Gökyüzü böyle bulutlu olduğu zamanlar, Robert Neville çoğu defa havanın karardığını fark etmezdi.
Böyle anlarda o evine girmeden, onlar sokakları doldururlardı. Onların gelişini, aşağı yukarı tahmin edebilirdi ama, davranışlarını havanın rengine göre ayarlamak, eski bir alışkanlık halini almıştı. Ne var ki, hava kapalı olduğu zaman bu usul hiç de güvenilir sayılmazdı; bu nedenle de böyle günlerde evinin çevresinden fazla uzaklaşmamayı tercih ediyordu.
Dudaklarının arasında bir sigara iliştirip, evin çevresini baştan sona dolaştı. Çaktığı tahtaların eksilip eksilmediğini anlamaya çalışıyordu. Ve, işi daha da sağlama almak için bütün pencereleri tek tek inceledi; bazen şiddetli saldırılar yüzünden, pencerelere çaktığı tahtalar, çoğu defa ya büsbütün ya da kısmen kopmuş olurdu...
Bu gibi durumlarda yerlerine yenilerini çakmak gerekiyordu; oysa bundan nefret ediyordu...
Bu gün yanlız bir tanesi eksilmişti. Biraz şaşırmıştı. "Garip şey" diye düşündü.
Evin arkasındaki avluda, limonluğu ve su deposunu inceledi; su deposuna saldırıp, zarar vermelerinden, camlarını taş atarak kırmalarından korkuyordu, onarımları epeyce güç olacaktı bunların... İyi ki ne depoya, ne de limonluğa dokunulmamıştı...
Geri döndü, bir çekiç ve çivi almak üzere eve girecekti; fakat kapıyı açmadan önce, giriş kapısına yerleştirdiği büyük aynaya baktı.
Bir ay oluyordu aynayı oraya koyalı, yer yer çatlamıştı bu ayna, birkaç gün sonra büsbütün parçalanıp düşecekti.
"Eh, varsın düşsün... " Diye düşündü. Bu koyduğu son ayna olacaktı; hiç bir işe yaramıyordu bu nesne... Onun yerine sarımsak asacaktı. Sarımsak onlara karşı daha etkili oluyordu..."
Sonra kapıyı açıp içeriye girdi. Sessizliğe gömülmüş olan oturma odasına ağır ağır yürüyerek geçti, soldaki küçük koridora yöneldi, yatak odasına girdi. Eskiden burası zevkle döşenmiş bir odaydı.
Ama eskidendi bu. Şimdi sadece bir "barınak" tı işte. Aynı zamanda atölye haline getirilmiş olan bu odada, karyolası ve masası da vardı. Sert ağaçtan bir tezgah, duvar boyunca uzanıyordu. Ayrıca duvarda bir takım aletler ve çelik testere asılıydı. Neville'in işine yarayan şeylerdi bunlar.
Bir çekiç aldı, eski bir sandıktan birkaç çivi söktü ve pencerenin kopan tahtasını onarmak üzere tekrar dışarı çıktı.
Bir an olduğu yerde durup çevresine ve önü sıra uzanan Cimarron Street'e baktı. Sokak, ölü bir sessizlik içinde, alabildiğine uzanıyordu.
Evinin çevresiyle yakınındaki binaların, hatta bitişik evlerin kalıntıları büyük bir yangının izlerini taşıyordu. Ayakta kalabilen duvarlar, kapkara, is içindeydi.
Kendi evine saldırmalarını engellemk için Neville yakmıştı hepsini.
Bir süre sokağı ve yaktığı evlerin kalıntılarını seyrettikten sonra geniş bir soluk aldı, eve girdi.
Çekici oturma odasındaki divanın üzerine attı sigarasını tazeleyip, birnyudum içki aldıktan sonra mutfağa geçti.
Mukavva tabakları yakması, biriken tozları alması, musluk taşını, banyoyu, tuvaleti yıkaması, yatağının örtülerini değiştirmesi gerektiğini biliyordu ama, bunları yapmaya ne cesareti vardı, ne de isteği... Çünkü o bir "erkekti", yalnızdı ve bütün bunların artık onun için hiç bir önemi yoktu. Saatine baktı, vakit öğleye yaklaşıyordu.***
Robert Neville, limonluktaydı bir sepete sarımsak dolduruyordu... Başlangıçta sarımsak kokusu fena halde dokunmuştu, adeta onu hasta etmişti. Ama şimdi evi dolduran, elbiselerine, hatta tenine sinen bu koku hiç rahatsız etmez olmuştu artık.
Yeteri kadar sarımsak topladıktan sonra mutfağa döndü ve sepeti musluğun taşına bıraktı.
Elektrik düğmesini çevirince, ışık bir an titredi, sonra normal halini aldı.
Neville, üzgün üzgün içini çekti. Elektrik tesisatını yeniden düzeltmesi, belki de yeni bir dinamo monte etmesi gerekecekti. "Zor iş..." diye düşündü.
Öfkeyle mırıldanarak bir sandalye çekti ve eline bir bıçak alıp, musluk taşının önüne çektiği sandalyeye oturup sarımsakları diş diş bölmeye koyuldu. Sarımsak kokusu her yanı kapladı. Koku artık dayanılmaz olunca aspiratörü çalıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN KONUKLARI
Vampireİleriye bir göz atınca kalbi duracak gibi oldu. Hepsi, evinin önünde bekleşiyorlardı❗.. Dehşet dolu bir inilti boğazında düğümlendi. Ölmek istiyordu, ölümü düşünmüş, hatta özlediği zamanlar bile olmuştu ama böylesini değil❗.. Onlar, motorun sesi...