*(.Kutu grubun dan Sarıl kendine şarkısını bulamadığım için yükleyemedim.Ama sizin dinlemenizi öneririm )*
"Burası ,Pandoranın kutusu.Burdan çıkış yok."demişti.Ne demekti bu.Ne demek buradan çıkış yoktu.Bedenim benden bağımsızca titriyordu.Saç diplerim dahi zonklamaya başlamıştı.Son bir dirayetle duvardan tutunarak salona yürüdüm."Burası neresi.Hayal dünyasında mı yaşıyorsunuz siz?Ne demek burdan çıkış yok."diye bağırdım feryat eden bir ses tonuyla.Sesim tiz bir o kadar da güçlü çıkmıştı.Annanne olduğunu düşündüğüm kadın aniden irkildi.Sesimden korkmuş olmasını düşündüm ama korkunç bir sesten ziyade acı çeken ama gururundan ödün vermeyen zavallı bir insan gibi çıkmıştı.Anneanneden uzaklaşarak Albaya yöneldim.Ayaklarına kapanıp yalvarabilirdim bile.Yeter ki bu saçmalığa son versin.Koluna dokunup çekiştirmeye başladım.Aklımca öc almaya can yakmaya çalışıyordum.Bu kadar ihtişamlı görünen bir bedenden nasıl öc alabilirdim ki."Yalan değil mi ?Yok öyle bir şey.Beni korkutmak için ,sırf gördüğümü kimseye anlatmamam için.Söz veriyorum kimseye anlatmam.Her şeyim üzerine yemin ederim."Daha fazla konuşamamıştım.Gözlerimden sicim gibi yailar inmeye başladı.Daha ne kadar ayakta kalabilirdim bilmiyorum.Tek yaptığım durmadan Alba'nın kollarına vurmaktı.Bedenim ruhumdan boşanıp gelen çaresizlik dalgasıyla çöküşe geçti.Gözlerim kör olmuşcasına kararmaya başladı.Çok geçmeden güçlü bir el beni kavradı.Yerden yukarı doğru yükseldiğimi hissedecek kadar bilincim yerimdeydi.Ama tek ses dahi çıkaramıyordum.Artık bu kadarını fazla görüp ses tellerim iflas bayrağını çekmişti sanırım."Alba ,ben gidiyorum oğlum o sana emanet .Annenin vasiyeti için iyi davran o kıza ve tehlikelerden nasıl korursun bilmiyorum ama korumaya çalış ben yine gelirim." diyen kadının sesi anlam veremediğim bir şekilde tedirgin çıkmıştı.Hem bana neden zarar versinler ki.Üstelik kimse beni tanımıyordu bile."Anneme verdiğim sözler hep benim hayatıma yol oldu annaanne.Savunmasız bir kızı korumam gerektiğini de o söyledi.Kendi halimde olmamı istedi ama bir kızı da bir başına bırakmamı istemezdi.Onu burdan gönderene kadar o bana emanet""Boşa çaba harcamanı istemem oğlum ." gelen kapı sesinin ardından etraf deprem sessizliğine dönmüştü.Kalbim çaresizce çırpınıyor,gözlerim açılmak için göz kapaklarına baskı yapıyordu.Tek istediğim gözlerimi yeniden açıp buradan kurtulmak için yalvarmaktı.Sonunda beynimim ikazlarına gözlerim yenik düşerek yavaşça açıldı.Tam karşımda mavi bir denizden farksız baktıkça boğan bir çift gözle Alba oturuyordu.Gözleri yine günbatımı çileden çıkaracak bir kızıllığa büründü.Ama bu sefer gözlerinde dehşete düşüren kızgınlık deil,endişe vardı."Nasılsın?"sesi o kadar muhteşemdi ki en sevdiğim şarkıyı bile hiç beklemeden bir kenara fırlatıp sabahtan akşama kadar onun sesini dinleyebilirdim."Bilmiyorum.Çaresizim.Ağzından çıkacak tek söze bakıyorum.Seni burdan götüreceğim dersen iyi olacağım.Götüremem dersen çaresizliğimin içinde hapsolacağım."tekrar maviye dönen gözlerle beni inceledi.Bir an birşey söyleyecek sandım ama o ayağa kalkarak mutfaga dogru gitti.O gidince zaten var olan ağlama dürtüsü ayağa kalkarak kendini gösterdi.