Herkese selam. 4. bölüm ile karşınızdayım. Tekrardan umarım beğenirsiniz diyorum.
Biliyorum bölüm çok geç geldi. Yazmak için boş vaktim olmuyor. Çünkü 8. Sınıf öğrencisiyim ve biliyorsunuz ki liseye gidebilmek için TEOG adlı lanet sınava girmek zorundayız. Sınava yalnızca 17 gün kaldı. Derslerimi daha sıkı tutmam gerekiyor. Ailemin ve öğretmenlerimin benden beklentileri de yüksek olunca ders çalışmaktan vaktim kalmıyor. Zaten saat 8.30'dan 17.00'a kadar okulda oluyorum. Eve geldiğimde ise yorgunluktan bitmiş bir halde ödevlerimi yapıyor sonra da ders çalışıyorum.
Teogdan önceki son bölüm. Teog'dan sonra belli bir düzene koymayı planlıyorum.
Artık fazla uzatmayayım. KEYİFLİ OKUMALAR...♥♡
İthaaf hedcanber (Bu hesap 3 kişi tarafından kullanılmaktadır. Fakat içlerinden birinin hesabı olmadığı için genellikle o kullanılıyor. İthaafım yalnızca onadır. Tek erkek kankim.İyiki varsın diyorum.)Multi:ECE
☆●●●●●●●●●●●●●●●☆
Uçurumdan bayağı uzaklaşmıştık. Aklıma tekrar babam geldi ve gözyaşlarım yeniden akmaya başladı. Onsuz ne yapacağımı hala bilmiyordum. Hani derler ya 'Ağlamaktan gözünde yaş kalmayacak!'. Yalan! Hemde koca bir yalan! Yoksa çoktan gözümde yaş kalmaması gerekiyordu. Aslında daha çok ağlamam gerekiyor. Hem ağlamazsam babam arkasından üzülüp üzülmediğimi nasıl anlayacaktı ki. Ağlamayı kendime görev belledim artık. Hatta daha çok ağlamam gerekiyordu. Mesela 'En çok ağlayan insan' olarak Guinnes rekorlar kitabına adımı yazdırabilirdim. Güzel bir fikirdi. Hem de çok çok güzel bir fikirdi. Denemem gerekiyordu bunu.
Ne saçmalıyorum ben? İyice kafayı yemiştim. Eğer iç sesim konuşmayı bilseydi. 'Senin kadar mal bir sahip görmedim'derdi. Ama konuşmayı henüz öğrenemediği için böyle bir şey söyleyemiyordu. İyiki de konuşmayı bilmiyordu yoksa kafayı yerdim. Gerçi şimdi de pek arkada kalmış gibi bir halim yoktu.Artık bu kadar düşünme yeter bence. Çünkü fazla düşündüğüm zaman sonu hiçte iyi bitmiyor. Ağladığım için akan burnumu çektiğimde yanımdakinin dikkatini üstüme toplamış olacağım ki "Hey! Neden ağlıyorsun?"diye sordu. Onu taklit edercesine "Hey! Bundan sanane?"diyerek karşılık verdim. Bu sefer bağırarak "Beni terslemeyi bırak artık! Şurda insanca konuşmaya çalışıyorum ama sen ne yapıyorsun ters ters cevaplarla karşılık veriyorsun! Yeter!"dedi. Bana bağırmıştı! Kendisine bağırılmasından nefret eden kıza bağırmıştı! Kim oluyordu ki o! Ağlamam daha da şiddetlenmişti. Ve bu benim sinirimi daha çok hoplatmıştı. Karşılık olarak bende ona bağırarak "Bana bağırma!"dedim. "Tamam bağırmayacağım. Ağlama." Bunu sakince söylemişti ve buda beni azda olsa sakinleştirmişti.
Arabayı sakin bir yerde kenara çekip "Sakinleş istersen."dedi. Bir süre sesszce oturduk. Ağlamamda kendiliğinden durmuştu. Nedense hep kendiliğinden duruyordu.
İstemsizce ağzımdan sanki kendime hatırlatırcasına "Babam öldü."diye iki kelime çıkıverdi. Kafamı ona doğru çevirdiğimde bana bakıyordu ve şaşırdığını her haliyle belli ediyordu. Yüzündeki şaşkın ifadeyi gizlemeye çalışarak "Ne zaman?"diye sordu. Ne kadar konuşmak istemesemde biriyle konuşmanın beni her zamanki gibi rahatlatacağından dolayı "Bugün"diyerek kısa ve öz bir cevap verdim.
Ama bundan pişman oldum. Ben bu çocuğu daha bir saattir tanıyordum ve az önce ona babamın öldüğünü söylemiştim. "Ben... Gerçekten üzgünüm. Sana bağırmamalıydım." Daha fazla yanımdaki egolu çocukla konuşmamak için "Artık gitsek"dedim ve önüme döndüm. "Peki"dedi ve arabayı yeniden çalıştırdı. Hala tanımadığım birine babamın öldüğünü söylediğim için kendime kızıyordum.
Bir süre daha yol devam etti. On dakika sonra ise evimin önündeydik. "Gerçekten baban için çok üzüldüm. Başın sağolsun. Birde bundan sonra daha dikkatli ol. Her zaman seni kurtaracak çekici bir Emir Duman çıkmaz karşına." Çocuğa bak ya. Hala çekiciyim diyor. Evet çekicisin de bunu her seferinde söylemek zorunda değilsin ki! Egolu işte ne olacak. O arabaya nasıl sığdığımı da bilmiyorum. Egosundan dolayı yer kalmamıştı ki.
