Yine yalnızlığımla baş başa olduğum bir gün deyim. Her zaman yaptığım gibi arabaya atlayıp o terk edilmiş eve geldim. Bilgisayardan müziği açıp kanepeye uzandım. Gözlerimi kapattım. Ben bir daha birine nasıl güveneceğim? Neden daha önceden herkes görüp beni uyardığı halde bildiğim yoldan gittim ? İlla ki kalbimin acıması ve o acıyı derinlerine kadar hissetmen mi gerekiyordu ? Ben bir daha birini nasıl seveceğim ? Sevmeyeceğim tabi ki bir daha birisini akıllandım artık. Bundan sonra benim için önemli olan tek şey benim. Başkalarına önem verdim de ne oldu sanki göz göre göre aldatıldım. Daha da fazlası olamaz her hâlde ve artık olmasına izin veremem. En iyisi benim tanıdığım insanlar bana yeter daha fazla birilerini tanımaya ihtiyacım yok. Yalnızlık da güzel bir şey sonuçta. Yalnızlıktan sıkıldığımda hayal kurarım. Okuduğum kitaptaki kahraman benmişim gibi düşünüp mutlu olurum o an yeter bana. Artık az ile yetinmeyi biliyorum.
Şimdi hayal kurma zamanı! "Bir gün ben ve aslında hiçbir zaman olmayacak arkadaşım ile arabadayız. Bizi üzen her şeyden uzak bir yerde kimsenin bizi tanımadığı bir şehre gidiyoruz. Mevsim tabi ki de yaz. Çünkü diğer mevsimleri sevmiyorum. Arabadaki müziği son ses açmışız o güzel doğaya doğru gidiyoruz." Birinin sesini duyar gibiyim. Ama burada kimse olamaz ki sanırım hayalime çok kaptırdım kendimi ve gaipten sesler duymaya başladım. En iyisi kalkıp bir su içip kendime geleyim. Çantama suyu koymuş olmam lazım. Çünkü terk edilmiş bir evdeyim sonuçta tabi ki de sular yok. Yerdeki çantama eğilip su şişesini alıp kafamı kaldırdım tam suyu içyordum ki karşımda bir adamı görmem ile irkilmem bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAL EVİ
RandomHiç kimseye güvenleri kalmamış,yalnız, umudunu yitirmiş iki farklı insan. Biri saf diğeri duygusuz. Kader onları boş bir evde karşılaştırdı. Sonra ne mi oldu ? Birbirlerinden kurtulmaya çalıştıkça daha çok birbirlerine bağlı olacaklarını düşünemedil...