Başlangıç

4.1K 205 47
                                    

"Sakin ol Joohyun, sen ailenin gururusun, arkadaşlarının Baechu dediği biriciklerisin.Yıllardır bu günü bekledin.Beş yıldır intikamının körüklediği bu yolda savaştın. Şimdi sahneye çıkacaksın ve yıllardır aştığın engellerin keyfini yaşayacaksın.Haydi kızım!"

Nefesimi dışarı üflerken bir yandan da alnımdan akan terleri siliyordum.

"Irene, makyajın yapılalı çok olmadı, biraz sakin ol ve terlemeyi kes!"

Menajerin sert uyarısı ile daha çok gerildim. Afedersiniz, çıkışımın ilk günü olunca heyecanlanmam normal değil mi?

"Unni, iyi olacağız.Yıllarca buna hazırlandık, sadece sakin ol ve parlamaya bak."

Seulginin gülüşüyle bir nebze olsun rahatlamıştım.

"Red Velvet; sahne için son iki dakika."

"Gelin hadi, sarılalım ve güzelliğimizle sahneyi havaya uçuralım!" Kızlarla kocaman bir grup kucaklaşması yaptıktan sonra sahneye ilerledik. Sahneye adımımı attığım an Joohyun'u geride bırakmıştım. Artık Irene'ydim. SM şirketinin yeni kız grubunun lideriydim. Artık tek hedefim Kim Taehyung'un kalbini kırmak değildi. Grubumu zirveye taşımak için elimden geleni yapacaktım.

Şarkı başlamadan önce diğer gruplar için gelen hayranlara tedirgin ama hoş olduğunu umduğum bir gülümseme gönderdim.

"Merhaba, biz Red Velvet'iz. Umarım çıkış şarkımız hoşunuza gider. Teşekkürler." tarzında kısa ve garip bir açıklama ve selamlamadan sonra sahnedeki yerlerimize geçtik.

Şarkı bittiğinde o kadar gergindim ki tırnaklarımı avucuma geçirip onun verdiği acıyla sakinleşmeye çalışıyordum. İyi bir imaj bırakmak için gülümsemek zorundaydım ve bu o an için o kadar zor bir durumdu ki dudaklarım titriyordu.

*****

"Öleceğim sanırım." dedim bitkin bir şekilde kollarımı sandalyeden sallandırırken. Vücudum her türlü hareketi kesin bir şekilde reddediyordu. Kımıldayamıyordum. Başıma birikmiş beşten fazla insan vardı.

"Irene, kalkmak zorundasın. Şu an herkes senin nazının geçmesini bekliyor."

"Naz değil, Yemin ederim. Hareket edecek gücü bulamıyorum." dudaklarımı büzerken her an ağlamak üzere olduğumu farkettim. Ne kadar da yirmi beş yaşına yakışır bir davranıştı.

"Unni, devrelerin mi yandı?" dedi Sooyoung merakla gözlerini büyüterek bana bakarken.

"Kesinlikle zihinsel çöküş yaşıyor olmalı. Yoksa az önce gerçek adını sorduklarında duraklamasının ve saniyelerce düşünmesinin başka bir anlamı olamaz." Seunghwan ise muzipliğinden hiçbir şey kaybetmemişti.

Aloo? Vücudum beni dinlemiyor diyorum burada?!

"Irene, şu an ülkenin en ünlü festivalindesin ve yorgun olduğunu ileri sürerek sahneye çıkmak istemiyorsun.Üyelerde seninle aynı koşullarda çalışıyorlar ama mızmızlanmıyorlar. Bu festivale herkes katılamıyor,hele sizin gibi çaylak bir kız grubunun katılması olanaksızdı fakat size bu imkan sağlandı ve sen ise ayağına gelmiş fırsatı itiyorsun. Karar vermek için 15 dakikan var. Ona göre görevlilere bildireceğim. Ve eğer kabul etmezsen, şirkette başına geleceklere hazır ol." Menajerin sinirle söylediği sözlere gözlerimi devirdim. Ölsem kalk kız sahnede öl diyecek potansiyeli görüyordum onda.

Kızlar biraz daha yanımda durduktan sonra üçlü koltuğa oturup heyecanla tartışmaya başladılar. Ayaklandığımda beni anca farkedebilmişlerdi.

