SAVAŞ

93 7 5
                                    

Rüzgarın şiddetiyle sarsılan güçlü gemi , içinde barındırdığı askerlerin güvenine karşı düşüncelerine endişe kırıntıları döküyordu . Hepsinin toplandığı belli bir alan yoktu . Dağınık bir şekilde denizi gözlemelerinin nedeni , ilerledikleri rotanın , tehlikeli bir savaşın rüzgarına kapılacaklarının sesini kulaklarına fısıldayacak bir şarkının nağmelerini duymak içindi . Bu şarkı korkunun , gücün ve getireceği zaferin ritim kazanmış haliydi .

Komutanları olan cesur kadın , uzaklarda gördüğü önemli bir şey varmış gibi ciddi bir duruşla onların durduğu yerin tam aksi yöndeydi . Birçoğunun hayatında görüp görebileceği tek güzel kadın olacağı gibi rivayetler , o ortaya çıkmadan ortalıkta dolanırdı . O , güzeldi . Söylenenlere göre oluşan bir genellemeyle güzellik göreceli bir kavram olacaktı bazı kalpler için . Ancak onun güzelliği , savaşçı ruhundan akan tatlı bir nehirdi . Saçlarına dolanan rüzgar bile , onun etrafını sarmaktan gurur duyuyordu . Kadın denizi seviyordu , kim bilir belki yıllarca sevecekti . Gözlerinin , mavinin en güzel tonuna ev sahipliği yapıyor olması belki de bu yüzdendi .

Daldığı noktadan askerlerinin huzursuzluğunu hissedince arkasını döndü . Onların olduğu yere giderek bakışlarını tek tek üzerlerinde dolaştırdı . Yapması gereken büyük bir konuşma vardı . Bu konuşmanın büyüklüğü askerlerinin huzursuzluğunu ezecek kadar yükseklikte bir etkiye sahip olmalıydı . İç çekti . Bunu başaracaklardı . Yunanlıları yenmek istiyordu ancak hava koşullarının kötüleşeceğini hissetmişti az önce .

Konuşmayı herkesin keskin bir şekilde duyacağı bir noktada yapmak istediğinden , geminin en yüksek yerine çıkmalıydı . Gözüne kestirdiği büyük bir sandık bu işin yerine getirmesi için ideal bir fikir gibi gözüküyordu . Adımlarını , sandığın olduğu yere yönlendirip üstüne çıktı . Bütün askerler , ona saygı duyulduğunu gösterecek bir şekilde çember oluşturdular .

" Askerlerim ! " dedi gür bir şekilde .

" Kardeşlerim , yoldaşlarım , bugün yeni bir zafer kazanmak için bu gemideyiz ."

" İnanıyorum ki bu savaşta bizim zaferimizle sonuçlanacaktır bu yüzden dinlenin ve enerjinizi toplamak için hazırlanan ziyafete katılın . "

Askerler , hep bir ağızdan destekleyici yükseklikte bir koro gibi bağırmaya başladılar . Bunu gören kadın , onlarla gurur duyduğunu gözlerindeki parıltıyla bir ahenge dönüştürdü . Çıkmış olduğu sandıktan aşağı atlayarak ziyafete yönelen askerlerini geride bırakıp eskiden durduğu noktaya yöneldi . Bu yöne bakmasının bir anlamı yoktu çünkü geminin ilerlediği yönün tam tersiydi . Onun , Artemisia 'nın baktığı yön , geride bırakmak zorunda olduğu birinin saçtığı ışığın sadece ona görünen parıltısıydı . Bu kişi kalbini çalan güçlü bir erkekti . Onu seviyordu . Leucas , onun bu zamana kadar yüreğini delice çarptıran tek erkekti . Bu savaşa katılmak istediğini söylediğindeki yüz ifadesi geldi gözlerinin önüne .

Ona " Seni seviyorum Artemisia " dediği ilk andı.

Üzerinde savaşçı giysilerinden farklı mavi bir elbise vardı . Kralın verdiği bir ziyafetin ortasından kaçıp denizin durgun sularını dinlemek için kıyıya gelmişlerdi . Leucas , her zamanki gibi onu etkisi altına alacağını çok iyi bildiği bir bakışla kalp ritminde sekteler yaratmıştı . Çok fazla kız onun peşindeydi . Artemisia da biliyordu ve bunun için , onu seçtiği için kendini dünyanın en şanslı kadını gibi hissediyordu .

" Bak ! " demişti yıldız kayarken Leucas .

" Bir dilek tut . " demişti ona .

Artemisia ise bunun bir saçmalık olduğunu , zaten istediği her şeyin onun olduğunu söylemişti . Şimdi o dalgalı denizin sürüklediği geminin içindeydi .

