Ölüm...
"Bir romanın ilk kelimesi,yeni doğmuş.bir bebeğin ilk nefesi gibidir".İşte her şeyi bu noktada başlıyordu genç adamın.
Onun ilk nefesi ölümdü.Hüzün,hüsran,yok olmuşluk,acı ve daha nicelerini içinde barındıran bir kelimeydi bu.Daha onun ilk nefesinde kaderi belirlenmişti.Hayatı,geleceği, sonu...
Nasıl bir insan olacağını bile o seçememişti.Sadece ölüm kelimesini ebediyen üzerinde taşıyacağı belirliydi.Bu kelime kadar kötü insan olacağı az çok biliniyordu.O daha ilk nefesinde bir insanın hayatını dolayı yoldan da olsa karartmıştı.Daha ilk nefesinde katile dönüşmüştü...Onun ebediyen nefes alabilmesi için birilerinin ölmesi gerekiyordu.Ve ölmüşlerdi de...Genç adam daha o zamanlarda geleceğinin bu kelime üzerine kurulu olacağını bilseydi nefes almak istermiydi hiç?
Ömrü hayatı boyunca katil olmaya mahkum olacağını anlasa o nefesi geri vermek istemezmiydi?
Genç adam yaşadığı sürece her gün ölmeyi dileyeceğini bilse hayata gözlerini açmayı dilermiydi?
O ilk nefesini alır almaz ailesini öldürmüştü.İşte sadece bu neden bile kendisinden nefret etmesine etken bir roldü.Daha yeni doğmuştu,daha minicikti,küçücüktü fakat her insanın çekemeyeceği ağır bir yükün altına girmişti.Evet,ailesini o öldürmemişti.Fakat onun beynine o kadar farklı işlemişlerdi ki bu durumu,bunu bildipi halde çok büyük bir acı çekiyordu.
Beynine kazımışlardı bir kere.Söküp atsa yine şyi olmuyordu işte.Ne karalayabiliyordu,ne de unutabiliyordu.En zoru da buydu işte... Hayatı boyunca bu yarayla yaşamak.
Genç adamın tek düşüncesi ına ve ailesine bu acıyı yaşatan herkesten intikam alarak içine su serpip hafifte olsa ağrını dindirmekti...
Elindeki imkanları doğru kullanarak alabilirmiydi intikamını?Evet,kesinlikle evet.
İşte bütün hikayesini silip, yeni bir hikaye yazmaya bu noktada başlıyordu genç adam...Bütün herşeyin intikamını almaya hazırlanıyordu ve kimse başlarına gelecek fekaketin farkında değildi!
"Ben insanları kafamda öldürüyorum".