30 Mayıs'ı, 31 Mayıs'a bağlayan gece.
Karakolun kapısından çıkar çıkmaz bir an duraksadım. Önümde kırk elli adım ileride olan arkadaşıma baktım. Simge koluna girmişti. Arkadaşım, elleri montunun cebinde ötedeki anacaddede bekleyen Patates'in arabasına doğru ilerliyordu. Yoldan geçen arabaların farları, ince ince yağan yağmuru aydınlatıyor, ıslak kaldırımlar üzerinde kayarak uzaklaşıyordu. Kafamı kaldırıp havaya baktım. Gözlerimi kapattım ve yüzüme tokat gibi çarpan yağmuru yine de sevmeye çalıştım. Hiç durmadan çanları çalan tramvayların tellerden ve raylardan çıkardığı gıcırtılar, kapanan dükkanların kepenk gürültesüne karışıyordu. Gözlerimi açtım ve gözyaşlarımı tutmaya çalışıp kayan merdivenlerden Patates'in arabasına doğru yöneldim.
Arabaya bindiğimde ölüm sessizliği arabanın çalışmasıyla gizlenmişti. Patates'e baktım. Gözleri kısılmış, dudakları kimsenin anlayamayacağı fakat benim anlayacağım kadar az biraz büzülmüştü. Ona baktığımı farkediyor fakat gözünü yoldan ayırmıyordu. Arabanın silecekleri, gitgide hızını arttıran yağmura direniyordu. Kafamı cama yasladım ve müthiş bir gevşeklikle uykuya dalmayı bekledim.
Ardarda çalan korna sesiyle gözlerimi açtığımda kafamı yasladığım camdan eve geldiğimizi gördüm. Arkadaşım ve Simge bahçe kapısından yağmurdan ıslanmaktan korkarak hızla geçmişlerdi. Patates uyandığımı farkettiğinde arabadan indi. Ardından bende indim. O akşam Patates hiç konuşmamıştı. Tek bir kelime söylememiş, katiyen yüzüme de bakmamıştı.
Arkadaşım, Simge'nin kucağına yatmış derin bir uykuya dalmıştı. Simge, bir eli arkadaşımın saçlarında, diğer eli koltuğa yaslanmış uyuyordu. Arka bahçeye çıkan cam-kapıyı açtım ve havayı içime çektim. Yağmurun dindiğini anlayınca bahçeye çıktım ve sarı minderin yanındaki mavi mindere yayıldım. Arkamdan Patates yavaş adımlarla gelip yanıma oturdu. İkimizde yıldızları izliyorduk şimdi. Bu kez kolunu omzuma tereddütsüz atmıştı. Kafamı omzuna yasladığımda, arkadaşımın sorgu odasındaki aklıma geldi. O çaresizliği...
Kafamdan savmak istediğim düşüncelerimi tekrar gözlerimi kapayarak unutmaya çalıştım.Sabah uyandığımda yatağımdaydım. Aşağı bizimkilere bakmak istediğimde başımın çok feci ağırdığını farkettim. Aşağı hap içmek için indiğimde arkadaşım ve Simge aynı pozisyondaydı. Fakat Patates yoktu. Bahçeye çıkıp arabasını göremediğimde beni yatırıp gittiğini anlamıştım. Arkadaşım ve Simgeyi uyandırıp, birlikte kahvaltı hazırlamaya koyulduk. Bugün Mert'in cenazesi vardı.
Yaklaşık 2 saat sonra 3ümüzde hazırdık. Fakat evden çıkacak bir cesareti bir türlü toplayamıyorduk. Ve Patates'in ne halde olduğunu çok merak ediyordum. Evden çıktığımızda, doğru Mert'in evine doğru gidiyorduk. Geldiğimizde bahçe pek kalabalık değildi. Hiçbir tanıdık yüz görememiştim. Ne Patates ne de varoş ikizler. Arkadaşım güçlü duruyordu. Çünkü öyleydi. Bir piç yüzünden hayatının mahvolmasına izin veremezdi. Hatta öldüğü için mutlu bile olmalıydı. Oluyordu. O havayı birden neşemiz dağıttı. Fakat bu sadece bizim için geçerliydi. Yavaş yavaş ev kalabalıklaşıyordu. Cenaze, evden çıkarken Patates'i gördüm. Ellerini pantolonun cebine sokmuş, güneş gözlükleriyle sadece yere bakıyordu. Yanına gitmek ve gitmemek arasında bir dilemma yaşadıktan sonra gitmemeye karar vermiştim.
Mert gömülürken bu sahneyi zevkle izliyorduk. Birimiz biraz buruk bir zevkle tabi. Patates biraz uzağımda, tam karşımda ellerini önünde buluşturmuş bize veya tabuta bakıyordu. Mezarlıkta gereğinden fazla ağıt sesi vardı. Orospu çocuğı gömüldükten sonra yüzlerce insanın arasından Çarpık Bacaklı Sürtüğü gördüm. Birisini teselli etmeye çalışıyordu. Teselli etmeye çalıştığı kız Sürtüğün ellerinden tutmuş birsürü ağıt yakıyordu. Hatta en çok o bağırınıyordu. Biraz daha dikkatli baktıktan sonra gelişigüzel takılmış eşarplı ve güneş gözlüklü kadının hamile olduğunu farkettim. Bu o olabilirdi! Bizimkilere söyledikten sonra, piçin gömülmesini değil, onları izlemeye koyulduk. Yavaş yavaş, sakin sakin bizim olduğumuz yere geliyorlardı. 5 metre uzağımızdan geçen bu ikisi 3ümüzü farketmiş ve duraksamışlardı. Hamile kadın gözlüğünü çıkarıp bize öyle bir bakmıştı ki resmen nefreti somut bir şekilde tekrar görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Egoist Bir Gay'in Günlüğü (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"Biri ölecek. Biri kaybolacak. Biri savunmasız kalacak. Biri kazanacak." "Niçin hep insanlara acı çektirmiştim? Gayem neydi? Ne isteyip istemediğimi bile bilmiyordum şimdi. Müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi kendime yüklüyord...