Ben nasıl utanırdım ya benim utanmamam lazımdı. Benim ağlama-mam lazımdı. Okulun arka kapısındaki buz gibi merdivenlere oturmuş, kafamı bacaklarımın arasına alıp ağlıyordum.
Sanki beni anlayanlar merdivenlerdi. Her zaman sessiz, soğuk ve dürüstlerdi. İnsanlar gibi sahte gülümsemesinin ardından size sövmezlerdi. Siz neyseniz oda oydu. Yine delirdim merdivenle konuşuyodum bende. Bir dakika ben az önce kapı sesi mi duydum. Yanımda da uzanan çirpi çirpi iki bacak. Bu oydu. Sapık diyebilirsiniz ama onun vücudu-nu nerdeyse ezbere biliyodum.
Bakmaya doyamadığım mavi gözleri, altın sarısı saçları vardı, pahayla biçilemicek altınlar. Arada beni korkuturdu "Bende saçlarımı kesicem." Ona öyle bi bakardım ki hemen "Şaka yaptım" derdi. Çenesinin sağ köşesinde bir beni vardı. Kızın beni bile güzeldi...
~~Ezgiden~~
Dikkat kesilmiş Egeyi dinlerken gözüm sıramdaydı. Birden Sema beni dürtrü ve çenesiyle Egeyi gösterdi.
"Onun gözlerine bakın ve yaşamak için bir nedeninizin olduğunu bilin. Unutun ama her zaman yanınıza alıcağınız bir şey olduğunu unutmayın. "UMUT"
"Hala içinizde tuttuğunuz umudu belkide artık özgür bırakmanızın zamanı gelmiştir."
Ege yine güzel yazmıştı ama sonunda niye bana bakmıştı ki? Sema kulağıma eğilip ;
-Bak bu çocukta seni sevmiyosa bende bir şey bilmiyorum"
-Sema suus"Zil çalmıştı ve benim Egeyi bulmam lazımdı. Bu çocuk benden kaç gündür niye uzak duruyordu? İçimde kötü bir his vardı.
Okulun arkasında merdivenlerdeydi. Bir dakika o ağlıyomuydu. Ama rahtalamak istercesine, derin derin nefes alarak. Rüzgâr karşısından gürül gürül eserken sanki onu teselli edermiş gibiydi. Kendi kendine konuşuyodu.
Onu çoğu kez kendi kendisiyle konuşurken yakalıyodum.
"Ben malım ben salağım" der kendini aşağılardı, kendini bu kadr ezik görmemesini söylediğimde ;
" Kendini ezik gördüğün zaman yerden kalkman kolay oluyo. Ama kendini küçücük bir karıncadan bile büyük gördüğün zaman düştüğün anda yıkılıp kalıyosun.Kalkamıyorsun elinden tutan olmuyor ve yalnız kalı-yorsun. İşte o zaman, o küçücük gördüğün karınca senden bile büyük oluyor"
Bu çocuğun boyu 1.85 ti ve gerçekten sözleri boyundan bile büyüktü. Kendini pek sevmeyen ama hep gülebilen biri, gülmesini seven biri. Ben ne kadar az gülsemde onu bana bakarken yakaladı-ğımdaki gülüşüyle beni bile güldürebi-len biriydi.
Dış kapıyı açtım. Yemin ediyorum şu kapıyı açıp kapatırken kas yapardım. Yanına geçtiğimde bi kaç dakikalığına beni farketmemişti
. Yine dalmıştı.-Ege
-E-e-efendim.
-Sen ağlıyomusun.
-yooo.Erkekler neden göz yaşlarını saklardı? Bence en büyük özgürlüktü ağlamak. Ama yine sevmiyorlardı. Onlara kalsa hayatları boyunca sadece gülüceklerdi. Ama yinede üstelemedim.
-Sen benden kaç gündür niye uzak duruyosun?
~~Egeden~~
Hakikaten sormuşmuydı bunu? Bu kızlar ya saf yada gerçekten çok akıllı-lardı. Hadi bakalım Egee ne diyeceksin şimdi kıza. Gülerek dalga geçtim sonuçta söyleyemezdim.
-Hayırdır beni mi özledin?
Gülüyordu. Belli bir cevap vericekti yada belki çoktan vermişti. O sırada aklım onun gülüşündeydi. Hadi ama Ezgi yapma bunu bana.
-Hee Ege sensizlikten her gün ağıt yakıyorum.
Bilmiyodu ki ben onsuzluktan her gün yanıp kül oluyorum sonra bi umutla küllerimden yeniden doğuyordum.
-Belli,gözlerinin altı şişmiş ağlamaktan, morarmış uykusuzluktan.
Gülüşüyoduk. O gülerken ben kendimi onda unutuyordum. O gülerken benim ergenlik yapıcak halim yoktu sonuçta.
-Senin rimelin mi akmış? Hemen kal-kıp eline telefonunu aldı sonra,
-Bir dakika bir dakika ben makyaj yapmam ki.Bana pis pis bakarken ben kahkaha atıyodum"pisliksin" derken kafama vurdu acımıştı lan. Tabi çaktırmadım.
-Yapmana gerek yok zaten. En güzel halin doğal halin.
-Saçlarımı kızıl yapıp kestirmiyim yani
-Hele bi yap bak neler oluyor cadı.Zil çalmıştı tabi biz erkenden çıktığımız için bu tenefüs ziliydi.
-Ezgi hadi kalk sınıf bizi böyle görürse bi ton dedikodu yaparlar.
-Yapsınlar.
-Tamam yapsınlarda merdiven buz gibi kabız mabız olmak istiyosan sen otur. Ben akşam rahat rahat sıçabilmek istiyorum.
-Tamam ya.Kalkmıştı yine gülüyoduk. Ezgi gülünce sanki bahar 3 ay önceden geliyodu. Sanki göğsümde kıpkırmızı çiçekleri olan bir ağaç vücuduma can pompalarken ağacın dibindeki karıncalar vücudumu gıdıklıyodu. Sanki bahar o gülünce başlıyordu.
Ama Sanki o ağlarkende içimde fırtınalar kopuyodu. O içimde can pompalayan kırmızı ağacın yaprakları sararıp dökülüyordu vücudumun derinliklerine. O gülerken nasıl bahar geliyosa o ağlarken sonbahar geliyodu. Yada... o ağlarken içimde onu tarif edicek bir mevsim yoktu.
Ben onun ağlamasını düşünerek kelime haznemi geliştiremezdim. O ağlarken ben gülemezdim. Ama isterse ben ağlarken o gülebilirdi. Sırf o gülsün diye ağlardım ben. Ben sırf beni sevmedi diye onun arkasından sövüp sayıp onu unut"muş"gibi yapamazdım. Ben neysem oydum.
Belkide hiç gerçekleşmeyecek umutlar-ın peşinden koşan çocuktum ben. Ben daha kendimi bile tanıyamazken onu ezberlemiştim. Yani yürümeyi bilmiyoken depara kalkmıştım. Ve kalktığım gibi yere kapaklanmıştım.
BELKİDE HAYAT , ATIP
ATABİLİCEĞİ EN İYİ KAPAĞI
BANA SAKLAMIŞTI
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZELLİK: HALA UMUDUM VAR
RomanceYüzüme dokunman ne kadar hoşuma gitsede göz yaşlarımı durdurmaya çalışma GÜZELLİK. Çünkü onlar şimdilik o gül kokulu bembeyaz ellerinin etrafından geçiyo olsa bile, içimdekileri akıttığımda kalbinle beraber parmağınıda kırabilir. Uyumak istiyorum...