B| 4. Bölüm

785 29 8
                                    



Yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci sahneye fırlayıp Romeo'nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. Sonunda geminin batacağı bilindiği halde Titanic defalarca izlenmiştir. Bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın. Çünkü Romeo ölmeli Titanic batmalı ama aşk her şeye rağmen yaşanmalı.

-Adam Fawer

****

"Babamla bir haftadır iki telefon görüşmemiz dışında hiç konuşmadık ki biri okulun ilk günü geç kaldığım zamandı. Diğeri ise iki gün önceydi. Neden bilmiyorum. Bir hafta bitmek üzere ama biz düzgün konuşmadık bile. Neden aramıyordu ki? Tamam ben de aramamış olabilirim ama bu aramaması için bir neden değildi.

Belki alışmak içindir. Öyle olabilir mi günlükçük? Sonuçta yıllardır sadece ikimizdik ve ben gidince iyi hissetmemişti. Ya da ben alışayım diye. Ya da hiçbiri bir nedeni yoktur. Belki eline fırsat geçmemiştir. Saçma düşünmekte üstüme yok.

Kızlarla aynı evde yaşamayı hep istemiştik. Bu biraz farklı olaylar sonucu olmuştu ama sonuçta olmuştu. Sevinmeliydim. Özgür gibi hissetmeliydim belki. Ama babama fazla alıştığım için özlüyordum. Sonuçta ben tatil için değil temelli olarak evimizden ayrılmıştım.

Başkası için saçma gelebilir ya da abartılı. 'Ne var bunda alt tarafı babanla ayrı yaşıyorsun.' diyebilirlerdi. Ama kimse bizim yalnızlığımızı sadece bizle giderdiğini bilemezdi. Arkadaşlarımla güler eğlenirdim ama eve geldiğimde babamdan başka konuşacak kimse olmuyordu. Sen bana hak veriyorsundur umarım.

Yeni okulum da eski okulum gibi sıkıcı. Ve yapmacık insanlarla dolu. Bir kaç kişiyle atışmıştım bile. Kızların geneli sürtük, erkeklerde egolu ve yavşak. Evet bunu bir haftada anladım. Böyle düşünmem başkasına göre önyargılı gelebilir ama öyleler ki başkası umrumda değil. Artık beni neler bekliyor bilmiyorum. Ama yoruldum yazmaktan. "

Günlüğümün kapağını kapatıp masama koydum. Yatağıma uzanıp kulaklığımı da taktıktan sonra gözlerimi kapattım. Bugün pazardı ve artık babamla görüşmeliydim. En azından aramalıyım. Hem çok da özledim zaten. En iyisi yanına gitmekti.

Ayaklanıp dolaptan bir tişört ve pantolon çıkarıp üzerime geçirdim. Saatler öncesinden yapılan topuzumu açıp yenisini yaptıktan sonra odamdan çıktım.

Elisa koltukta yayılmış dergi gibi bir şey okuyordu. Azra da telefonla uğraşıyordu.

"Hey! Ben çıkıyorum. Babamla buluşacağız. Bir kaç saate dönerim."Azra kafasını kaldırıp

"Tamam bebeğim görüşürüz." dedikten sonra onlara öpücük atıp evden çıktım ve kendimi dışarıya attım. Hava çok güzeldi. Hafif rüzgar yüzüme çarparken istemsizce gülümsedim. Bu güzel havanın tadını çıkarmak için kesinlikle sahilden geçmeliydim. Babama daha haber vermemiştim zaten.

Denizin ve gökyüzüsünüm birbirlerini olan uyumu göz kamaştırıcıydı. Güneşin denize yansıması ayrı bir güzellik katıyordu.

Hastaneye geldiğimde ise sahildeki o güzel havanın tam tersine burnumu pis hastane kokusu doldurmuştu. Midemin bulandığını hissettiğimde adımlarımı hızlandırdım.

Odasına girdiğimde gözlüklerini takmış kağıtları inceliyordu. Beni görünce yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti. Ah! Gerçekten özlemişim. Ne yapabilirim? Baba kuzusuyum ben de.

Benimsin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin