Bu arada arkadaşlar baş karakter Dylan O'Brien (kapakta ki çocuk) değil.Başka biri.Neden kapağa Dylanı koyduğumu sonradan öğreneceksiniz.
KEYİFLİ OKUMALAR!
Ayın parlak ışığı tüm sokağı aydınlatıyor, saat biri geçerken tüm mahalle sessizliğe gömülmüş, bir çoğu uykuya dalmışken ben ise okul bahçesine yönlenen duvarın üzerine çıkmış, karşımda ki iki kıza elimi uzatıyordum.Burada olmamın tek suçlusu aptal kuzenim Afra idi.Afra, bir hafta sonra sınavının olduğunu söylemiş, sınav sorularını aşırmak için beni ve yakın bir arkadaşını çağırmıştı.Afra ile aramızda üç yaş var iken, Başak ile aramız da bir yaş vardı.Ben on dokuz yaşında, Başak on sekiz yaşında, Afra ise on altı yaşındaydı.Başak ile iki yıl öncesine kadar sevgiliydik, sebebini anlamadığım bir nedenden ötürü benden ayrılmıştı.Ondan sonra ne büyük bir acı çekmiş, ne de unutmaya çalışmıştım.Afra ise benden sonra Başak ile daha yakın arkadaş olmuştu.Onlar yakın arkadaş olduğu ve aynı okulda okuduğumuz için ister istemez karşılaşmak zorunda kalıyorduk.Ben lise son sınıfta, Başak üçüncü sınıfta ve Afra ise ikinci sınıfta idi.Aramızda en küçük ve en akıllanmaz olan o olduğu için böyle fikirlerde ondan çıkıyordu.
-" Afra! "
Sesim yüzümü yalayan rüzgara selam verdikten sonra sokakta kısa çaplı bir etki yarattı.
-" Bizi peşinden sürükleyen sendin, şu elimi tut ve seni yukarıya çekmeme izin ver. "
Yüzüyle tam olarak göremediğim bir mimik yapıp omuzlarına dökülen saçlarını geri itti ve soğuk elini elimle birleştirdi.Onu hızlıca geriye çektim ve duvarın öte tarafına geçmesini sağladıktan sonra Başağa elimi uzatırken elimi tutmak isteyip istemeyeceğini düşündüm.Ne de olsa eski sevgilimdi diye düşünürken elimi tutunca gülümseme isteğimi bastıramadım.İstemsizce oluşan tebessümü yok etmeye çalışırken onu yukarıya çekerek duvardan atlamasına izin verdim.Ayakkabılarının yaptığı yankılı sesi birkaç saniye duyduktan sonra yavaşça binaya doğru ilerledik.Burası çok fazla korunmuyordu fakat biz yine de önlem alarak yangın merdivenlerinden girecektik.Yangın merdivenlerine ilerledikten sonra kızlara yol vererek arkalarından yürümeye başladım.Güzel uykumu mahvedip buralara sınav sorularını almaya, hatta çalmaya geldiğim için kendimle gurur duyuyordum.Son basamağı da çıktıktan sonra koridora ilerledik ve karanlık olduğundan dolayı telefonumun ışığını açarak yürümeye devam ettik.Birden Afra arkasına dönüp konuşmaya başladı.
-" İlk öğretmenler odasına gidelim. "
Şaşırmış gibi yaparak karşılık verdim.
-" Gerçekten mi? "
Bu haraketim Başağı gülümsettiğinde çenemle devam etmelerini işaret ettim.İlerleyerek koridorun sonunda ki öğretmenler odasının önünde durdular.İçimde ki his, bunu yaptığım için çok pişman olacağımı söylüyordu.Işığı kapıya tutarken Afraya göz ucuyla baktım.'Girsene' diye fısıldadığımda başını iki yana sallayıp kollarını göğsünde birleştirdi.