Üzgün olduğum zaman yalnız kalmaya gelmez hemen bir ağıt koparırdım.Yanımda hep birisi olsun ister,yalnızlıktan nefret ederdim.Bu düşüncelerin içinde boğulurken gelen ayak sesleriyle içimde baş gösteren ağlama dürtüsü tekrar çıkmak üzere ruhumun sandıklarına kapandı.Elinde iki kahve fincanıyla Alba geldi ve karsıda ki tekli koltuga oturdu.Fincanları ortadaki küçük ama modern duran sehpaya bıraktı.Bacaklarını erkeksi bir biçimde ayırarak koltuğa yayıldı.Elinin birisini biçimli dudaklarına götürürken diğer eliyle kahvesini aldı.Gözleriyle boşta duran bardağı işaret ederek"Kahve.Sıcak bedenine iyi gelir.Bunu senim daha iyi bilmen lazım hemşire" dudakları yine o suratından eksik olmayan aptal gülümsemeye büründü.Karşısında uzanıyor olmamın verdiği sıkıntıyla yerimde doğruldum ve ayaklarımı koltuktan aşağı sarkıttım."Biliyorum.Ama şu an bedenime iyi gelecek şeyi düşünecek durumda değilim.Benim ruhum firarda beden iyi olsa kaç yazar."diye saçma bir edebiyat parçaladım.Bunu başka birisi yapmış olsaydı kesinlikle ölü taklidi yapardım.Sanırım orda duran şaheser karşısında içimdeki asil kişiliği iteleyerek bir adet atarlı giderli kız modeli oturttum.Dediğim cümlenin utancını daha da hissetmemeye çalışarak "Beni ne zaman götüreceksin.Ya bak beni at o girdaptan içeri ben bulurum kendi yolumu.Burnum çok iyi koku alır benim.Evimin mutfağına düşerim,söz kimseye de anlatmam ne gördüğümü."diyerek ona masum kedi bakışlarımdan attım.Tam o anda odayı sinir edici bir o kadar da büyüleyici kahkaha doldurdu.Sersemlemiş biçimde ona bakıyordum.Cümlemde bu kadar gülecek ne vardı?"Ne oldu ki?Ciddiyim ben.""Ciddi olduğunu görebiliyorum o yüzden bu kadar gülüyorum.Eger tek başına gidecek olsan ilk günden gönderirdim seni.Hoş göndersem bile mutfağı bırak tuvalete bile düşmeden ölürmüşsün orası ayrı.""Ah yapma!Buna inanmamı bekleme.Ne burası hayal dünyası felan mı?""Burası kuytu dünya.ama isimin bir önemi yok sen istersen hayal dünyası da diyebilirsin."sanırım bu durumdan çok keyiflenmiş olcaktıki siyah pantolonunun cebinden çıkardığı paketten sigara alıp ,yüzündeki gülümsemesini silmeden yaktı.Çıkan gri dumanlar gözlerinin mavisine mükemmel şekilde eşlik eden siyah saçlarını kıskanmışcasına saçlarına hücüm ediyor ama bir türlü siyah saçlarını griye boyayamıyorlardı.Sigara dediğin içene zararlıdır be adam .Sendeki duruşu ise akıllara zarar.Sigaraya bakmamdan rahatsız olmuş olacak ki paketi bana dogru uzattı."İçer misin?"Bu soruyı ne zaman sorsam sanki bana "Ölür müsün?" sorusunu soruyorlarmışcasına tepki verirdim.O kadar uzaktı bana sigara.Ama şu an tepki vermeyi bırak tek bir hareket dahi edemiyordum.Büyülenmek dedikleri bu olsa gerek.Bir yandan biçimli dudaklarna sıkıştırdığı sigarayı içine çekiyor bunu yaptıkça da biçimli yüz hatlarını oluşturan kemikler ortaya çıkıyordu.Bir yandan da bana paketi tutmaya devam ediyordu."Eğer almayacaksan ağzımda ki sigaraya bakmayı kes.""B-Ben ona bakmıyorum"diye titrek bir söz çıktı ağzımdan."Dudaklarıma mı bakıyorsun yoksa?"kaşının birini kaldırarak ağzındaki sigarayı dudaklarından kaydırarak eline aldı.Sigara adeta dudaklarından ayrıldığına küfür ederek dumanını hızla dışarı veriyordu.İçinde kalan son dumanı da dışarı vererek sigaradan kurumuş olan dudaklarını yaladı.Yüzüne tabiri caizse 'piçimsi' bir gülümseyiş yerleştirdi.Ayaklarımdan yüzüme, ordan da beynime hücum eden kan utandığımı net bir şekilde belli ediyordu."Bunu da nerden çıkardın.Sana bir şey söyleyeyim mi?Sen tam bir egoistsin.Hatta narsistsin.""Bunu kabul edecek kadar da dürüstüm güzelim"bana bakmayı bırakmadan sigarayı kül tablasına bastırdı ve oturduğu yerden kalktı.Gözlerim yüzsüzce onu süzmeye devam ediyordu.Gerçekten muhteşem bir fiziği vardı.Modacılar bu adamı görmemiş olamazlardı.Eğer görmemişlerse çok büyük kayıptı çünkü.