İçimde nasıl bir acı var ben bile bilmiyorum. Kelimeler ve yanında şarkılar yetersiz. Yeterli geldiği zamanları özlemeden edemiyorum. Neden böyle oluyor?
Ben acı çekmek nedir tam olarak bilmiyorum. Cidden, nedir acı çekmek? Bu acı çekmek mi yoksa benim duygularım mı kör onca olay karşısında? Kirlenmemiş olmanın yanında yalnız olmamaktan yoksunum çoktandır. Kirli olan tek şey kıyafetlerim sanırım.
Kayboluyorum, görmüyorlar. Çığlık atıyorum, duymuyorlar. Yine de kendimi duyduğuma sevinmeliyim, değil mi? Pozitif mi olacağız her olay karşısında? Soruyorum çünkü yanıtlarını bilmediğim sorularla yarışıyorum. Bu basit bir şey değil çünkü sorulardan nefret ediyorum.
Beni bir kez olsun dinleyeceklerine dair söz alamıyorum. Yoksul, yoksun, yokum aslında. Bu beni üzüyor. Üzüyor dediysem, üzüntü ne demek sahiden?
Gökyüzüne bakıyorum ve orada görüyorum.
Güneşin bulutlara bakışını.
Onun bile kafası karışık çünkü bir çok bulut var etrafında. Hangisini seçecek ya da hangisini seçmek zorunda? Zorunluluk demişken, o ne demek sahiden?
Bulutlar ağlıyorlar sessizce. Duyuyorum, görüyorum. Ben onları görürken onlar beni neden görmüyorlar? Negatif mi olmalıyım daima? Yoksa bu bir kanun mu, pek fikrim yok. Soru soruyorum, cevap vermiyorlar. Bulutlar hala ağlıyor. Bir gerçek öğreniyorlar Güneş ve aşklarına dair.
Güneş, Ay'a aşık olmuş.
Ağlamaktan başka çareleri yok zannediyorlar. Aslında var, göremiyorlar. Beni göremedikleri gibi. Hepsi kör olmuş, tüm hepsi.
Daha sonra bakıyorum ki beden içine giriyorlar. Hepsinin bambaşka yüzü var. Bazıları çok güzel, bazıları güzel.
Güneş görevini yapmaya çalışıyor ama alamıyor gözlerini bir tanesinden. Endişeleniyor Ay. Düşünüyor, "O bana aşık." diyor fakat kendisi bile inanmıyor artık. İçini acı kaplıyor, benim bilmediğim bir histen. Sonra tekrar düşünüyor Ay, egosunu yükselterek içindeki o hissi uzaklaştırmaya çalışıyor: "Güneş'e bakın!" diyerek çağırıyor yıldızları. "En çirkinini bana tercih ediyor!" ve gülüyor sonrasında. Gülüşü kendine, kendi zavallılığına. Duyuyor Güneş, cevap vermeden edemiyor:
"Kalbini görüyorum." diyor. "Seninki gibi kapkara olmamasını seviyorum." diyerek de tamamlıyor cümlesini.
Ay ağlıyor, yıldızlar gidiyor ve bulutlar gülüyor. Bulutlar ağlamayı kestiğinde ise Güneş daha büyük bir istekle parlıyor fakat sonra düşünüyor, "Ya onun canını acıtırsam?" diyor.
Duyuyor Ay. Yüzünde buruk bir gülümseme, terk edilişine gülüyor. Yapacak bir şey bulamadığından daha da batıyor, yok oluyor gözlerin önünden.
Ölüyor, egosunda.
Peki, ben onları görürken onlar beni neden görmüyorlar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNÇSİZ
Random"İçimdeki sorulara yanıt bulduğumda, her şeyi anlatmaya başlayacağım."