmemem kesinlikle seni sevmediğim anlamına gelmiyor. İyi geceler hayatım." diye cevapladı.

 Ceren üzgün bir şekilde boynuna sarılıp onu öperken sadece onları izliyordum. kıskançlığım şu an beni tek başıma bırakmıştı ve bu manzara beni rahatsız etmiyordu. "Seni seviyorum abi. Seni özlüyorum." başımı önüme eğip benimde özleyeceğimi düşündüm. Kolyemi parmaklarımla çevirip sadece düşündüm. Onu kaybetme korkusuyla nasıl yaşanırdı ki. Ya kaybettiğinde nasıl yaşanırdı? Bir daha görmeyecek olsam. Artık var olmadığını bildiğim bir anda nasıl nefes almaya devam edebilirdim?

 Gözlerim onu kaybetmenin korkusuyla çoktan dolmuştu. Ve Ceren'in arabadan indiğini yeni fark ediyordum. "Peki ben gelebilir miyim?" direksiyonu iyice parmakları arasına sıkıştırıp gülümsedi. "Eğer istiyorsan." buruk bir şekilde gülümseyip, başımla onayladım. 

 Eve geldiğimde ilk iş bilgisayarımın başına geçmek olmuştu. Gizem'den gelen mesajlara baktıktan sonra okulun sayfasındaki gazete haberini gördüm. Tıkladıktan sonra, Yazanın Fatih olduğunu gördüğümde, okul çıkışları onu fazladan bekleyişlerimiz gözümde canlanmıştı. Bilgisayar odasında bununla mı uğraşıyordu? Bize niye söylememişti?

 'Sizce bu şans mı? Sizi seven birini bulmak gerçekten şansa mı dayalı? Peki onu nasıl anlayacağız? Ya o an göremeyip onu sonsuza dek kaybedersek? Bunlar nasıl bir düzen içinde anlam veremiyorum doğrusu. Ama bilirsiniz. Bizim Arda ve Nisan öyle değiller. Onlarınki şans. Nisan'ın sakarlığı, Arda'nın inatçılığı. Ve bilirsiniz bazı tuhaf hayat oyunları. Onları bir araya getiren kayıp yapboz parçaları bulununca onlar da fırsatı geri tepmediler tabii. Biri için hayatınızdaki en önemli şeyleri bir kenara bırakıp yeni bir tablo yapar mıydınız? Arda yaptı. ya biri için, bütün korkularınızla yüzleşip onlara kafa tutar mıydınız? Nisan tuttu. Gerçekten çaba harcadılar. Birbirleri için zaman kaybetmeyip, ellerinden ne geliyorsa yapmaya çalıştılar. Her türlü fedakarlığı, her türlü anlayışı. Sırları oldu, ama birbirlerine söylenmeyi beklenen sırlar. Söylenmemek için direnilip saklananlardan değil. Peki nasıl buldular? Birbirlerini yani. Nasıl bulup da birbirlerine bu kadar kenetlenmeyi başardılar? Gideceğini anladığında nasıl o kadar derin bakabiliyorlar? Onu bırakmanın korkusuyla nasıl başa çıkıyorlar? Ya siz yapar mıydınız? Korkularınızla yüzleşip, bütün sert darbelere göğsünüzü gererek karşılık verebilir miydiniz? Gideceğini anlasanız ona sadık kalacak kadar cesur olabilir misiniz? Gerçekten yapar mısınız? Şöyle ki; bir su kaplumbağası için bir çuval altından vazgeçer miydiniz? Tüm hayatınız bir kaç ayla sınırlandığında, son vuruşları yapmak yerine son ana kadar onun için çabalayabilir miydiniz? Ona onu sevdiğinizi söyleyebilir miydiniz? Biz asla anlayamayacağız belki ama onlar birbirlerini geç bulup, hakkını verebildiler. Sevgi mi gurur mu deseniz gururunu çiğneyip yine birbirlerini seçecek, Arda ve Nisan gibi olabilir miydiniz?



