BÖLÜM – 2
Bay Mossel arabasına atlayıp hızla sürmeye başladı. Bu sırada radyoda konuşan adamın sesini sonuna kadar kıstı. Bir yandan duran trafiğe lanet ederken bir yandan da gözleriyle Sunshine Cafe’yi arıyordu. Milim milim ilerleyerek de olsa oraya ulaşabilmişti. İçeri girdi ve doğruca en uç köşedeki masada oturan kadının yanına gitti. Kadının dalgalı, koyu sarı saçları beline kadar iniyordu. Yüzünün yarısını kaplayacak kocaman güneş gözlükleri takmıştı. Bembeyaz elbisesi ve altına giydiği –elbisesine oldukça tezat olan- siyah ayakkabılarıyla çok alımlı görünüyordu. Adamın ona doğru yaklaştığını görünce gülümsedi.
“Kahve falan içer misin?”
“Hayır, teşekkürler.”
“Sen bilirsin. Ben bir tane alacağım.” Kadın elini havada sallayarak garsonu çağırdı. Bir fincan kahve istedikten sonra garson defterine bir şeyler not edip uzaklaştı.
“Direk konuya girmek istiyorum. Bu çok tehlikeli bir görev ve onu bu tehlikeye atamazsın Cassandra!”
“Ama buna mecburum! Bu benim için de kolay değil ama yapmak zorundayım!”
“Başka birini bulamaz mısınız?”
“Bunun mümkün olmadığını sen de biliyorsun Jason. Onun gücünde başka biri daha yok!”
“Nasıl? Olanları hala aklım almıyor!”
“Bak, eğer Avery’i bize vermezsen çok kötü şeyler olacak ve o da zarar görecek.”
“Yani her iki durumda da benim kızım tehlikede öyle mi?”
“Savaşırsa kazanma şansı da olur!”
“Ah, ben gidiyorum. Bu konu burada kapandı!”
“Gidemezsin, Jason! Dur!”
Ama Bay Mossel çoktan arabasına atlamıştı bile. Başını eline dayadı. Şu an parkta bir yürüyüş çok iyi olurdu. Tam arabasını parka doğru sürecekken Avery’e geri döneceğini söylediği aklına geldi. Onu arayabilirdi ama yanında olmasının daha iyi olabileceğini düşündü. Eve döndüğünde kapıyı ona Avery açtı.
“Çabuk döndün. Şanslısın ki sana biraz yumurta kaldı.” dedi gülerek ve babasının yanağına devasa bir öpücük kondurdu.
“Hayır, şanslıyım çünkü senin gibi bir kızım var.”
“Üzgünüm sana daha fazla yumurta yapmayacağım.”
“En azından denedim.”
Bunun üzerine kahkahalarla mutfağa girdiler. Bay Mossel yumurtasını yerken aklına Avery’nin geçen gün mezuniyet gecesi olduğu geldi. Ona nasıl geçtiğini soramamıştı.
“Ee? Nasıl geçti dün gece?”
“Hiç sorma.”
“Sordum bile. Yine seni üzdüler mi?”
“Üstüme meyve suyu döktüler. Sonra da benim aptallığım hakkında yazılmış bir şarkı söylediler. Biliyor musun? Meğer tüm okul birden şarkı söyleyince birkaç sokak öteden duyulabiliyormuş.”
Avery gülümsemeye çalışsa da pek başarılı olduğu söylenemezdi. Babasına hoşlandığı çocuk kısmını anlatmamıştı. Çünkü babası bu konular için yaşının küçük(!) olduğunu düşünüyordu. Ayrıca söyleseydi gidip çocuğun ağzıyla gözünün yerini değiştireceğine emindi.
“Vay canına! Bu sefer baya ileri gitmişler. Onları umursamamalısın biliyorsun değil mi?”
“Biliyorum… Aman, neyse! Boş verelim onları. Beğendin mi yumurtayı?”
Bay Mossel düşüncelere daldığından Avery’i duymamıştı. Aklında bir sürü fikir uçuşuyor ve o da birini seçmeye çalışıyordu.
“Babaa!”
“Efendim, ne?”
“Yumurta diyorum. Beğendin mi?”
“Hı hı, evet.”
O sırada sonunda Avery’i nasıl koruyacağını bulmuştu. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.
---------------------------------------------
Güzel olmadıysa özür dilerim. Hem acemiliğimden hem de bu bölüm geçiş bölümü olduğundan. 1. bölüme olan ilginize çok çok çok teşekkür ediyorum. :) Aynı ilgiyi bu bölüme de gösterirseniz çok mutlu olurum :* <3