Eski bir atasözü vardır;
"Hayat size limon verdiğinde buzlu, güzel bir limonata yapmanız gerekir."
Zeki olan herkes bunun bu şekilde olduğunu mutlaka bilir. Eğer bilmiyorsanız veya bu konuyla ilgili bir teoriniz yoksa, üzgünüm, bu sizin en ufak bir zeka kırıntısı barındırmadığınızı gösterir. Tıpkı atasözünü yanlış yorumlayıp hayatın verdiği limonu kafasına süren Mert'in hiçbir zeka belirtisi göstermediği gibi.
Her neyse, toplumun cahilliğine ve eğitilmemişliğine değinmişken, Buket'in de sırf ayakkabı giymemek için uzun elbise seçtiğini söylemeden geçemeyeceğim.
Topuklu, topuksuz, deri, plastik, ucuz ya da pahalı farketmezdi. Ev arkadaşım genel olarak ayakkabı fikrinin kendisine karşıydı. Zaten bunu Instagram kullanıcı adının terliklover33 olmasından da anlayabilirdiniz. Ve evet, Mersinliydi.
Gelgelelim ki bu birbirinden şapşal iki yeraltı yaratığının yanında çevresine ışık saçan ben vardım. %75'ini eziklerin oluşturduğu bu arkadaş grubunu tek başıma elitlik sınırına taşıyordum. Mahmut'un mezuniyetinden mütevellit, ücra köşelere ittirdiğim asaletimi tekrar elime almaya karar vermiştim.
Buket, favori parmak arası plaj terliklerini giydiği ayaklarını sehpaya uzatmış, kaçırdığı düzmece evlilik yarışmasının final bölümünü izlerken, Mert aynaya karşı tuhaf yüz ifadeleri yapmakla meşguldü. Kendisinin muhtemelen muhteşem olduğunu düşündüğü ama dışarıdan bakan birinin boğulduğunu ya da kabızlık sorunu yaşadığını düşündürecek derecede tuhaf yüz ifadelerinden söz ediyorum.
Ben ise her zamanki gibi karın kası, renkli göz, muhteşem yüz hatları ve sorgulamadan itaat etme dörtlüsünü bir arada barındıran biriyle karşılaşma ihtimalime karşı makyajımı sekseninci defa kontrol ediyordum.
Normalde buna ayırdığım vakti Mert'in üzerine şişelerce parfüm boşaltarak geçirmem gerekirdi ama bir önceki gün onu yıkadıkları için, mucizevi bir şekilde, kokmuyordu. Bu iyi bir şeydi. Durun biraz, bu efsaneviydi!
Annem gazetedeki kısmen yalan yanlış haberi görmediği için Mert'in yalnız ölmemesini sağlayacağıma dair kendime söz vermiştim. Bunun ilk adımını gerçekleştirmek için bir saattir elimde tuttuğum aynayı bırakıp ayaklandım.
"Mert gel buraya dişlerini fırçalayacağız."
"Ne? Hayatta o şeyi ağzıma sokmam!"
"İtaat et Mert, itaat et. Zavallı bir kız senin ne tür bir yaratık olduğunu anlamadan sevgilin olsun diye uğraşıyorum." dedim ellerime bir çift lateks eldiven geçirirken.
Özenle limonlayıp yapıştırdığı saçlarını dağıtabildiğim kadar dağıtıp dişlerini fırçalayana kadar başında bekledim. Daha sonra salonda birkaç tur attırıp beni rezil etmemesi için iyice tembihledim ve sürekli gevşetip durduğu kravatını sıktım.
Bu tür çok önemli ayrıntılarla meşgulken, bakım programı tamamlanan Mahmut evimize süzülmüş ve Buketin şaşkınlıktan bir sinek yutmasına sebep olmuştu.
"Sanırım az önce sana aşık oldum Mahmut."
Bunu söyleyen de tabii ki Mertti. Mahmut gerçekten onu tanıdığımız günden beri sevgili Ryan Gosling'e en yakın halindeydi. Aslında karmakarışık siyah kıvırcık saçları ve kocaman gözlükleriyle alakası yoktu ama bence Brad Pitt iyi görünen adamların benzetilmesi için fazla kartlaşmıştı ve ona da zaten benzemiyordu.
Buket yuttuğu sineği öksürerek çıkarmaya çalışırken Mahmut da ona gözlerinden kalpler çıkaran Mert'e tuhaf bir bakış attı.
Tümüyle onaylar bakışlarla Mahmut'u süzerken Naciye teyzenin çıkardığı işi takdir ediyordum. Cebindeki mendilin tonunun kravatıyla uyumuna kadar her şeyin düşünülmüş olması kapıda bizi bekleyen bir limuzinin olduğu hayalini kurmama sebep oldu. Geriye dönüp de bakınca Karadut sokaklarında, hem de bizim için gelen, bir limuzin dilediğime fazlasıyla pişmandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karadut Sakinleri
HumorTuhaf tutkulara sahip olan ve aynı mahallede yaşayan dört üniversite öğrencisi. Birbirlerinden ayrılmayan dört sıkı arkadaş. Ölümcül fakirlik, karmaşa, kaos... Zaten karmaşık olan hayatlarını daha da karmaşık hale getiren o olaydan sonra son normal...