 Haberin tamamen bizimle ilgili olduğunu anladığım andan beri sadece defalarca okuyordum. Biz bunları yapabilmişmiydik? Kulağa böylesine zor gelen şeylerin altından kalkabilmiş miydik? Fatih de bunların bu kadar farkında mıydı? Onu böylesine sevmem normal olmasa gerekti. Bir dileğim hayatımı değiştirmişti. 

Yarım saattir yatakta uzanıyorduk ve ben sadece ne kadar şanslı olduğumu tartmaya çalışıyordum. "Ne düşünüyorsun?" hafifçe gülüp, "Seni." dediğimi duyunca, o da bana gülümseyerek karşılık verdi. "Yanında canlısı varken bunu yapman, gerçekten sence de çok saçma değil mi?" Kıkırdayarak ona döndüm. "Seni seviyorum galiba." Sırıtarak bana baktı. "Galiba mı?" eli nazikçe belime inip bana biraz daha sokulup gözlerini kapattı. "Galiba ben de seni seviyorum." 

 Elmacık kemiğinin üzerine küçük bir öpücük bırakıp, anlımı onunkine yasladım. "Bana ne yapacağımı söylesene." gözlerini açıp, anlını benimkinden çektikten sonra gözlerini benimkilerde gezdirdi. "Ne demek bu?" yutkunup sesimin titrememesini dileyerek, "Sen gidince. Yani artık hiç olmadığını kabullenmek adına ne yapacağım?" cümlemi bitirsem de, o bana yine de ihanet edip titremişti. "Devam edeceksin. Başka şansın var mı ki? Sen nefes alacaksın Nisan. Benim gibi olmayacaksın ki. Her gün benim için yaşayıp, benim için nefes alacaksın. Kimseyi senden fazla sevmedim. Kimse sahip olduğun yere daha önce göz atmadı. Sen bensin. Aynadaki yansımamsın sen." 

 Eğilip yumuşak bir şekilde dudaklarımı onunkilere bastırdım. Terlemiş miydi? Bu havada? 
 O bana karşılık verdiğinde dağılmış olan aklımı, dudaklarımı onunkilerden ayırıp gözlerimi onunkilere kaldırdım. "Sen terledin mi?" boynunu yoklayıp onayladıktan sonra yataktan kalkıp o haplardan bir tane dudaklarının arasına itti. "Aslına bakarsen ben üşüyordum ama biliyorsun." hayal kırıklığıyla onaylayıp, yatağın şekil değiştirişini seyrettim. "Birazdan geçer." 

 "Sana yalan söyledim Nisan. Lütfen bana kızma. Öyle bir yalan değildi. Sadece o zaman öyle bilmeni istedim. Sadece dört ayımın kalması bundan dört ay önceydi." Dudaklarım şaşkınlıkla aralanıp yataktan kalktım. "Yalan söylüyorsun. Öyle değil mi? Yalan söylüyorsun." 

 Yataktan kalkıp yanıma geldiğinde göz bebekleri küçülmüştü ama konuşmak için direndiğini anlaybiliyordum. "Hayır yalan söylemiyorum ama lütfen beni sevmekten vazgeçme. Seni düşünürken görmek bile o kadar zor ki. Ne düşündüğünü bilerek onları izlemek." yalan söylemesini diliyordum. Binlerce kez. "Ne söylediğinin farkında değilsin." gözümden bir damlanın parkeyle buluşma sesiyle yutkundu. "Henüz vücudumu ele geçirmedi Nisan. Ve ne dediğimin farkındayım. Çok bir şey kaldığını sanmıyorum. Annemler bu yüzden beni tekrar götürmemeye ikna oldular. Sana annenlerin seni almaya geldiği gece söyleyecektim. Ama yanımda olmana ihtiyacım vardı." 

 Sessizce onu dinleyip, hıçkırıklarımın ona eşlik etmesini sağlıyordum. Omuzlarımdaki ellerinin ağırlığı kaybolup tekrar az önceki çekmeceye yöneldiğini gördüm. "Ne yapıyorsun?" bir tane daha yutup, "Şimdiye geçmesi gerekirdi. Sanki kriz geçirecekmiş gibi hissediyorum."  diye kesik kesik cevaplamasının ardından duvardan destek alarak kaşlarını çattı. Acı çeker gibi bir hali vardı ve dizlerinin üzerine çöküp derin nefesler almaya başladı. "Sanırım sana söylemek için çok doğru bir zaman seçmişim." 

