Derler ya, okul döneminde 3 kişi akılda kalır:
1. İyi okuyan:
Ohh, Park Jimin? En iyi okuyandı o. Öğretmenlerine de saygısı vardı. Çok akıllı çocuktu çook.2. Berbat okuyan:
Aaaah, Park Bom? Haylazın teki. Hiç okumazdı hiçç. Kaç kere onu okutmayı denemiştim. Okuldan kaçmıştı eşek sıpası.3. Hep kavga eden:
Evettt, Park Chanyeol. Hiç unutmam. Okulda hep kavga yaratırdı o kız. Kaç kere müdürün yanına gitmiştik. Ah ahh, özledim onu şimdi.4. Hiçbir şey:
Park Ji Young? Onu hatırlamıyorum. Bizim okulda okuduğuna emin misiniz?Söylediğim gibi. 3 kişi akılda kalır. 4-sü hep fazlalıktır. Kimse hatırlamaz onu. Çünkü çok sakin olurdu. Okurdu, ama insanlar onun ders çalışmadığını düşünürdü. Olay yaratmak isterdi, hatırlanmak isterdi. Ama olmazdı işte. Kimse hatırlamazdı onu.
Ben o'ydum. Park Ji Young. Park Chanyeol abim, Park Jimin ve Park Bom ise kuzenlerimdi.
Ben şu an üniversitede okuyordum. Tatilden yeni dönmüştük. Yaklaşık 1 hafta geçmişti. Arkadaşlarım yine yoktu. Her zamanki gibi. Sadece, bu sefer ailem benim yalnızlığımdan bıkmış ve beni kuzenimin - Park Jimin'in okuduğu üniversiteye yazdırmıştı.
Ama ne vardı biliyor musunuz? Değişen okulumdan başka hiçbir şey değildi. Jimin kendi arkadaşlarıyla takılıyordu. Beni tanımıyormuş gibi. Ve ben bu durumdan sıkılmıştım!
İlk iki seçeneği eleyelim. Çünkü, iyi okumak için geç olabilirdi. Kötü okumak için de geçti artık. Ama sorun yaratmak için asla geç değildi. Kavga mı etmeliydim? Ederdim, o zaman.
Günlüğüme yazdıklarımı bitirdikten sonra kalemi bıraktım ve ayağa kalktım. Eski günlüğüm bittiği için yenisini almıştık. Hayır, olan olayları anlattığım için bitmemişti tabiki. İçimdeki hisleri yazmaktan bıkmış ve isyan etmişti defter.
Yatağıma oturup biraz öylece durdum. Kişiliğimi söylemeye gerek yoktu. Davranışlarımın aksine oldukça güçlü bir yapım vardı. Dışlanmamın en büyük sebeplerindendi bu tabii.
Biraz düşündükten sonra yatağımın üstünden prize ulaştım ve elimi biraz yana kaydırarak ışığı kapattım.
*dong dong*
*dooonggg doooooonngggg*
*DOOOOONGGG DOOOONNGG*
Gözlerimi aralayıp kendini paralayan zile baktım. Hayatımda tek göz devire bildiğim anlardan birini yaşayarak saate göz devirdim.
Uzun uğraşlardan sonra üstümü değişip aşağıya inmiş ve yemek masasına oturmuştum.
"Okul nasıl geçiyor, tatlım?" dedi annem yemek yerken. Aynı şekilde cevap verdim.
"Harika. Beklediğimden daha güzel. Jimin gerçekten iyi birisi. Birlikte takılıyoruz bütün gün. Diğerlerine ihtiyac olmuyor" dedim güvenverici bir gülümsemeyle. Tam aksini söyleseydim eğer, yine okulumj değiştirmeğe kalkıp halamın öğretmen olduğu okula göndereceklerdi. En azından bir tek üzülen ben olayım diye bu yalanı söyleme gereği duymuştum.
"Öyle mi?.." dedi annem yemeği bırakıp bana yakınlaşarak. Onunla aynı şekilde ben de yaklaştım.
"N'apıyorsunuz peki? Sıkılmıyorsunuz değil mi? Neler oluyor. Anlatsanaa" dedi ısrarla. Bende olmayan şeyleri bir hikaye olarak anlatmaya başladım.
*^*-*√*
Sınıfa girip yine eski yerimde oturdum. Kitaplarımı çıkardığım sıradan birkaç ses duydum.
"O kızla tanışıyor musunuz? Soyisimleriniz aynı. Kardeş falan mısınız?" diye sordu birisi.
"Park Shin Hye'ylede soyisimlerimiz aynı Suga. Kendisi eşim olur" diye Jimin'in sesini duydum. Ben kitaplarımı açarken o konuşmaya devam etti.
"O kız benim arkadaşım dahi akrabam bile olamaz. Kardeşim mi? Hah. Komik gerçekten" diye ekledi. Hakim olamadığım garip bir sinirle ayağa kalkmaya yeltendiğim sırada öğretmenin içeri girmesiyle tekrar geri oturdum.
Uzun bir dersin ardından aklımdaki "Jimin'i nasıl öldürsem?" planlarıyla kantine gittim. Bu nasıl plan? demeyin. O da kantindeydi bi' kere.
Yemeğimi alıp Jimin'in ve arkadaşlarının oturduğu masaya yakınlaştım. Jimin'in yanındaki boş kısıma yemeğini koyup gülümsedim. Diğerleri kafasını kaldırıp bana bakmıştı bile.
"Jimin? N'aber kuzen?" dedim gözlerim kısılana kadar gülümseyerek. İçimden kahkahalar atmamı varsaymazsak oldukça sakindim ben!
~~~~~~~~
Hikaye SudeYagmurKorkmaz'a itfahendir.