Yifan'ın Yixing'e sevimli olduğunu söylediği o kutsal günden beri neredeyse hiç konuşmamışlardı. Aynı evde yaşıyorlardı, evet ama Yifan sabah erkenden çıkıyor gece eve dönüyordu. Yixing de henüz kendini iş hayatına atmaya hazır hissetmediği için her gün mutfakta yeni tarifler deniyordu.
Yifan toplantıdan çıktığında saatine baktı ve çoktan saatin 20.40 olduğunu görünce yorgunca bir nefes bıraktı. Bu aralar fazla yoğundu, Fransa'daki ünlü bir şirketle ortak bir çalışma yapıyorlardı ve tek boş günü yoktu.
Bugün diğer günlere göre erken bittiği için bir parça sevinçliydi ve telefonunu çıkarıp rehberine tıkladı. Aradığı ismi görünce arama tuşuna bastı.
'Minik Tavuk aranıyor...'Yixing yağlı ellerini yıkayarak telefona ulaştı ve arayan ismi görünce büyük bir gülümsemeyle ekrana baktı.
'Su Kaynağı'm arıyor...'"Alo..."
"Xing, nasılsın?"
"İyiyim Yifan ya sen?"
"İyiyim ve gelirken sana tavuk alacağım. Yemek yeme yirmi dakikaya gelirim."
"Tavuk mu?! Tamam, yemem ki. Çabuk gel. Çabuk!"
Yifan telefondan bir metre uzakta dinlediği cümlelerle gülümsedi. Bağırmasına hâla anlam veremiyordu orası ayrı.
Yixing telefonu kapattığı gibi yaptığı yemekleri dolaba kaldırdı ve evin içinde koşturup etrafı toplamaya başladı. Sonuçta baş başa tavuk yiyeceklerdi hem de ikinci kez!
Yifan dosyalarını topladı ve şirketten çıkıp arabasına atladı. Hızlıca tavuk dükkanına sürdü arabayı. Dükkana girdiğinde fazla karışık görünen menülere baktı. Kemiksiz mi kemikli mi? Kova mı burger mi? Karar vermek gerçekten zordu.
"En büyük menüyü paket yapar mısınız?"
Evet en kolay çözüm buydu. Yifan sıkılarak hazırlamalarını bekliyor bir yandan da saatini kontrol ediyordu. Şimdiden yirmi dakika olmuştu ve Xing'i bekletmek istemiyordu.
Yixing üzerini değiştirmişti ve koltukta oturmuş her an çalacak olan zili bekliyordu. Kendine birkaç gün önce ufak bir itirafta bulunduğu için fazla heyecanlıydı. Çünkü daha önce Yifan'la vakit geçirmişti. Ama bu onunla ondan hoşlandığı kabul ederek geçirdiği ilk zaman dilimi olacaktı. Saatine bakıp iç geçirdi. O tam dört dakika geç kalmıştı.
Yifan içinden lanetler okuyarak paketi alıp arabasına bindi ve eve sürdü. Nasıl bir menüyü hazırlamak yirmi beş dakika sürebilirdi. Arabayı garaja bıraktı ve koşarak kapıya ulaşıp zile bastı.
Koltukta sıkılmış bir şekilde oturan Xing zilin sesiyle yerinden fırlayıp kapıya koştu. Her ne kadar beklemiş olsa da büyük bir gülümsemeyle açtı kapıyı.
"Hoş geldin Fannie!"
"Xing, özür dilerim. Hazırlamaları çok uzun sürdü. Ben sana..."
Yifan konuşmaya başladıktan sonra Xing'in ona nasıl hitap ettiğini fark etti ve hiçte kızgın gözükmeyen yüzüne baktı.
"Fannie.. mi?"
Yixing hoşuna gitmemesinden korkmuştu ve konuyu kapatmak için onun elindeki paketi alıp hızlıca içeri geçti. Büyük boy kova almıştı, tam dört kişilik olandan. Ve içecekler, patatesler.. Hepsi büyük seçimdi. Xing çıkardıklarını masaya dizerken kendini cennette gibi hissetmişti.
