Final

5.3K 368 351
                                    

Ölmek, ne zamandan beri güzel bir hale geldi.

**********

Dayanılmaz bir baş ağrısı...

Kai sabah uyandığında hissedebildiği tek şey dayanılmaz bir baş ağrısıydı. Güneş penceresinden yüzüne yansıyor, kuşların cıvıltıları karamsar odasına doluşuyordu.

O sabah sorun olan tek şey baş ağrısıydı.

İnleyerek yatağından doğrulduktan sonra, uzun bacaklarını yataktan aşağıya doğru sarkıttı. Sanki yaptığı hareketler acısını ikiye katlıyordu.

"Uh." Derin bir nefes aldı ve avuçlarını yüzüne götürerek uyanmak için çabaladı.

Belkide yorgun beyni o anlık oyun oynuyordu.

Ayağa kalkıp bedenini yataktan koparmadan önce, yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Bu gülümsemenin sebebi, acısını bir nebze olsun katlanılabilir kılıyor, şu gününe anlam katıyordu.

"Bugün pazartesi." Dolaptan bir havlu almadan önce neşeyle şakıdı. Havlusunu omzuna attı ve ıslık çalarak banyoya yöneldi. İnsanların çoğu pazartesilerden nefret ederdi.

Fakat Kai bunlardan biri değildi.

****************

Zaman Kai için biraz yavaş geçsede, sıkıcılık ile geçen beş dersin ardından öğle zili hararetle çaldı.

Zil çalar çalmaz herkes zombi edesıyla sınıftan ayrılırken, Kai aceleyle kitaplarını çantasına doldurdu. Birkaç kitabından yırtılma sesi duysada bu o kadar önemli değildi.

Bu sadece Sehunu görmek için verilen küçük bir kayıptı.

"Uh, geç kaldım." Yeşil not kâğıtlarını cebine tıkıştırdıktan sonra, yere düşürdüğü kalemlerden birini aldı.

Koşarak, neredeyse boşalmış sınıfı terk ettiğinde, okul koridorlarında yemek haneye doğru koşuyordu.

Onu göremediği 2 gün boyunca Kai onun ne yaptığını düşünerek akıl sağlığını kaçırmıştı.

Ve bir sürü not kağıdı daha almıştı. Kai, Sehunun yaptığı herşeyi not almak istiyordu.

************

"Yemeğini yemelisin Sehun, beni kızdırıyorsun."

Kai güzel ve akıcı yazısını öfke ile kağıda işledikten sonra başını kaldırıp, çapraz masada oturan Sehunu izledi. Sehun çatalını makarsasının arasında dolaştırıyor, yanında oturan Luhan'ın anlattığı bir şeyi dinliyordu.

Mutlu gözüküyordu. Fakat yinede çok zayıftı.

'Ona gülümsemeyi kesmelisin. O gülümsemenin sahibi benim.'

Kai masadan kalkıp, Sehunun ağzına makarna tıkmak için beliren o isteği bastırdı. Önündeki tepsiyi sıkı sıkı tuttu.

Ayağa kalkmamak için direniyordu.

********

Kai, Sehun'un arkasından yavaşça yürürken, yüzündeki kocaman gülümseye engel olamadı. Kulaklığından birini kulağına takmış, ama telefonundan bir müzik bile açmadan onu izliyordu.

Doğrusu Sehun arkadan da çok güzeldi.

**********

"Ona takıntılı gibisin!" Suho, Kai'ye bağırırken, Kai ifadesiz yüzünü korumaya devam etti. Suho'yu en çok sinilendiren şey de buydu. Esmer olan asla tepki vermiyordu.

NOT /// SEKAİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin