Değişik yerlerde, değişik arkadaş gruplarına rastlamışsınızdır. Siz hayal kurmaya başlamadan önce şunu belirtmeliyim ki, asıl konumuz arkadaş grubu çeşitleri değil. (Ben yavru kurbağa besleyen bir tanesine rastlamıştım mesela ve bu hoş değil.) Asıl sorulması gereken şey değişik insanların aynı arkadaş grubunda yer alma ihtimalinin ne kadar olduğu olabilir. Tuhaf arkadaşlarımdan ve yaşadığım tuhaf mahallenin tuhaf insanlarından bahsetmeyeceğim. Henüz değil.
Öncelikle olayların ilk patlak verdiği ve kaosun hayatımızın merkezine yerleşmeye başladığı döneme gitmeliyiz.
"Ne?"
Attığım çığlıkla birlikte kendi aralarında konuşan birkaç müşteri bana baktı ama Mert'in telaşla kurduğu cümleden onlara odaklanacak durumda değildim.
"Bursumuz kesilmiş diyorum Yağmur! Mailde okula devam edebilmemiz için her ay fahiş bir fiyat ödememiz gerektiği yazıyordu."
Dizlerimin gevşemeye başladığını hissediyordum. Umutsuzca çırpındım.
"Şaka yaptım de Mert..."
"Yok kızım ne şakası. Sabıka kaydımız alındı ya ondan. Annem bir hafta dışarı çıkmamı yasakladı."
Göz bebeklerimi dolduran, burun deliklerimden alev alev dışarı dağılan öfke Buket'i yakarak öldürdüğüm ya da ağzına Mert'in çoraplarından birini sokup boğduğum güzel tablolar göstermekten geri durmuyordu.
Evet, geceyi karakolda geçirmiştik ve evet, sabıka kaydımız alınmıştı. Ev arkadaşımın yenilmez at yarışı tutkusu yüzünden ilk defa başımız belaya girmiyordu ama ilk defa bu denli büyük bir belaya giriyordu. Her şey o andan tam on iki saat öncesinde başlamıştı...
12 Saat Önce
"Buket sen neredesin? Seksen saattir arıyorum neden açmıyorsun? Salak sevgilini aradım ona da gitmemişsin. Neredeysen adresi ver çabuk Mahmut'u gönderiyorum. Bu saate kadar da dışarıda gezilmez ki canım! İnsanda biraz sorumluluk duygusu olur. Ama yoook bizimki böy-"
"Ay yeter! Yeter! Hastanedeyim ben bağırmasana!"
"Ne? Ne demek hastanedeyim?"
"Bizim kulüpte ufak bir atışma çıktı. Nasıl oldu bilmiyorum ama adamın birinin kafasına nereden bulduğumu bilmediğim bir tencere geçirirken buldum kendimi. Sonuç işte burası. Adamın kafasına dikiş atıyorlar. Beni yemeğe bekleme. Ayrıca önümüzdeki birkaç yıl için de bekleme. Adam benden şikayetçi olacakmış."
Elimdeki çırpma telini sinirle mutfak masasına vurdum. Bunu yapmamla çevreye çırpılmış yumurta saçıldı. Bir kısmı da yüzüme gelince iyice çileden çıktım. Ne? Omlet yemenin saati yoktur!
"Sen adresi Mahmut'a mesaj at. Geliyoruz biz. Ağzını yüzünü dağıtacağım ama önce hapse girmeni engellemem lazım." dedim ve hışımla telefonu kapattım.
Bir elim belimde, bir ayağım yerde ritim tutarken Mert'i aradım. Buket'i zamanında Meksika sınırına ulaştırabilmemiz için ben ve Mahmut'un sahip olduğundan daha fazla çirkeflik gerekiyordu.
"A-"
"Mert sus! Çabuk aşağıya in. Buket'i hastaneden almaya gidiyoruz; adamın birini yaralamış. Bir şey sorup beni oyalama!" diye çemkirip ve ocağı kapattım ve kendimi merdivenlere attım.
Mahmut çoktan hazırlanmış ayakkabılarını giyiyordu. Normal bir zamanda olsaydık bir tekme atıp merdivenlerden yuvarlamam gerekirdi. Ama bir şey yapmadım. Demek ki normal bir zamanda değildik. Ayakkabılarını giyen Mahmut burnunun ucuna kadar inen kalın çerçeveli gözlüklerini düzeltip benimle birlikte aşağıya seyirtti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karadut Sakinleri
HumorTuhaf tutkulara sahip olan ve aynı mahallede yaşayan dört üniversite öğrencisi. Birbirlerinden ayrılmayan dört sıkı arkadaş. Ölümcül fakirlik, karmaşa, kaos... Zaten karmaşık olan hayatlarını daha da karmaşık hale getiren o olaydan sonra son normal...