Daha sonra küçük prens yüksek bir dağa tırmandı. Kendi volkanlarından başka dağ görmemişti; onlar da yalnızca dizlerine kadar geliyordu. Sönmüş olan volkanını tabure olarak kullanıyordu. Kendi kendine, "Bu kadar yüksek bir dağın tepesinden herhalde bütün gezegeni, bütün insanları görürüm..." dedi.
Ama uçları iğne gibi sipsivri kayalardan başka bir şey göremedi. "Günaydın," dedi nazikçe.
"Günaydın... Günaydın... Günaydın..." dedi yankı.
"Kimsin?" dedi küçük prens.
"Kimsin... Kimsin... Kimsin?..." dedi yankı.
"Arkadaşım olur musunuz? Yalnızım..." dedi küçük prens.
"Yalnızım... Yalnızım... Yalnızım..." dedi yankı.
"Ne tuhaf bir gezegen!" diye düşündü küçük prens. "Kupkuru ve sipsivri; ürkütücü ve sert. İnsanlarında da hayal gücü yok. Ne söylerseniz aynısını yineliyorlar. Benim gezegenimde bir çiçeğim vardı. Önce o söze başlardı..."