"Sessizliği dinle... İçeride kimse yok mu?"
Bir adım daha yaklaştı, acemice maviye boyanmış, aslı bu olmayan tahta kapıya; uzun zamandır kimsenin yapmadığı gibi. Ve devam etti.
"...Yoksa kimsenin olmadığını mı sanıyoruz?"
"Gidelim, lütfen..."
Duruyordu. Korkuyordu. Dudaklarını terk eden her hece tedirgin ediyordu onu. Ona karşı kurduğu içinde "lütfen" barındıran her cümle, istek barındırdığından tehlike arz ediyordu. Soluna ani bir dönüş yaptı sese temas etmek için.
"Bense kapıyı çalmanı istiyorum. Gerçekten boş mu bilmeni istiyorum."
Ona itaat ediyordu, etmek zorunda hissediyordu kendini. Şimdi de kapıyı çalmak, içeriyi görmek istiyordu. Kulağına çarpan sesin sahibi ne derse, o olmak zorundaydı.
Yumruk yaptığı elini kapıya vurarak bir süre bekledi. Ensesindeki nefesle yüzyüze gelmektense gözünü kırpmadan kapıdaki çatlakları incelemeyi tercih etmişti. Sağ ayağını eşiğe attı ve kendinden boyca uzun ve daha iri adamı kızdırmamak adına kapıyı çalmaya devam etti. Eklemleri uyuşana, beyaz teninde kızarıklılar belirene dek.
Aslında onun kendine kızmayacağını biliyordu içten içe, asla kızmazdı. Sesi her zaman kulaklarına nezaketle ulaşacak, teninde sıcaklığını yayarak yankılanacaktı. Kelimeler dudaklarından dökülürken hoş bir ezgiyi çağrıştırırdı ve hiç sert ya da kırıcı olmamışlardı. Aslında ondan korkmasının özel bir sebebi de yoktu, üstünde kurulan bu baskının bir kaynağı da. Ama her hareketini korkuyla etmesini, söylediği her şeyin ve attığı her adımın sonunda adrenalini parmak uçlarına kadar hissetmesini sağlayan bir kişiliği vardı. O, sanki hep ona yakın bir yerlerdeydi, gözleri hep onun üzerinde. Sadece bir gün güzel yüzünü gösterdi ve bileğine görünmez zincirini doladı.
Hep hissettiği birini kabul etmek zor olmamıştı onun için, karşı koymaya çalışmadı bile.
"Cevap yok, sanırım."
Sanki kapının açılmamış oluşunda kabahatliymiş gibi başını eğdi. Eşikteki adımını geri çekti sonra, omzundaki eli hissetmeden. Bu ağırlık adeta ona ne yapması gerektiğini söylüyordu, ne söze ne de sese gerek duymadan. Ama kafasını kurcalayan her düşünce akortsuz bir orkestranın rahatsız ediciliğiyle yükselmeye başlamıştı bir yandan da. Üstünde kurulan baskıdan kurtulma arzusunu saklı tutmaya yönelik girişimleri bu zamana kadar başarıyla sonuçlanmış olsa da bir gün arzularının üstün geleceğini her ikisi de biliyordu...
Gözlerini omzunu terk eden elden yeniden güçsüz kapıya çevirdi ve fazla zorlanmadan içerinin karanlığıyla buluştu. Adımlarını atan kendisi değilmiş, sadece sürükleniyormuş gibi.
...Ya arzuları esaretine üstün gelecekti ya da arzularına esareti.
Ama şimdi, zamanın ötesinde ne olacağını kestiremeden, sadece sürükleniyordu. Söyleyemediği her sözü, anlam yükleyemediği her çığlığı gibi başı büküktü ilerlerken. Ve kapının gıcırtısı ardından daha da kararan karanlık, yepyeni bir boynu bükük sessizlik doğurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimde
Misteri / ThrillerO, sanki hep ona yakın bir yerlerdeydi, gözleri hep onun üzerinde. Sadece bir gün güzel yüzünü gösterdi ve bileğine görünmez zincirini doladı. Hep hissettiği birini kabul etmek zor olmamıştı onun için, karşı koymaya çalışmadı bile.