" Ne kadar da aptalmışım . " diye mırıldandı o an kendi kendine . Onu kaybetmişti . Bu savaşa girmesini asla istememişti Leucas . Daima yanında olmasını istemişti . Ancak Artemisia vazgeçemezdi . Hayallerinden , isteklerinden , amaçlarından asla ama asla vazgeçemezdi . Leucas , dönünce onun anlayacaktı . Böylede mutlu olabilirlerdi , buna inanmak istiyordu limandan ayrıldıklarından beri bütün kalbiyle inanmasına yardımcı olsun diye Tanrıya dua ediyordu .

Daha fazla orada durup hata yapıp yapmadığı üzerinde düşünmek istemiyordu . Bu savaşı kazanıp ona bazı şeyleri kanıtlamalıydı . O zaman , ona inanırdı ve güçlü kollarıyla onu sararak büyük bir hata yaptığını dile getirip ondan özür dilerdi . Evet , kesinlikle bunu yapardı .

Olduğu yerden arkasına bakmadan geminin ön güvertesine doğru yürüdü . Xerxes , onu bekliyor olmalıydı . Zor durumda olduklarını bildiği için Amiral Artemisia görevlendirilmişti . 5 donanmasıyla birlikte savaşı kazanmak için yola çıkmıştı . Bunu ülkesi ve geri kazanmak zorunda olduğu adam için zaferle sonuçlandırmalıydı .

Belli bir süre sonra , düşman gemiler Artemisia 'nın görüş alanına girdi . Görünürde Xerxes 'in gemileri yoktu ancak sorun değildi tek başına da Yunanlıları yenebilirdi . Sadece , güçlü bir amiralin adını kendi adıyla gölgelemek istemezdi . O , bugüne kadar görevlendirildiği her savaşta , kendinden başka güçlü birini istemezdi . Kendi zaferiyle , kendi onuruyla kazandığı bir savaş olursa kadınlarında erkekler kadar güçlü ve yıkılmaz olduğunu inanmayan birçok kişiye kanıtlayabilirdi . Ancak bu yaşanan zor bir durum olduğu için elinden gelen en iyi yardımı yapmalı ve ülkesini , Xerxes adına olsa bile başarmalıydı .

Askerlerine son savaş taktiklerini vererek gemilerini düşmanın bulunduğu güzergaha doğru yönlendirdi . Gemilere yaklaşınca kimi askerler kılıçlarıyla , kimi baltalarıyla düşman gemisine atladı . Saldırının getirdiği karışıklık ile hepsi olduğundan daha fazla askerle savaşmak zorunda kalmışlardı . Bu yüzden mücadele Artemisia'nın sandığından daha uzun sürdü . Askerleri ve o çok fazla yorulmuştu ancak bunun zaferlerine engel olmasına izin vermeyecekti .

" Kardeşlerim ! " diye bağırdı avazı çıktığı kadar . Etkili sesi , askerlerine ulaştı ve dikkatleri bir onun dedikleri , bir de düşmanların savunmacı hareketlerindeydi .

" Dayanın , zafer bizimdir . " dedi bağırabildiği kadar yüksek ve inanç dolu bir sesle .

Bundan güç alan , yılmaya yakın bir eğilimde olan askerleri , bununla birlikte bittiklerini düşündükleri enerjilerini geri kazandılar . Geçen kanlı saatlerin ardından savaş , istenildiği gibi sonuçlandı . Savaşta Artemisia 'nın askerlerinden kayıp olmadı . Gelecek zamanda bunun rivayetlere konu olacak bir sebebi olacaktı çünkü onlara göre Artemisia ve askerlerini koruyan ilahi bir güçtü .


Xerxes , tam da zaferin ardından dönüş yolunda kıyıya vuran gemileriyle Artemisia tarafından kurtarıldı . Savaşın zaferi , Artemisia'nın ne kadar güçlü bir amiral olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı .

Savaşın bitimiyle , kazanmanın gururunun getirdiği mutluluğun yüzlerinde açtırdığı bahar çiçekleriyle mutlu bir şekilde başkent Milas'a yöneldiler . Güçlü bir amiral olan Artemisia , Xerxes gibi güçlü bir adamın bile kazanamayıp geri çekildiği savaştan galip dönüyordu . Artemisia , istediklerini elde etmenin gururuyla ülkesine ve Leucas 'a , aşkına kavuşacağını bildiği için sevinçliydi .

Ancak tahmin ettiği gibi şiddetli bir lodosun etkisine girmişlerdi . Geminin sağlam oluşu , endişeleri az da olsa etkiliyordu . Aremisia da inanıyordu . Daha yapacak çok fazla şey vardı . Başta aşkını geri kazanmalıydı . Kazanacağı birçok zaferde adının altın harflerle tarihe geçeceğini biliyordu .

Bir şey vardı bunun dışında . İçini kaplayan derin bir huzursuzluk . Bedenini saran ve onu boğan büyük bir fırtına . Artemisia için her şey bitmemişti ama lodosun şiddetinin artması aynı fikirde değildi . Peki Artemisia ,zaferini gururlu bir şekilde ülkesindeki insanlara , hayatının aşkına ulaştırabilecek miydi ?


KARYALI ARTEMISIA  #basarılıkadın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin