BÖLÜM - 1

685 21 15
                                    

BÖLÜM - 1

 Avery bir yandan koşuyor, bir yandan da hüngür hüngür ağlıyordu. Etrafta yalnızca havlayan köpeklerin ve inleyen kedilerin sesi duyuluyordu. Ellerini yüzüne götürdü. Gözlerini silince eline akan rimeli bulaştı. O an yüzünün her tarafına dağılmış rujuyla tam bir palyaçoya benzediğine adı gibi emindi. Çamur olmuş gülkurusu rengi parıltılı elbisesinin çeşitli yerleri yırtılmıştı. Ayağı su birikintisine girince ayakkabısının topuğu kırıldı. Hızlıca kendini yere attı ve ağlamaya orada devam etti.

 Bu akşamın muhteşem olması gerekiyordu çünkü bu akşam mezuniyet gecesiydi. Ama işler hiç beklediği gibi gitmemişti. İlk önce hoşlandığı çocuk mikrofonu eline alıp ona ne kadar çirkin göründüğünü söylemiş, yetmezmiş gibi okulun popüler kızları (Avery onlara ‘kurbağalar’ diyordu.) elbisesine kasıtlı olarak meyve suyu dökmüştü. Bir de üstüne tüm okul hep bir ağızdan ‘Aptal Avery’  şarkısını söyleyince gözyaşları içinde oradan ayrılmıştı. Avery bunları düşününce hıçkırıkları daha da arttı. Neden onu sevmiyorlardı ki? Bu şehre üç sene önce gelmişlerdi ve o günden beri tek bir arkadaşı olmamıştı. Herkes onunla dalga geçmişti. O her ne kadar herkese iyi davranmaya çalışsa da kimse ona iyi davranmıyordu. Avery biraz kısaydı ve kesinlikle manken gibi bir fiziği de yoktu ama nedeni bu muydu?  Okulundan hep nefret etmişti. Gerçi bazı öğretmenlerini severdi. Örneğin Bayan Red ona kurbağaları umursamamayı ve güçlü olmayı öğretmişti. Yine de o okula bir daha gitmeyecek olmak onu sevindiriyordu.

 O anda bir köpek sesiyle irkildi. Oturduğu yerden kalkıp ayakkabılarını çıkardı. Yalınayak yürümeye başladı. Sonunda bir taksi buldu ve şoförün ona uzaylıymış gibi bakmasına aldırmadan arabaya bindi. Kafasını cama yaslayıp gözyaşlarının yanağından süzülmesini izledi.Eve varınca doğru banyoya gitti. Babası çoktan uyumuş olmalıydı. Bir süre aynada masmavi gözlerine baktı. Babasının söylediğine göre annesinin gözleriyle aynı renkti. Ve evet, Avery annesini hiç görmemişti çünkü annesi o doğarken ölmüştü. Bazen annesinin ölümüne kendisinin neden olduğunu düşünürdü. Babası ise onu teselli eder ve bunun asla onun suçu olmadığını söylerdi.

 Babası Bay Mossel bir şirketin müdür yardımcısıydı. Daha önceki işinden kovulmuş ve bu şehirde bir iş bulmuştu. Buraya gelişleri de bu yüzdendi. Her baba gibi o da bazen kızına kızsa da Avery onu severdi ve onun da kendisini sevdiğini bilirdi. Babasıyla neredeyse her şeyini paylaşırdı. Buna okulda gördüğü muamele de dahil. Avery yeni bir başlangıç yapacağı için çok mutluydu. Artık o kurbağaları görmeyecekti. Onlar için daha fazla üzülmeme gerek yok, diye düşündü. Üstünü değiştiremeyecek kadar halsizdi. Kendini direk yatağa attı. Her gece olduğu gibi annesinin yüzüğünü eline aldı ve öptü.

“Sen olsan her şey daha farklı olabilirdi. Ben de bir annem olduğu duygusunu tadabilirdim. Bana tavsiyeler verirdin, yemek pişirip beni sofraya çağırırdın, sonra sabahları saçımı tarardın. Birlikte alışverişe çıkardık. Bana da ‘kurabiyem’ diyen biri olurdu, akşamları üzerimi örten biri… Babamı da seviyorum ama bir annen olmaması içinde o kadar büyük bir boşluk yaratıyor ki… Ben sadece…” Avery yeniden gözyaşlarına boğuldu ve çok geçmeden uykuya daldı.

                                                                           …………

Ertesi sabah biraz geç uyanmıştı. Uyanır uyanmaz dünden kalan kirli elbisesini çıkarıp duşa girdi. Ilık bir duş iyi gelmişti. Çıktığında yatağının üzerinde duran elbiseye tiksintiyle baktı. Sonra hiç düşünmeden onu çöpe attı. Üstünü giyip mutfağa daldı. Tahmin ettiği gibi babası çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı. Sahi o neredeydi? Avery biraz aradıktan sonra babasının balkonda olduğunu gördü. Tam yanına gidecekken telefonla konuştuğunu fark etti. Önemli bir konu olmalıydı çünkü adamın kaşları çatılmıştı ve boşta kalan eli belindeydi. Avery balkon kapısının yanındaki koltuğun arkasına saklanıp dinlemeye başladı.

“Ben daha fazla konuşacak bir şey olduğunu sanmıyorum. Sana hayır dedim! Peki, ama kararımı değiştiremeyeceksin. Nerede ve ne zaman? Tamam, hemen geliyorum.”

Avery koşup sanki merdivenlerden yeni iniyormuş gibi yaptı. Bu sırada Bay Mossel ayakkabılarını giyiyordu.

“Baba? Nereye gidiyorsun?”

“Önemli bir işim çıktı da… Sen kahvaltını yap. Ben birkaç saate dönerim.”

Avery peşinden gidip gitmemek konusunda kararsız kaldı ama sonra vazgeçti. Nasılsa onu ilgilendiren bir şey olsa ona söylerdi. Ya da o öyle sanıyordu.

------------------------------------------------------------

Bu Wattpad'deki ilk hikayem. Umarım beğenirsiniz. Hoşunuza gitmeyen şeyleri söyleyin ki kendimi geliştirebileyim. Bu arada sizce kız liseye mi geçmiş olsun üniversiteye mi? Yorumlarınız çoo...ooo...ooook değerli :) <3

Mavi Gözlü KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin