Bir vadideydim, uçsuz bucaksız bir vadi sonunu göremiyordum. Arkamda kocaman bir uçurum vardı. Uçurumu farkettigimde biraz sendeledim ama sanki bir el beni tutup düşmemi engellemişti. Vadide tek bir yaşam belirtisi bile yoktu. Her yer karanlıklara boğulmuştu ve bir ses birden bire vadiyi inletmeye başlamıştı. Bu bir gülüş sesiydi. Vadinin dört bir yanından her bir toprak tanesine kadar her yerde bu gülüş yankılanıyordu. Tüğlerim ürpermisti. Birden üşümeye başlamıştım. Daha sonra ses kesildi ve sıcak ve tatlı bir sıcak kalbimi okşamıştı. Karşımda bir kız vardı biraz korkmuş ama cesaretinden odün vermeyen bir ifadeyle bana bakıyordu. Yüzümde kontrol edemediğim bir tebessüm oluşmaya başladı ve kızın yüzü değişti sanki biraz kızgındı bana doğru hızla yürümeye başladı kafamı tuttu ve.... Birden bire uyandım, kan ter içinde kalmıştım. Bocalayarak kalkıp lavoboya ulaşmaya çalıştım. Yüzümü yıkadım. Rüyanın etkisinden biraz kurtulmuştum. Duş alıp üstümü değiştirdim. Saat sabahın 06:00 idi kendi kahvaltımı hazırladım , yedim anneme bir not bırakıp çıktım. " Bugün biraz erken uyandım , kahvaltımı ettim merak etme okula yürüyerek gideceğim ". OZAN Kulaklığımı taktım normalde okul biraz uzak olduğu için beni annem yada babam bırakırdı. Hesapladıgımda tam vaktinde okulda olacaktım. İlerlemeye başladım. Açık bir büfe bulup su aldım. Sokak biraz ıssızdı ve soguktu. Yine o garip hisse kapıldım. Hızlı adımlarla yürüyüp okula varmaya çalışıyordum. Birden omzuma bir el dokundu dönüp ona yumruk atmayı planladim. Döndüğümde Tolga' nın şaşkın ama hafif tebessümlü yüzüyle karşılaştım. Elim havadaydı. " Hey Hey Hey " dedi. Benden uzaklaşarak " sakin ol şampiyon ne bu öfke " dedi. Güldüm ve " korkut- un beni " dedim. Biraz şakalaştık ve okula doğru yürümeye basladık.