Emir kazayı ufak bir çiş (!) ile atlatmıştı fakat ben ağır yaralıydım. Üzerimdeki Emir'in sweatshirtinin ipleriyle oynamaya başladım. Kendisi siyah bir bluz ile duruyordu.
Benim tişörtüm yıkanırken Sıla ile bebeği zar zor olsa da uyutmayı başarmış, salonda ayrı ayrı koltuklara yayılmıştık. Emir oflanıp saçlarını karıştırdığında ona baktım.
"Ne oldu?"
"Acaba bu işe girmese miydik?" diyerek koltukta doğruldu.
"Eh, sana ne anlatıyorum bir saattir ben?"
"Ne anlatıyorsun?"
Ağlamaklı bir şekilde oflayarak koltuğa oturdum. Ona kötü bir bakış atıp saçlarımı düzelttim."Dinleme zaten beni."Omuz silktiğinde istemsizce alayla güldüm."Başka bir iş bulalım. Hatta bence hiç iş bulmayalım. Ama bulmak zorundayız işte."
"Eh, her istediğimiz olmuyor," deyip omuz silktiğinde ona doğru döndüm.
"Sen kapkaççılığa devam ediyor musun hala?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Cevap vermediğinde onu dürttüm. "Pişt."
"Bu konudan bahsetmesek?" diyerek kaşlarını çattığında ellerimi kaldırdım ve mırıldandım.
"Herkes mi atarlı arkadaş..." Kaşlarını kaldırarak bana baktığında duyduğunu fark ettim... "Ayva versene bana, bir yiyeyim..."
***
"...işte böyle abla. Maalesef bu işi yapamayız."
İki saatin sonunda tişörtüm nemli olsa da üstümü giyinmiştim ve eşzamanlı olarak Serpil abla da gelmişti. Emir işten ayrılacağımızı söylediğinde, üzüntüsü yüzünden belli olan zavallı kadın bize baktı ve Sıla koşarak arkamdan bacaklarıma yapıştı.
"Rüya abla, gitmeyin! Ben sizi çok seviyorum, cidden bak. İstersen oynama benimle, ama gitmeyin!"
Şaşırarak arkama baktım ve Sıla'yı kucağıma alıp Emir'e döndüm. Ağzı açık ve gözleri pörtlemiş bir şekilde Sıla'ya bakıyordu. Emir'in mavinin yeşille karışmış halindeki gözlerine bakıp gülümserken bir anda bana hızlıca sarılan Sıla'yla ikinci bir şok yaşadım. Resmen bambu ağacına sarılan koala gibi ayakları ve kollarını bana dolamıştı, ve onu bıraksam düşmeyecek haldeydi.
"O zaman Sıla'cığım, şöyle birşey yapsak.." Gülümsedim. "Ben annen için de sorun olmazsa, her hafta sonu buraya gelip seninle oynasam olur mu?"
"Olur!" diyerek başını boynuma gömdü Sıla. "O gelmese de olur," dedi ve Emir'i işaret etti. Sırıtarak Emir'e baktım. Emir gözlerini kısarak "Hain," dediğinde içimdeki gülme isteğini bastıramadım."Eh, yani ben olsam, ben de aynısını yapardım."
Emir'in bana attığı ölümcül bakışları gördüğümde ağzıma hayali bir fermuar çekip, anahtarları yuttum. Sıla'yı indirip yanağına bir öpücük kondurduktan sonra Serpil ablayla ufak bir sohbet daha edip dışarı çıktık.
"Rüya.. Şey diyeceğim.. Sanırım," diyerek eliyle ensesini kaşıdı."Sanırım ben kapkaççılığı bırakmaya karar verdim. Yani bu durumda size maddi olarak yardım edeceğim ve yine seninle bir işe gireceğiz."
Dürüst olmak gerekirse ben kapkaççılığı bırakacağını düşünmemiştim. Ve.. Şu an beni köşeye sıkıştırmıştı.
"O parayı sana geri ödeyeceğimi biliyorsun değil mi?"
"Yanımda sen ol yeter," diyerek gülümsediğinde kalbimin hızlandığını hissettim.
Biraz kısa bir bölüm oldu ama şu an kısa yazmak mecburiyetindeyim. Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar! ^-^
(Hatam varsa söyleyin lütfen.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Kapkaççı Var!
HumorRüya TAŞKIN. Üniversiteli, zarif, güzel, çalışkan bir kız. Bir o kadar da macera dolu. Ve çantasını kapkaççıya kaptırabilecek kadar sakar ve saf! Emir ÖZTÜRK. Kapkaççı, yakışıklı, eğlenceli ve komik bir oğlan. Ayrıca yanlış insanın çantasını çalmakt...