Beğendiyseniz lütfen yorum yapın, düşüncelerinizi belirtin.
Lisa~
"William isteyerek yapmadım. Daha doğrusu yapamadım. Özür dilerim. Hadi ama konuş artık benimle."
"Ne dememi istiyorsun?" diye bağırdı bir anda. ". Donakaldım. Bu kadar saygı duyduğum ve sevdiğim birinin bana böyle bağırması...
" Amca sakin ol. Bu olay sadece Lisa'nın suçu değil. Hatta o yardım etmeye çalışıyordu."
" Evet eminim ki kötü bir niyeti yoktu ama şimdi..." Bir anda sesi değişti, yumuşadı.
" Ama şimdi ne William? "
" Ben gelene kadar ona sahip çık. Dikkat et başını belaya sokmasın." Andy başını salladı. Hâlâ benimle konuşmuyordu. Pencerenin başına gittim. Bir süre manzarayı izledim. Tam karşımızda duran dağları. Sonra Andy geldi ve kolunu omzuma attı.
"Boşver bu kadar takmana gerek yok, amcam seni affeder." Andy'nin yüzünde o çarpık gülümsemesi belirdi. Bu gülümsemeden nefret ediyordum. Sanki dünya umrunda değilmiş gibiydi. Sanki her şey yolundaymış, hiçbir derdi sıkıntısı yokmuş gibi. Sanki... gerçekten mutluymuş gibi. Bu gülümseme-bu his benim için bayağı geride kalmıştı. Ailemi, evimi, arkadaşlarımı (aslında çok fazla arkadaşım yoktu), yaşadığım şehri çok özlemiştim.
" Heey! Beni takma demedim, amcamı takma dedim. Andy'yi umursamak senin bir numaralı görevin."
" Sayın bir numaralı görevim, çok komiksiniz ancak izninizle bugün hiç havamda değilim."
" Hadi gel benimle."
" Hayır, o domuz çiftliğine bir daha asla gitmem. İmkanı yok."
" Saçmalama oraya götürmeyeceğim seni. Bugün sen benim görevimsin. Beğeneceğinden emin olduğum bir yere gidiyoruz."
" Bana bak. Bu suratı görüyor musun? Bu benim 'hiç sanmıyorum' suratım."
" Çok konuşma da git hazırlan." Odama doğru giderken 'Aman Tanrım, tam bi kibarlık abidesisin' diye bağırdım. Sonra da kahkaha atışını duydum.
Geldiğimiz yeri gördüğümde ağzım açık kaldı. Andy de bunu farketmiş olacak ki
" Birileri Andy'ye özür borçlu.'' dedi. Gözlerimi kısaral Andy'ye baktım. Daha sonra da " Özür dilerim." dedim.
" Ee pencerenin önünde ne düşünüyordun? " diye sordu. Aslında bunu herkese söylemezdim ama Andy kesinlikle herkes değildi.
" Ailemi, eski zamanları... Biliyor musun benim tuhafıma gitmiştir insanların birbirine bu kadar düşman olması. Yani mesela o terzi ya da kasabada yaşayan diğer esnaflar, hiç paraları yok ama yine de en güçlü onlar ve benden, benim gibilerden nefret ediyorlar. "
" Hastalığı sizin yaydığınızı düşünüyorlar. Ve hastalığın bir tedavisi olmadığı için sizin de acı çekmenizi istiyorlar."
" Ve tatmin olmuyorlar. Ben onlar yüzünden okula bile gitmedim. Evde, tek başıma büyüdüm. Babamı tedavi etmeyi reddettikleri için öldü." O anda kendimi tutamadım ve uzun zamandır içimde duran acıyı gözlerimden boşalttım. Andy geldi ve bana sarıldı. Ben sakinleştikten sonra biraz daha konuştuk ve eve döndük. Kendimi rahatlamış hissediyordum. Eve geldiğimizde William bizi bekliyordu. Karşıma geçti ve
" Sana öyle bağırdım için affet. Ben çok endişeliydim."
" Ne için endişeliydin? "
" Kasabanın yönetim kuruluyla görüştüm."
" Evet? "
" Senin burada daha fazla kalmaman gerektiğini düşünüyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WITCHCRAFT
FantasyGüzellik, başarı, lüks, zeka ya da PARA. Bu dünyada hiçbiri önemli değil.Yıl 3120. Uçan arabalar, ışınlama makineleri, gökdelenler veTEKNOLOJİ. Hepsi büyük savaşta yok oldu. Dünya her zamankinden kötü durumda. Şimdi önemli olan tek şey SAĞLIK. Hasta...