"Annem mutlumusun orda. Kızını bu berbat dünyada bırakıp gittiğin için. Sen burda öldüğün gün benide beraberinde götürdün annem. Benim ruhumda sen öldüğünü gün beraberinde geldi. Hadi çok mutluyum de, deki bende bu dünyada mutlu olim annem." Annemi yıllar önce benden alan yerdeyim. Yani uçurum kenarında. Bugün annemin ölüm yılı benimde doğum günüm. Şansa bak ama insan doğum gününde ancak bu kadar mutlu olabilir. Omzuma konan ellerle arkama döndüm. Dedemle abim vardı. Sağımda abim, solumda ise dedem vardı. Peki babam nerde. O gün annemle beni bıraktı. Annemle beraber bıraktı.
"Kızlarının en mutlu günüydü o gün. Peki beni neden en mutlu günümde bıraktılar. Neden dede. Neden hiç kimse buna cevap veremiyo abi." dediğimde abim beni anında kendine çekip sarıldı. Omzunda ağladım. Her zaman bunu yapardım. Yani her yıl. Kanada'da yaşamayı asla istemem ama burada da yapamıyorum. Abimi burda bırakıp gitmek çok koyuyo ama burda yapamıyoru ki. Annemle burda geçen anılarımı hatırlıyorum. Abim de bunu biliyor. Zaten bir nevi benim için burda kalmamam için elinden geleni yapıyor. Dedeme karşı. Dedemde anlasın beni biraz. Ama abimi her yıl sadece bir gün görmek canımı çok yakıyor. Ama buna dayanabilirim. Çünki abimi her yıl görüyorum.
"Bu sefer gitmiyorsun hanfendi izin vermiyorum." dediğinde inanamadım bunu bana yapamaz ki. Ben burda yapamam bunu biliyorlar. Ve bildiği halde burda kalmamı istiyorlar.
"Dede saçmalama istersen. Ben burda yapamam. Eğer burda kalırsam nasıl mahvolacağımı biliyorsunuz. Ve burada kalmamı istiyorsunuz."
"Peki abinin nasıl mahvolduğunu görmüyormusun. O da kötü sen gittiğinde nasıl oluyo haberin varmı. Bazen bizimle hatta karısı ile konuşmuyo. Beni düşünmüyorsan abini düşün be üzel kızım." abime baktığımda yanımızda değildi. Dedeme baktığımda ilk defa bu kadar berbat görünüyordu. Abim ve dedemin gözümden ilk defa bu çaresizlik akıyordu. Onları böyle görmek beni mahvediyordu. Sanki iki türlüde mahvolmuyorum. Ozaman bende burda kalırım.
"Peki burda kalıcam" dediğimde direk sarıldı. Bende ona sarıldım. Başımı omzuna koydum. Gözümden sicim sicim yaşlar akıyordu. Dedemden ayrılıp abime baktım. Karısı ellerini abimin beline koymuş abimde elini onun beline koymuş. Başını karısının saçına gömmüşü.
"Abime söyleyelim o zaman dede" dedim. Sanki dünyalar onun olmuştu. Öyle mutluyduki. O mutluluğu görülmeye değerdi. Gözümdeki yaşı silip. Abimlere doğru yürümeye başladik. Yanlarına gidince abim gelip bana sarıldı.
"Abi burda kalıyorum." dediğimde sıkıca sarıldı. Beni bıraktığında zorla olsada dedem beni arkadaşlarıyla tanıştırdı. Eğer dedemden önce davranmazsam kendi arabasıyla gelmem için zorlicak. Belli bir süre sonra dayanamayıp kabul edicem bunu biliyordum. Telefonumun çalması ile tüm gözler bana döndü. Biraz uzaklaşıp arayan kişiye cevap verdim.
(Burayı ingilizce olarak farz ederseniz sevinirim. Yazarınızın ingilizcesi berbatta.)
"Uzun zamandır seanslarınıza gelmiyorsunuz Su hanım."
"Artık İstanbul da devam edicem"
"İsterseniz bir kaç arkadaşım var onlar bakabilir."
"Gerek yok."deyip telefonumu kapadim. Arayan piskoloğumdu. Abimlerin yanına döndüğümde, gitmeye kara vermişler. Yok birde yatıya kalydık uçurum kenarından izin alıp tövbe tövbe. Ben motoruma binip sürmeye başladım. Eve geldiğimizde abim bana piç smile yapıyordu. Kesin bir şey yapmışti. Kapıyı Melek sultan açtı. Direk boynuma sarıldı.
"Ayyy kuzum artık burda kalıyormuşsun ne kadar sevindim bilemezsin." unutturmayına da abimin kafasını kırim bu gün içerisinde. Olmazsa yarın ama onu ya gıcık edicem yada sinir edicem.
"Evet melek sultan artık başının etini yiyen bir Su olacak hazırmısın." dediğimde benden ayrıldı. Başını evet anlamında salladı. Herkesi içeri buyur etti. Valiz diye sorarsanız benim burda da eşyam var. İçeri geçip oturduğumuzda dedemler bir şey söyliyecek gibi duruyorlardı.
"Çocuklar biliyorsunuz ki Konya'da ki şirket boş. Bizde o şirketin başına geçicez sizde burda ki şirketin başına geçiceksiniz" dediğinde daha çok bana baktı. Çünki abim şirketle asla uğraşmazdı. Bunu biliyorduk
"Biliyorsunuz bizim kerata Yekta asla şirket başına geçmez o yüzden Su geçicek." dediğinde benden onay beklermiş gibi baktı.
"Tamam."dediğimde dedemler kalktı uçakları 30-40 dakika sonra kalkıcakmış. Dedemleri yolcu edip oturduk. Herkes bana bakıyordu en son dayanamayıp
"Ben ayı değilim biliyorsunuz dimi. Hani diyorum bana bekmayı kesseniz nasıl olur" dediğimde Uhud
"Neden hiç gülmüyorsun" dedi şaşırmadım. Çünki bana herkes bu soruyu soruyordu. Ama nedense bu soruyu cevaplamak istemiyordum. Ama cevaplicaktım.
"Gülmek benim lugatımda yok"bana sen insanmısın der gibi baktılar. Bu bakışlarda alıştım artık.
"Peki sen insanmısın." dedi Gece. Kafamı evet anlamında salldım. Kafamı koltuğa yatırıp tavana baktım. Canım sıkılıyordu. Saate baktığımda 10'u geçiyordu. Ve benim uykum vardı. Yol yorgunuyuz sonuçta.
"Benim uykum geldi. Ben yatmaya gider" deyip odama gittim. Zaten diğerleride iyi geceler dileyip yataklara gittiler. Dedem burda kalıcak demişti. Çünki kendileri mafya olduğu için kızların başına bir şey gelir falan dedi o yüzdenmiş. Siyah eşorfmanlarımı giyinip yatağa geçtim. Burda uzun zamandır yatmıyordum. Bu kat sadece bana aitti ve bilerek bodrum katı istemiştim. Kendime ait spor odası, ok ve yay atışları için oda ve müzik odası istemiştim. Odamda bilardo masası vardı. Ve sürgülü kapı açılınca arka bahçeye çıkıyordu orayada havuz yaptırmıştı dedem ben istediğim için. Yavaş yavaş gözüm kapanmaya başladı. O zaman kendimi uykunu huzurlu kollarına bıraktım. Sonrası ise karanlık.