Evet arkadaşlar multide mütüşlü hayran kapaklarımızdan biri elimize ulaştı <3(Kendi yaptı.) Biz çok beğendik. Siz ne düşünüyorsunuz?
Elimdeki kitaplarım yere düşünce sinirle bana çarpan öküze bakıp özür dilemesini bekleyecekken bir anda bağırmaya başlamasıyla irkildim.
"Önüne baksana kızım, kör müsün" diyerek sinirle üzerine dökülen kahveyi gösterdi.
"Sen bana çarptın asıl sen önüne bak öküz!!1!1!1!!1"
Dedim hışımla."Sen bu İtalyan yapımı özenle dikilmiş ipek gömlek kaç para biliyo musun? Kendini satsan alamazsın!" Dediğinde biraz suçluluk hissettim.
"Sen kime fakir diyorsun!" Derken gözümden bir yaş süzüldü. Cümlemi "Benim Maybelinem var." Diyerek bitirdim.
Cebimden çıkarttığım mendille üzerindeki kahveyi silmeye yeltendim. O sırada gözüm muhteşem baklavalarına takıldı. Kendimi bi an biscolata reklamında gibi hissettim. O sırada Ayaz'ın sesi rüyalarımı böldü.
"Beğendin herhalde?" Piç smile atıyordu.
"Ne-neyi?" İnanamıyorum,kekelemiştim.
"Manzarayı bölmek istemezdim ama gitmem gerek." deyince ağzımın suları akarak baktığımı yeni fark etmiştim."Sana mı kaldım be, kaslı erkek görmek istesem googlea kaslı erkekler yazarım fotoğraflara bakarım!" Diyerek havalı sandığım bir şekilde bakarak geri çekildim.
"Googledakiler kim sanıyorsun ben franciscoyum o fotoğrafların hepsi benim" diyip havalı bir şekilde gitti. O gittikten sonra merak edip googlea " kaslı erkekler" yazdım ve arattım.
Şok olmuştum. Gerçekten de tüm fotoğraflar oydu. Ayaz'ı herkes tanırken sadece benim tanımamam cahilliğimle değil masumluğumla alakalıydı.
2 ders ve bir öğle teneffüsünden sonra okulunun bittiğini haber veren rahatlıcı zil sesi çaldı. Bana el sallayan özel şoförüme doğru podyumda yürürmüşçesine ilerlerken etraftaki tüm gözler bana çevrilmişti.
Birkaç apaçiye göz kırptıktan sonra özel şöförümün kapısını açtığı arabaya bindim.
Kapıyı açan tontiş şöföre
"Eve sür ahmet abi" diye fısıldadım. Sonra Ahmet abinin benim ilgimi çeken bed böy vampir veya kurtadam tiplemelerinden olmadığını farkedip normal konuşmaya başladım.Çünkü ben sadece bed boylarla fısıldayarak konuşurum.
"Benim adım Ahmet değil." dedi şöför amca.
"Ne diyem Mahmut mu diyem?" Derken kafam karışmıştı.
"Evet ama aslında ben fransız asıllıyım." diye sözüne devam edince onun adının Le Mahmood olduğu kanısına vardım.
"Bu arada Le Mahmood amca, benim özel şöförüm olduğunu hatırlamıyorum, sen de kimsin?" diye sordum.
"Bu okula gelen öğrencilerimizden erkek olanlara son model araba kız olanlara da özel fransız şöför imkanı sunuyoruz." dediğinde şoka girerek ağzım açıldı. Burnum da Bim'e girdi ve Le Mahmood amca içsin diye Le Cola aldı.
"Ama burası bir apaçi okulu, bu lüks imkanları nasıl sağlayabilir?"
"Hayır kızım sen çok yanılmışsın, buradaki herkes aslında çok zengin ve hepsinin holdingi var ama insanlar kendileriyle para için arkadaş olmasın diye fakir taklidi yapıyorlar."
Muhabbet iyice koyulaştıkça eve geldiğimizi fark ettim.
"Le Mahmood amca sen bizim evimizi nereden biliyorsun?" dediğimde attığı piç smiledan korkarak eve doğru ilerledim.
Altın kaplamalı kapımızı açıp içeriye adımımı attığımda burnuma Güzide sultanın dolmalarının kokusu doldu. Ayakkabılarımı çıkarmadan mutfağa doğru koştum çünkü zenginler evde ayakkabıyla dolaşır ve biz zenginiz.
"Oo Güzide teyze yine döktürmüşsün!" Derken ezbere bildiğim, bildiğiniz o cümlede bir eksik olduğunu hissetmişken umursamadan yanağına bir öpücük kondurdum.
"Ne teyzesi kızım sultan diyeceksin,sultan demezsen zengin bir ailenin hizmetçisi olma vasıflarımı yerine getirmemiş olurum."Kafamı peki anlamında sallayıp önümdeki Güzide sultanın yemek yapmakta muhteşem yetenekli olduğunu kanıtlayan sarmaları yedim.
BÖLÜM BİRAZ GEÇ GELDİ AMA EĞER BÖLÜMÜ BEĞENDİYSENİZ VOTE VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Klişe Romanı
HumorAntepWriters kahramanları bir araya geliyor! 3 kızın birlikte yazdığı bu 'Bir Klişe Romanı'nı çok beğeneceksiniz. 'Valla yorum biz niyorkluyuk da Antep samimiyetini hiç bir yerde görmeydik.Siz yazın hele.' New York Times Aşk,şehvet,kebap,bæklava v...