"Yifan.. Teşekkür ederim!"
Evet, tekrar bağırmaya başlamıştı ve Yifan artık alıştığı bu duruma gülümsüyordu. Lavaboya gidip ellerini yıkadı ve geri döndüğünde tavuktan tırtıklayan minik bir tavuk gördü. Yixing ise onu gördüğünde masumca gülümseyip gerçek olamayacak kadar güzel gamzesini ortaya çıkardı.
Yifan da masaya oturduğunda sessizce yemeklerini yemeye başladılar. Xing üç gündür açmış gibi tavuklara saldırırken Yifan arada onu izliyordu. O gerçekten tatlıydı...
"Yifan... Baekhyun'un sevgilisi benim arkadaşımmış."
Yixing neden bundan bahsettiğini bilmiyordu ama söylemek istemişti. Yifan'ın dikkatini çektiği apaçık ortadaydı, yemeyi bile bırakmıştı.
"Bunu nasıl öğrendin?"
Düz bir sesle sordu Yifan, herhangi bir merak tınısı yoktu. Ama Xing onun ne kadar merak ettiğini biliyordu. Sonuçta o Baekhyun denilen şebek tipli çocuğu seviyordu değil mi?
"Arkadaşımın yanına gittim, hani senin şu içip içip sarhoş olduğunda Baekhyun'u arayan barmen arkadaşımın. O sırada Baekhyun geldi ve Yeol bizi tanıştırdı."
Yifan hatırlamaya çalıştı bir süre. Çocuğun yüzü biraz hafızasında canlanmıştı.
"Adı Yeol mü? Ne zamandır beraberlermiş?"
"Chanyeol... Açıkçası bu konuda konuşmadık."
Yifan anladığını belirterek başını salladı ve kolasından içerken bir şeyler düşünüyor gibiydi.
Yixing ağzındaki tavuk parçasını yuttuktan sonra merakını bastıramayarak konuştu.
"Onu seviyor musun? Her şeye rağmen..."
Yifan ona dönüp direk gözlerine bakmıştı. Xing bunu biraz rahatsız edici bulsa da sorusunun cevabını merak ettiği için gözlerini kaçırmadan bekledi.
"Sanırım.. seviyorum."
Yixing duymak istediği cevabı alamamıştı ve başını sallayarak ağzına daha çok tavuk attı. O tavuklarını yerken Yifan dikkatle ona bakıyordu. Onu merak etmeye başlamıştı çünkü Yifan'la insanlar onun kadar rahat konuşmazlardı.
"Peki sen, sen birini seviyor musun?"
Yixing onun sorusuyla biraz afallamıştı ve gözlerini kaçırarak kolasından büyük bir yudum içti. Ne demesi gerekiyordu şimdi, emin değildi.
"Evet, sanırım..."
Yifan normalde meraklı bir insan değildi ama şu an fazla merak ediyordu.
"Gerçekten mi? O kim? Seni seviyor mu?"
Xing onun bu merakına şaşırmıştı. Yifan bu kadar soru soran bir insan değildi. Hem bu tarz cevabı zor verilecek soruları sorması haksızlıktı.
"O.. onu tanımıyorsun. Ve başka birine aşık, benden haberi bile yok."
Yifan şaşkınlıkla onun asılan suratını izledi. Xing hep gülümserdi, onun böyle bir sorunu olduğunu tahmin etmemişti bile. Bir bakıma aynı durumda olduklarını düşündü Yifan.
"Sanırım seninle kader ortağıyız Xing..."
Yixing başını sallayarak gülümsedi ve duymasa bile içinden özür diledi.
'Yalan söylediğim için üzgünüm Yifan. Ama sen Baekhyun'u severken sana karşı hissettiklerimden bahsedemem.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PREVARICATOR
FanfictionSaf duygularını kullanması için izin vermişti ona. Her şeyi kirletip, aşkı tüketmesi için... Tekrar tekrar denedi bir bütün olmayı. Her seferinde farklı yerden koptu ip. Ve eline takılan düğümler kanattı parmak boğumlarını. Tükendi duygular teker t...