"Yardımın için çok teşekkür ederim. Ama hala itici olduğun konusunda direteceğim." Bu sözümden sonra ufak çaplı bir kahkaha attı. Abi sen gülme ya. Yoksa her an eriyebilirim."Neyse, kendine dikkat et. Baban öldü diye hayattan vazgeçecek değilsin ya. Hem eminim ki hayatında sevdiğin bir sürü insan vardır. Onlar için ayakta kalmalısın." Haklıydı. Annem, Mete ve Ece vardı değil mi? Onlar için ayakta kalmalıydım. En çokta annem için...
Artık daha fazla bu egolu çocuk Emir Duman'a kendim hakkında bilgi vermemek için hemencecik ona teşekkür edip arabanın kapısını açıp çıktım ve eve doğru yürümeye başladım. Arkamdan "Görüşürüz."diye bağırdı. Hiçbir şey demeden eve doğru yürümeye devam ettim.
Bana görüşürüz demişti. Bu çocuğun kafasımı güzeldi ya. Ne zaman görüşecektik? Çıkmaz ayın sonunda mı? Allahtan bu deli bana gelirken bir şey yapmamıştı. Hem ayrıca ben niye hala bunları düşünüyordum. 'Babam ölmüştü.' Benim babamı düşünerek ağlamam gerekiyordu. Ama her seferinde bu gerizekalı yüzünden bunu yapamıyordum. Aklımı başımdan alıyordu.Bu sırada araba uzaklaşmıştı. Bende kapının ziline basacağim sırada kapı açıldı. Kapıyı açan Mete'ydi. "Neredesin sen? Hani telefonunu açık tutacaktın! Her yerde seni aradık! Kafayı yiyecektim." "Burdayım işte." "Ciddi misin? Asya, şansa bak ki burada olduğunu bende görüyorum. Telefonun neden kapalıydı?" Herhalde uçurumda olduğum için çekmiyordu.
Bu düşündüğümü dile getirerek "Çekmiyordu herhalde."dedim.
"Nerdeydin ki?" Neden bu kadar üstüme geliyordu. "Mete! Bu kadar sorgu yeter bence. Artık odama gitsem. Yalnız kalmak istiyorum da." Burada olduğunu yeni fark ettiğim Ece söze atıldı ve "İstersen bir şeyler yapabiliriz."dedi. Ece saf bir kızdı ve olmadık yerlerde böyle tuhaf şeyler söyleyebiliyordu."Yalnız kalmak sözünün neresini anlamıyorsunuz"diye çıkıştım ve merdivenlere yönelmeden önce "Beni rahat bırakın."dedim. Yavaş yavaş yanlarından ayrılıp merdivenlerden çıkmaya başladım. Şimdi fark ettimde annemde oradaydı ama benimle konuşmamıştı. Gerçi o da üzgündü sonuçta yıllardır kalbini paylaştığı, kızının babası olan adamı kaybetmişti. Bu yüzden böyle anlamsız şeyleri düşünerek moralimi bozmayacaktım.
Evimiz üç katlıydı ve benim odam 3. kattaydı. Hatta 3. kat tamamen bana aitti. Bu katta yalnızca üç büyük oda vardı. Biri normal odam diğeri giysi odam en sonda ki oda ise kütüphanemdi.
Üçüncü kata vardığımda kendimi direkt olarak odama attım ve banyoya girdim. Duş almam gerekiyordu. Kıyafetlerimi çıkarıp kirli sepetine attım ve duşa kabinine girdim. Suyu soğuğa ayarlayıp duş almaya başladım. Aslında ne zaman olumsuz şeyler yaşasam soğuk suyla duş alırdım. Bu beni rahatlatırdı.
Hem duş alıyor hem de ağlıyordum. Bu sırada babamı düşünmeyi de ihmal etmiyordum. Küçükken beni eski evimizin yakınlarındaki parka götürdüğünü, benim için şirkette her yıl baba-kız günü düzenlediğini, sınavlardan düşük not aldığım zaman kızmayıp teselli ettiğini, doğum günümü unutmayıp kendi elleriyle benim için parti hazırladığını ve bunlar gibi birçok şeyi düşündüm.
En sonunda kendimi duruladım ve suyu kapattım. Asılı olan bornozumu alıp giyindim ve iyice sarındım. Odama geçtim ve dolaptan iç çamaşırlarımı ve pijamaları alıp giydikten sonra yatağıma yaklaştım ve yaklaşık bir sene önce babamla çekildiğimiz çerçeveli fotoğrafı aldım. Yatağıma girdim. Fotoğrafa iyice sarıldım ve ağlamaya başladım. Babamı düşunerek uyumak istedim ve istediğim de oldu. Babamı düşünürken gözlerim kapandı.
★●●●●●●●●●●●●●●★
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR.
Arkadaşlar lütfen yorum ve vote vermeyi unutmayın. Beni çok mutlu edeceksiniz. Yazım yanlışları için üzgünüm. Affedin beni♥♡
Yeniden bana bu bölümde de yardım eden kanatsız meleğim mercaneygi'ye çok teşekkür edip öpüyorum.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASMİR
Novela JuvenilAsya'dan; Kafamı kaldırıp suratına baktım. Bir erkekti ve aşırı derecede yakışıklıydı. Hemen kendime çekidüzen verip ondan ayrıldım. "Teşekkür ederim." "Öne...