"Ne bu heyecan?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Farkında mısın bilmiyorum ama bugün burası ödül töreni gibi unni. Bigbang mi dersin, Exo mu dersin, BTS mi dersin. Ah bütün sevdiğim idoller burda. Heyecandan ölmeyeyim de ne yapayım?" dedi Seunghwan ellerini birbirine çarparak.

BTS burada mıydı yani? Bangtan Boys...7 üyeli olan?!

"Cidden mi? BTS de mi burada?" dedim gözlerimi büyüterek.

"Evet. O yedi taş insan da burada. Ve daha niceleri. İşte bu yüzden idol olmak en iyisi!" Sooyoung'un heyecanla zıplamasına Seunghwan'da katılmıştı. Seulgi ise kızarmakta level atlamıştı. Koltuğun köşesinde duran hırkayı alarak üstüme geçirdim.

"Seulgi..."

"Geliyorum unni." dedi daha cümlemi bitirmeden beni anlayarak.

Yanıma gelip koluma girerek bana destek oldu.

"Sen olmasan ne yaparım ben?" başımı omzuna yaslarken derin bir iç çektim.

"Sana her zaman destek olmak benim kaderim unni." dedi gülerek. "Nereye gidiyoruz!"

"Ah, kesinlikle lavabo.Menajer oppanın gazabını düşünürken çok su içtim sanırım." dedim gözlerimi kısarken.

"Bu katta yok sanırım. Dur şu köşeden yukarı çıkalım. Üst katta vardır umarım." Bana daha fazla destek olmak için koluma daha sıkı sarıldı ve birlikte merdivenleri çıkmaya başladık.

Her katta yirmiden fazla kişi bir yerlere koşuşturuyordu. Canlı yayın başlamıştı ve bizim çıkmamıza daha yarım saatten fazla vardı. Ama sahnesi yaklaşan gruplarla birlikte stilistler, makyözler, menajerler derken bir sürü kişi telaşla harıl harıl hazırlıkları tamamlamaya çalışıyordu.

Merdivenin yarısını çıktığımızda önce Infinite üyeleri yanımızdan geçti. Eğilip onları selamladıktan sonra arkalarından daha fazla ses duyuldu ve benim için zaman durdu. Saliseler saatlere döndü o an.

BTS üyeleri terli ve yorgun bir ifadeyle merdiven basamaklarını iniyorlardı.

Terli halleri bile hoş mu diyorsanız, bu halleriyle dünyanın sekizinci harikası olabilirler.

Yıllardır kinini beslediğim adam, tam karşımda saçlarını karıştırarak bana yaklaşıyordu. Onun nefreti kanıma yayılmış, beni zehirliyorken böyle ansızın, herhangi bir zamanda karşılaşmayı hiç beklemiyordum.

Beş yıl boyunca kafamda onun karşısına çıkacağım o büyük günün hayalini kurarak sakinleştirmiştim kendimi. O intikam hırsı körüklemişti beni. Şimdi ise sıradan bir anın sıradan iki insanı gibiydik. Nefretle yüzüne bakarken istediğimin bu olmadığını biliyordum. Böyle basit çıkmayacaktım karşısına. Seulgi eğilip selam verirken hızla kolundan çıktım ve arkamı döndüm. Hırsım gözümü kör etmişken önümü görememem çok normaldi. Ama keşke bunu düz yoldayken başarabilseydim.

Ayağım merdivenin basamaklarını teğet geçti, o an tutunacak kimsem yoktu. Seulgi'yi tutup riske atamazdım. Panikten kalbim teklerken gözlerimi sımsıkı kapattım. Önce dizlerim, sonra gövdem ve son anda kafamı çarpmamak için önüme siper ettiğim kollarım yere çarptı. Kafamı son anda kurtarabilmiştim. Canım o kadar çok yanıyordu ki çığlık atmak istiyordum. Ama o an zaten o kadar fena bir haldeydim ki daha da batırmamak için sesimi çıkarmadım. Gözlerimi açmaya cesaretim yoktu. Seulginin adımı bağırarak yaklaştığını duydum. Etrafıma insanların toplandığını endişeli seslerden anlamıştım.

Daha sonra bacaklarıma ve omzuma sarılan iki kolu hissettim. Birkaç saniye sonra havalanmıştım. Aniden kalkınca bacağım beni krize sokacak kadar sızlamaya başladı. Ama yerden kaldırılmamın hemen ardından gelen sözcüklerin yanında bacağımın sızısı hiçbir şeydi.

"Aptal kız, hala çok sakar."

My Lucky StarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin