Kısa saçlarını savurdu kızıl saçlı kadın.
Başı öne eğikti. İnce kaşları, kahverengi gözleri, uzun kirpikleri, büyük dudakları. Bir sanat eseri gibi. Sokağın başındaki eski model arabaya yaslanmış uzun boylu esmer adam dikkatlice kadını izliyordu. Kadın, apartmana girdi. Asansörle 2. kata çıktı, büyük siyah çantasından anahtarını çıkardı. Kapıyı açtı ve odaya yöneldi. Bordo rujunu tazeledi, çekmeceyi açtı ve onun için önemli olan şeyi aldı. Aynaya son kez baktı ve kapıyı çekti. Annesi aradı, son kez ''seni seviyorum'' dedi annesine. Krem - kahverengi karışımı bir renk olan apartmandan çıktı, dar ve kirli sokağa. Adama doğru yürüdü. Deri ceketi, beyaz tişörtü, siyah kotu emanet gibiydi sanki kadının üzerinde. Saçlarını küçük bir tokayla topladı. Adam baktı, gülümsedi, başını yere eğdi.
Aşık olunacak gibiydi...
Üzerindeki beyaz gömlek bol gelmişti adama. Zayıflamıştı bir hayli. ''Hadi'' dedi kadın. Arabaya bindiler ve havanın soğuna aldırmadan tüm camları açtılar. Hızlı gidiyorlardı.
Ölüme meydan okurcasına..
Kadın, adamı inceledi. Yeşil gözleri, siyah saçlar, boynunun altındaki sakalları.. Efsanevi bir masaldan çıkarmışcasına bir an yaşadı kadın. Yaşamayı defalarca istediği.
Ama sondu.
Haşin bir gülüş attı adam. Hayata inat. Adam kadının telefonunu ve kendi telefonunu camdan fırlattı. Ağlamaya başlamışlardı. Gidecekleri yere vardılar. Sık ağaçlarla dolu, sahil kenarı. Arabadan indiler. Yaklaşık 15 dakika sessizce yürüdüler. Sarıldılar. Mutluydular. Kadın çantasından 'önemli şeyi' çıkardı. Önce senelerini verdiği halde kendini hiç mutlu etmeyen adamı öldürdü. Sonra kendini.
Elele yürüdükleri sahilden cenazeleri geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrıça'dan Yazılar
ParanormalNeden yazdığımı bilmiyorum, yazıp anlatmak her gün tekrar ölmekten daha iyi .