 Korkuyla buz parçacıkları haline gelen tenimle, yüzünü ellerimin arasına aldım. Feci derece de terlemişti ve lanet olsun ki ağlamamı durduramıyordum. "Hayır! Şimdi olamaz değil mi? Öyle demek istemedin değil mi?" İçinden kopup gelen bir feryat koparıp, uzun parmaklarıyla elimi kavrayıp ecıyla sıktı. "Şu an Nisan. Özür dilerim. Her şey için özür dilerim. Seni sevdim gerçekten sevdim. Beni sevebildiğin için teşekkür ederim. Sana yalvarırım hayatına devam et." 

 O da mı ağlıyordu? Evet ağlıyordu. Ne halde olduğumu görürken bana yaşamamı söylüyordu. "Hayır daha olmaması lazım. Daha değil. Ben hazır değilim gitme Arda. Seni çok geç buldum. Beni bırakmayacaksın değil mi?" 
 
 Başını kucağıma çekip vücudunun kasılıp gevsemeşine karşılık daha fazla ağlamaya başladım. "Fatih'in gazetede dediği gibi. Ben seni bırakmaya hep korktum. Ben ayağıma bastığın gün yaşamak istedim. Tekrar yaşayabilmek istedim ama dilek için geç kalmıştım." 
 
 Daha fazla terleyip konuşmasında coğu araya inleme yerleştirmişti. nefes darlığı yaşıyor gibi kesik kesik konuşması, göğsümün üzerini yakıyordu. Çok erkendi. Her şey için çok erkendi. Böyle gidemezdi. "Arda gözlerini kapama! Yalvarırım kapama! Altan amcayı aramama izin ver." İnleyip bir bağırış bırakarak tekrar elimi iki eliyle sıkıp dişlerini gıcırdatmaya başladı. Fazla sıkmaktan olduğunu bu mesafeden anlıyordum. "Artık hiç bir şey yapamazlar. Şu halime bir bak. Ben ölüyorum. Ama seni severek ölüyorum ben. Seni bekliyor olacağım. Ama sakın çabuk gelmeye kalkma. Sabırlıyımdır. Seni çok sevdim Nisan. Ama gitme vakti." 

 Gözlerini odağını kaybetmeye başladığında iniltilerinin azaldığını fark ettim. Elimi daha az sıkıyordu, daha az nefes alıyordu, daha az konuşup daha fazla fısıldıyordu. "Bırakma beni, sana yalvarırım beni yalnız bırakma Arda ben de seni seviyorum lütfen bırakma. Sana yalvarırım bırakma." 

 Elimdeki baskısı azaldığında gülümseyip fısıldadı. "Gelme Nisan. Sakın gelme. Seni seviyorum." Zorla duyduğum ince nefeslerini duyamadım, dudaklarındaki ince gülümseme solup başı serbest kaldı, elinin ağırlığı yok olmuştu, göğüsü artık inip kalkmıyordu. Beni bırakamazdı. Bu şimdi olamazdı.

 "Hayır Arda hayır! Gitme Arda hayır! Arda!" 

 Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Başından beri benimleseniz. Tabii olmayanlar da var farkındayım ama hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Bu deneyimimde yanımda oldunuz. Yeri geldi tek yorumunuzla bana dünyanın mutluluğunu verdiniz. Çok çok çok teşekkür ederim. her yorumunuz, her beğeniniz için. Sizleri seviyorum. Hepinizi seviyorum. Siz de sevin. Beni kast etmediğimi biliyorsunuz tabii ki. Ama sevin bir şeyleri mutlaka sevin. Mükemmel bir kitaptı benim için. Yazıp sizinle birlikte tekrar okumak için. Sizlere sahip olup, sizlerle konuşabilmek için. Çok uzatmıyorum. Çünkü satırlar arttıkça, bunu okumadan geçme sayısnın daha fazla olacağını biliyorum. Bir şekilde yanımdaydınız ve ben bunu hissettim sizleri seviyorum. Çok ve çok teşekkür ediyorum. Başka bir kitapta görüşmek üzere. Xx

ALTIN KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin