BİLGİSAYARIM ARIZALANDIĞI İÇİN YENİ BÖLÜMÜ BİRAZ GEÇ YAYINLADIM. KARAKTERLER HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? BENİMLE PAYLAŞIRSANIZ SEVİNİRİM. İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR.
Salonun büyük kapısının önünde sessizce bekledi. Onur ve Leyla onun gerisinde durdu. İçeriden Betül'ün sesi geliyordu. Büyük ihtimalle konuştuğu kişi babasıydı. Hızlı hızlı bir şeyler anlatıyordu. Gece yavaşça kafasını arkaya çevirdi ve sessiz bir şekilde Leyla'ya:
"Bu peruk kafalı yine niye gelmiş?" dedi.
Leyla sanki bu soruyu bekliyormuş ama sorulmasını istemiyormuş gibi baktı ve fısıldadı:
"Söylerim ama bir şartla.""Söyle işte Leyla teyze, ne şartı?" dedi Gece nefesini sessizce üflemeye çalışarak.
"Sinirlenip ortalığı havaya kaldırmak yok. Bilmiyormuş gibi yaparsın."
"Tamam."
"Bugün... Bugün doğum günün diye kutlamak istemiş. Sen hiç kutlamadın, istemiyorsun da biliyorum ama hemen kızma, belki iyi niyetindendir. Zaten bende çok anlayamadım, kahveleri bırakırken duydum. Ben gelince sustu. Hem sinirlenmek yo..."
Gece Leyla'yı dinlerken onun kahverengi buklelerine daldı. Leyla kısık sesle hızlıca konuşmuştu ama o kısacık zamanda Gece bir çok şey düşünmüştü. Leyla'nın yüzüne baktı. Küçük kahverengi gözlerine, burnuna, ince dudaklarına, üzerindeki üniformaya... Ne kadar yıpranmış göründü gözlerine. Zaman ne kadar da çöktürmüştü Leyla teyzesinin omuzlarını. Aklına o gün geldi. Altı yaşına gireceği gün. Leyla teyzesinin o gün onun saçlarını tarayışı, onu bugüne hazırlıyormuş gibi içten sarılışı... Hala onu düşünüyordu. Onu düşündüğü için sinirlenmesini engellemek istemişti. Onu annesini sevdiği kadar sevdiğini düşündü. Onun da annesinin onu sevdiğinden daha çok sevdiğini... Bu gerçek içini burktu. Daha fazla düşünmeden Leyla'nın konuşmasını keserek salona girdi.
Sanki odada kimse yokmuş gibi koltuğa oturdu, ayaklarını uzattı. Kafasını geriye yaslayıp gözlerini tavana dikti. Cengiz uyarırcasına yavaşça öksürdü. Gece tepki vermedi. Cengiz bu sefer aynı uyarma içgüdüleriyle "Oğlum." dedi. Gece kafasını çevirdi ve sanki onları yeni fark ediyormuş gibi salonun sonundaki masaya baktı.
"Selam." elini yavaşça yukarı kaldırdı, bekletmeden indirdi. Kimse tepki vermedi. Saniyeler sonra Betül odadaki bu tuhaf gerginliği bozmak için
"Nasılsın Gece?" dedi o yapay olduğu sahildeki banktan bile belli olabilecek olan gülümsemesiyle.
"İyi." dedi Gece, gözlerini tekrar tavana dikerken.
Cengiz'in ona bakmadığı o kısa an içinde yüzündeki zorla yaptığı gülüşü sildi Betül. Daha sonra oturduğu beyaz sandalyeden yavaşça kalktı. O kadar yavaştan almıştı ki bu davranışı; oturduğu yerden kalkmaya çalışırken dua mırıldanan teyzelerle kapışırdı. Tek fark onlar tontiş ve iyi kalplilerdi. Bu peruk kafanın biraz etine dolgun olduğu açıktı ama kalbi için güzel şeyler düşünülemezdi.
Gece'nin ayaklarını uzattığı koltuğa ilerleyip, bıraktığı boşluğa oturacaktı. Gece, o ayağa kalktığı an kendisini biraz daha kaydırıp boşluğu küçülttü. Betül koltuğa yaptığı hamleyi yarıda keserek olduğu yerde durdu ve Gece'ye döndü:
"Bugünün sendeki acı olan kısmını biliyorum Gece fakat bugünün güzel bir kısmı olduğunu unuttuğunu düşündüğüm için sana hatırlatmak istiyorum. Aslında sana daha önce hissedemediğin duyguyu da öğretmek isterim. Beni bir annen olarak gör. Bu yüzden doğum gününü kutlamaya karar verdik, tabi eğer sen de istersen." dedi ve siyah gözlerini cevap bekliyormuş gibi Gece'ye dikti. Ya bu kadın bugün ne içmişti? Her yaptığı şeyi yavaş yavaş yapıyordu. Konuşurken bile Gece üç kez gözlerini kırpıp açtı.
"İstemem." dedi ona karşılık, kısa ve hızlı bir şekilde. Tekrar tavana odaklandı. Şu an yapabildiği tek ve en iyi şey cevap verip tavana bakmaktı. Masanın diğer ucunda oturan Eylül "Neden?" diye sordu mavi gözlerini kocaman açıp merakla. Belki de oda da olduğunu belli etme çabasındaydı, neyse.
Gece yoğun duygular beslediği tavandan gözlerini bu kez Eylül için ayırdı. Konuşmadı, baktı. Sanki tuhaf bir yaratığa bakıyormuş yaptı, bugün bir garipti bu kız. Kahverengi saçları dalgalıydı ve uçlarını boyatmıştı. "Neden Gece?" diye diretti Eylül. He demek gariplik sadece saçındaymış diye düşündü ve soruyu yeniden cevapsız bıraktı. Hala gıcık oluyordu.
Ayağa kalktı ve Betül'ün karşısında durdu. Gece uzun boylu olmasına rağmen Betül'ün ayağındaki topuklular yüzünden başını biraz yukarı kaldırması gerekti. Simsiyah gözlerini kıstı. Cengiz onlara doğru birkaç adım attı. Betül elini hafifçe kaldırıp gelmesini durdurdu. Gece gözlerini yumdu ve tekrar açtı:
"Ben bugünü unutmak istemiyorum. Ben doğum günümü kutlamak istemiyorum. Benim doğum günüm, beni doğuran kadının gitmesiyle bitti. Evet, sen bir annesin ama benim annem değilsin. Hiçbir zaman da olamazsın." dedi ve kafasını sanki müsaade istermiş gibi eğdi. Hemen ardından arkasını döndü ve salondan çıktı. Hoş, zaten bir şey deselerdi de gidecekti.
Betül kızıl ve kabarık saçlarını omuzlarının arkasına topladı. Sinirden sağ ayağını sallıyordu. Bir süre öyle durdu. Cengiz oğluna hak veriyor ama Betül'ü de kırmak istemiyordu. Betül Cengiz'e 'Gece'nin ona laf sokup gitmesine sessiz kaldığı için' sinirli bir bakış attı. Daha sonra bir şey olmamış gibi koltuğa oturdu.
Cengiz: "Bu konuda hassas, biliyorsun." demekle yetindi.
"Hı hı, evet." dedi Betül.
Evlerine gitmeden önce Cengiz'e, Gece'nin odasına çıkıp veda edeceğini söyledi. Kapıyı tıkladı. Gece "Evet." dedi. "Girebilir miyim?" "Gel." Kapıyı açtı, içeri girdi. Kapıyı tekrar kapattıktan sonra Gece'ye döndü:
"Biliyor musun? Annen... Annenle baban sürekli kavga ederlerdi. O, babanı üzerdi. Annen için gerçekten üzülmüştüm. Ama aynı zamanda onun ölmesine en sevinen kişi de benim." dedi ve Gece'nin konuşmasına fırsat vermeden arkasını döndü. Zafer kazanmış gibi bir tebessümle kapıyı açtı, çıktı. Gece ne diyeceğini, ne yapacağını bilemedi. Öyle kaldı. Yattığı yerden uzandı ve yanındaki dolaptan defterini aldı. Diğer sayfalara şöyle bir baktı ve boş bir sayfa açıp tarih attı. Dolan gözleriyle pek net göremiyordu ama sayfaya bir şeyler yazdı.
"Seni çok özlüyorum anne..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Teen FictionKaranlıkta kalmış, kafasının içindeki kara delikleri susturamayanların hikayesi.