Üzerine giydiğinden çok üzerine giydirilen için alır yine alırdım ben şahsen."Ah yapma güzelim!Biliyorum çok yakışıklıyım ve sen böylesini daha önce görmedin."kafamı fiziğinden kaldırıp can alıcı mavi gözlerine diktim.Evet haklıydı çok yakışıklıydı ama bu sinir bozucu olduğu gerçeğini değiştirmiyordu."Ben her insanı süzerim özelliğim bu."durduğu yerden tek hareketle bana döndü ve oturduğum koltuğa eğildi.Nefesi yüzüme güz zamanı esen ılık rüzgar gibi çarpıyor,vucüdunun kokusuyla eş değer bir koku burnumu sevindiriyordu.Bu adam parfumünümü içiyordu yoksa?"Tamam güzelim.Ben uyuyorum.Özelliğini yerine getirmek için sabahı beklemen lazım ben çünkü uyumaya gidiyorum. "sözünü bitirdikten sonra çarpık bir bakış attıktam sonra salonun çıkışına doğru adımlamaya başladı."Hey ben nerde yatacağım?uykum var.""Nerde uyandıysan orda."umursamazca söylediği sözden sonra ayak sesleri uzaklaşmaya başladı.Odada yalnız kalmanın verdiği sıkıntıyla istemesemde uyandığım odaya doğru yol aldım.İçeri adım attığım an o alışkın olmadığım koku yüzüme çarptı.Burası yabancı kokuyordu.Çaresizlikle karışık ahşap kokuyordu.Odamda değildim.Ne zaman odama yatağıma dönecektim bilmiyordum.Daha doğrusu dönebilecek miydim onu da bilmiyordum.Yalnızdım.Yapayalnızdım.Kimse yoktu.Koskoca odada tek başımaydım.Çaresizce yatağa oturdum.Yatak oldukça geniş ve rahat görünüyordu.Ama brnim dokunduğum her noktama batıyordu.Sanki yatak kendisine yabancı olduğumu biliyor adeta beni üzerinden atmaya çalışıyordu.O anda burun sinüslerimden giren sızı boğazıma kadar uzandı.Ruhumun sandıklarının kilit sesi beynimde yankılandı.Anlaşılam sakladığım göz yaşlarım artık kilitlerini kıracak güçteydi.Takatım kalmamıştı artık.Çaresizdim ve sarılıp güç alacak kimse yoktu yanımda.Cümleleriyle kalbimi eline alan annem yoktu.Sımsıcacık sarılışlarıyla içimi ısıtan "Tamam geçecek"diyen arkadaşlarım yoktu.Kimsem yoktu.Sahi acaba annem ne yapıyordu.Kızlar söylemişler miydi orada olmadığımı.Annemi düşünemiyorum bile.Peki ya ümeyranın hali nasıldBüşrayla Sultan canına okumuşlardır beni yalnız bırakıp gittiği için Ah zavallı arkadaşım!.Belki hala içleri dışlarına çıkana kadar ağlıyorlardır.Belki benim gözyailarım onlara eşlik etmek için bu denli çok akıyordur.Bu duygu yoğunluğuna dayanamayan bedenim bir dinleniş istiyordu.Bu kadarı fazla gelmişti.Çaresizce beni üzerinden kovan yatağa uzandım.Yanımda bir sıcaklık arasamda bulamayacağımı biliyordum.Tam da şu anki durumuma uygun olan Kuytu Grubu'nun "Sarıl Kendine"şarkısını mırıldandım.Şarkının da dediği gibi ;sarıldım kendime ve çirkef yatağın tüm kovmalarına karşın siyah bir örtü olup beni çağıran uykunun kollarına kendimi bıraktım.Kalbim sıkıntıyla atmaya başlamıştı.Bir hiddetle gözlerimi açtım.Ne olduğunu bilmediğim bir his ruhumun derinlerinden "Bir sıkıntı var" diye bağırıyordu.Endişeyle etrafa bakındım.Pencerede bir karaltı gözlerime çarptı.Bunun dışarıda ki ağaç dallarının benimle oynadığı bir oyun olmasını diledim.Korku anında hareket edemez.Sadece kulaklarımı ve gözlerimi kullanmayı tercih ederdim.Yine öyle yaparak gözlerimi gece görüş moduna ayarlayarak pencereye odakladım.Gözlerim orada cüsseli bir bedenin olduğunu idrak etmesiyle yerinden çıkarcasına irileşti.Aklım kalbimi patlatırcasına çarptıran korkuyu atmamı harekete geçmemi söylüyordu.Pencerenin kapalı olmasının verdiği rahatlıklderin bir nefes çektim ve bir çırpıda yatakta kendimi kaldırıp odadan dışarı çıktım.Alba'nın odasını bir an önce bulmalıydım.Hemen yan taraftaki odanın kapısına gelince,burnumun o çok sevdiği koku beynime onun burada olduğunun sinyallerini veriyordu.Kapıyı çalma gereksinimi duymadan içeri daldım.Karşıda muhteşem bedeniyle yatan Alba tam izlenilesi bir durumdaydı .Lakin içinde olduğum durum buna hiç uygun değildi.