-" Karanlıktan korkuyorum, ayrıca sen erkeksin, önden git ve bizi koru. "
Tam ağızımı açacaktım ki bunun boşa olduğunun farkına vardım.Afraya ne desek boştu.Derin bir nefes alıp kapının soğuk kulpunu çevirdim.İçerisi zifiri karanlıktı.Neredeyse hiçbir şey gözükmüyordu.Telefonumun ışığı bile az geliyordu karanlığı aydınlatmaya.Yavaşça içeriye girerek kapıyı ardına kadar açtım.Kızlarda içeriye girince Afranın korkudan bembeyaz olmuş suratına bakmadan öğretmen dolaplarının bulunduğu alana ilerledim.Coğrafya dersi için sınav sorularını çalacaktık ve öğretmen Samet Hoca idi.Aşırı derecede disiplinli bir hoca olduğundan herkes tarafından kin güdülürdü ona karşı.Dolaplarda parmağımı gezindirirken 'Samet' isimini aradım ve çok geçmeden de buldum.Öğretmenlerin saklayacak bir şeyleri olmadıklarını düşündüklerinden dolayı dolaplarını kilitlemiyorlardı fakat Afra farklı bir insandı.Dolabı yavaşça açıp içeride ki kağıtlara göz gezdirirken kızlar ise ses çıkartmadan beni izliyorlardı.Dolapta bir dosya ve birkaç kağıttan başka bir şey yoktu.Buda demek oluyordu ki boşu boşuna gelmiştik.
-" Burada hiçbir şey yok Afra. " diye seslendiğimde sesime gayet sakin bir cevap verdi.
-" O zaman çay ocağına inelim.Samet hoca hep oradadır.Masanın üzerinde unutmuş olabilir. "
Gözlerimi kısa süreliğine kapadıktan sonra tekrardan nefes aldım.Sıkıntıyla ofladıktan sonra Afra'nın kalkan kaşlarına selam verip aşağıya indik.Ben önden,kızlar ise arkamdan ilerliyorlardı.Telefonumun ışığıını sağda ki kapıya doğrultturdum ve içeriye girdim.Peşimden gelen kızların ayak sesleri koridorda yankı yapıyordu.Afraya masanın üzerine bakmasını söyledikten sonra ışığı Başağa yansıttım.
-" Çek şu ışığı Beran, gözümü alıyor. " deyip kolunu gözlerinin üzerine örttü.Bu hali bana ilaç içmek istemeyen küçük çocukları hatırlattığında gülümsedim.Sanırım her hali beni gülümsetiyordu.Masanın üzerinde ki kağıt yığınlarına bakıp saçlarıyla kağıtları örten Afraya hızlı olmasını söyledim.Yaptığımız şey.. Komilti.Veya aptalca.Bunun bir önemi yoktu.Sonuçta yapmıştık, artık hatalıydık işte.Duvarlara doğrulttuğum telefondan vuran ışıkla duvarları incelerken burnum metalik bir kokuya misafirlik etti.Ne olduğunu anlamlandıramadığım bu koku, kızları korkutmuş olacak ki cığlık atmaya başladılar.Bakışlarımı onlardan yana döndürdüğüm de Afra sınav kağıtlarını yerlere atmış, Başak ise saçlarını çekiştiriyordu.Ne oldu diye soracakken masada ki tek kağıt gözlerimin ilgisini çekti.Kağıdın tam ortasında, tek bir yazının olduğu yerde bir kan damlası duruyordu.Ne olduğunu anlamaya çalışırken titrediğimi hissettim.İçimden dualar etmeye başlarken sertçe yutkundum.
Telefonu aydınlatması için tavana tutarken algıladığımız görüntü, hepimizi iliklerimize kadar korkutmaya yetmişti.
Bir şey, orada duruyordu.
Bir kafa, üzerinden kanlar akan bir kafa orada asılı duruyordu.
Üstelik güçlü çığlıklarımız da buna ortaklık etmişti.
Gerisi karanlıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİLMİŞLER
FantasyOnlar, doğru olmayan bir şeyler yapacakları.Onlar, gece yarısı okula gidip öğretmenler odasundan sınav sorularını alacaklardı.Fakat her şey, sınav kağıdının üzerine düşen kan damlasıyla değişti.Kafalarını kaldırdıklarında..