İstemeye istemeye gidip güçlü kollarını sarstım.Uyku sersemi gözlerini şaşkınca açtı.Ah! Bu adam her haliyle bu kadar iç yakmayı nasıl beceriyodu?"Ne oluyor ya?"diye sitemkar bir sordu."Orda.Pencerede bir adam var.Hırsız sanırım."heyecandan nefesim kesilmiş başka söz söyleyememiştim."Ne hırsızı saçmalama""Saçmalamıyorum.Yemin ederim hadi kalk!"diye yalvarırmışcasına sesim feryat etti.Bana yan bir bakış atan Alba hırsla yerinden kalktı ve kapıya yöneldi.Korkudan kıpırdayamamış olduğum yerde kalmıştım.Bir süre sonra bağırış sesiyle irkildim."Siktiğimin iti.Gel lan buraya.Kaçmasana oğlum.Sana diyorum lan."Alba'nın bağırışı beni kendime getirmişti.Kısa süre sonra odaya gelen Alba yine kızıl renge döndürdüğü gözlerle sık nefes alıp veriyor.Bu hali oldukça dehşete düşürüyordu."Kaçtı şerefsiz.Yüzünü gördün mü?""Hayır sasece karaltısını gördüm etraf karanlıktı.""Şerefsiz!ne işi vardı ki?""Hırsızdır."diye umursamazca omuz silktim."Hırsız olamaz."Neden?bu ev baya zengin görünüyor hırsız için gayet cazip gelir.""Burda herkes zengindir.Hırsızlık olmaz burda."Kleptomaniyi hiç duymadın mı sen?"diye kinayeli bir bakş attım.Ama o beni hiç dinlemiyor gibi görünüyordu."Bu kadar düşünecek ne var bariz hırsız.""Hırsız olamaz hemşire.Hırsız olsa benim elimde silah olmayacağını bilirdi.Bu işte başka iş var.""Ne olabilir ki?Hem neden silah kullanmıyorsun?Yani her evde bir tane vardır mutlaka.""Çok merak iyi değil.Sen bu gece burda yat ben o odada kalırım."beni mi düşünmüştü o?İsminin başına artı puan ekleyecek olsamda yalnız yatma fikri hiç hoşuma gitmemişti.Yatağın karşısımda duran büyük divan dikkatimi çekti."Bence orda hiç yatma.O yatak çok rahatsız sen kendi yatağında yat ben şu divanda yatarım."yüzüne herzamanki gülümseyişini yerleştirerek beni alaycı biçimde süzdü"Benim yatağım da çok rahatsız ben divanda yatarım sen benim rahatsız yatağımda yat."diyerek divana yastık ve yorgan aldı ve kendini erkeksi bir biçimde divana bıraktı.Bende rahatsız diye hitap ettiği yatağa yol aldım.Yatak cidden çok rahat görünüyordu.Sırf benim utanmamı engellemek için öyle demişti.Korktuğumu bal gibi de anlamıştı.Bu hareket ondan bekleyeceğim son hareketti.Ya da gerçekten kişilikli birisiydi.Düşüncelerim dur durak vermeden beynime akın ederken,kulağıma çarpan nefes sesleri eşsiz bir melodi gibi yükseliyordu.O nefeste menekşe kokusu vardı.Bunu yakından görmüştüm.O nefese tekrar şahit olmak varken tek başıma yatmak hiçte cazip gelmedi.Aklıma gelen fikirle düşünen beynimi öpütüm. Hunharca sırıtıp Alba'nın boş bıraktığı yanına kendimi bıraktım.Beklenmedik bir şekilde sarılıp beni kendine çekti.Kalbim yerinde düğün alayı kurup oynamaya başlamıştı bile.Şu an onun seslerini duymam gerekirdi.Kalbimin aptal çengisini değil.Kalbime küfür ederek susturdum ve kendimi o şahane sese verdim.Her soluk alıp verişinde notalar yükseliyor,dans ederek kulaklarımdan içeri giriyordu.Bedenimi bu eşsiz dansa bırakarak gözlerimi kapadım.Saçlarımı okşayan nefesine övgüler yağdırarak ,kendimi ihtiyâcım olan uykunun kollarına attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK NEFESİM
FantasySırtımda hissettiğim sıcaklıkla irkildim.Arakama döndüğümde onun içimi parçalayan mavi gözleriyle karşılaştım. "İsmimin anlamını sormuştun.Alba:İki sevgilinin ayrılığını konu alan bir Fransız şarkısı.Annem beni doğururken ölmüş.Babam da bana bu ismi...