-Annarella (İlahi Bakış)-
Özgür arkasını döndüğü anda hani filmlerde olur ya koşarak birbirlerine sarılırlar onlar da aynısını yapıp birbirlerine sıkıca sarıldılar. Ne de olsa en yakın arkadaşlar. Azra, Özgür'den biraz daha kısa olduğu için -7 santimcik(!)- Özgür'ün biraz eğilmesi gerekiyordu tabi. Özgür kahkaha atmaya başladığında, Azra da önce sessiz gülmeye çalıştı sonra da -Gürültü kirliliği- Özgüre eşlik etti... Doruk haliyle şaşırıyor ve bu kızların neden güldüğünü çözmeye çalışıyor - kısa bir süre(!)-.
"Bu kadar küçük olduğunu tahmin etmemiştim Ananas Kraliçesi." "Ananas Kraliçesi mi? Nasıl bir isim bu böyle?" diyor Şapşal. Azra çocuğa yan gözle bakıp başını Özgür'e çeviriyor ve sonra soracağım bakışı atıyordu. Özgür de pot kırdığını fark edip dudağını ısırdı. "Ben de bu kadar büyük olduğunu tahmin edememiştim Vampirella." Doruk'un büyüyen gözlerini gören Azra zafer kazanmış edasıyla kahkaha atarken Özgür hak ettiğini bildiğinden yalnızca Doruk'un o şapşal haline kahkahalarla gülüyordu.Kızlar birlikte gülüşürken Doruk anlamsız ve şaşkın bakışlarla onlara bakmayı sürdürüyordu. Bu kadar samimi görünen kızların ilk defa resmen buluştuğunu nereden bilebilir ve anlayabilirdi ki?
Kızlar Doruk'a bir hoşçakal bile demeden onun yanından ayrıldılar, konuşa konuşa havaalanından çıkıp bir taksiye binip evin yolunu tuttular. İstanbul'un büyülü atmosferini solumak Özgür'ün bütün yorgunluğunu alıyordu ve eve sadece eşyalarını bırakmak için gidiyorlardı. Özgür yeni eviyle, odasıyla ve Azra'nın ailesiyle tanıştı. Sonra da Azra nın önderliğinde sokaklara döküldüler ya da alış veriş merkazlerini talan ettiler.
-Vampirella-
Azra'yla gülüşe gülüşe çarşıda yürürken beni vitrinlerde gördüğü elbiseler için bir o yana bir bu yana çekiştirip duruyordu. Arada bana İstanbul hakkında bilgiler de vermeyi unutmuyordu tabii. İstanbul'un geniş sokaklarında yürüyüp vitrinlere bakarken beğendiğimiz bir şey olduğunda hemen dükkana giriyorduk. Azra çok ısrarcıydı her girdiğimiz dükkanda en az bir şey denettiriyordu bana. Hatta şimdiden elimizde bir kaç poşet olmuştu bile.
Sonunda büyük bir alışveriş merkezine girdik. Burada durup biraz atıştıracağımızı zannetmiştim. Ama çok yanılmışım! Buraya da alış veriş için gelmiştik. Ayak tabanlarım acımaya başlamıştı ama Azra bana acımıyordu, hala beni oradan oraya çekiştirip beğendiği şeyleri topluyor sonra bir kabine giriyordu. Ben de o kabindeyken ya kasiyerle sohbet ediyor ya da alış veriş yapan diğer kadınlara kıyafetleriyle ilgili yorum yapıyordum.
En sonunda dikkatimi bir elbise çekmişti. Çok sıra dışı bir şey değildi. Azra'nın elime tutuşturduğu bir kaç parçayı koltuklardan birine koyup elbiseyi elime aldım. Tek kalmıştı ve bedeni tam bana göreydi. O sırada Azra kabinden çıktı ve önümde dikilip elbisesinin nasıl olduğunu sordu. Her zamanki gibi çok güzel durmuştu. Zaten güzele ne yakışmaz değil mi? Ona da bunların aynısını söylediğimde onu geçiştirdiğimi düşünüp kızdı. Sonra elimdekini fark edip daha ne olduğunu anlamadan beni bir kabinin içine hapsetti.
Elimdeki beyaz uzun elbiseyle kabinin içinde kalmıştım. Bıkkınlıkla Azra'ya yenilip elbiseyi giydim ve aynada kendime bakmadan dışarı çıktım. Giriş kapısına arkam dönük bir şekilde Azra'ya bakıyordum. Beni gördüğünden beri ağzı açık bir şekilde sadece bana bakıyordu. Onun bu haline gülüp omzuna hafifçe vurdum. Aynaya bakmak için arkamı dönemle onu gördüm.
Yanındaki uzun bacaklı, boyadığı çok belli olan sarı saçlı bir kızla buradaydı. Kız elbiselere bakarken o da koltuklardan birine oturmuş, sıkılmış bir tavırla etrafı izliyordu. Gözleri bir anlığına benimle buluştuğunda yukarıdan aşağıya doğru beni süzdü. Yüzünde tatmin olmuş bir gülümsemeyle tekrar yüzüme baktığında beni tanıdığını fark ettim. Ne yani beni az önce tanıyamamış mıydı? Aynaya baktığımda bu uzun beyaz elbiseyle gerçekten bana benzemiyordum. Daha çok gelinlik provasına gelmiş nişanlı bir kız gibiydim. Belki o da öyle sanmıştı.
Tekrar ona baktığımda yanındaki çakma sarışınla yanımızda olduklarını fark ettim. Azra çocuğu tanımış ve neden burada olduğu -üstelik bu kızla beraber- hakkında bir fikir yürütmeye çalışıyor gibi görünüyordu. Doruk çok zaman geçmeden konuşmaya başladı. "Merhaba Özgür, seninle burada karşılaşacağım hiç aklıma gelmemişti. Ah bu arada -yanındaki çakma sarışını göstererek- bu Su." dedi. Sonra Azra'ya döndü ve adını söylemesini umdu. "Ben de Azra ve sanırım tanıştığıma memnun olmam gerekiyor." Doruk bu söze hiç alınmamış gibiydi. "Aslında biz Su'yla beraber bir yerlerde oturacaktık siz de gelmek ister misiniz?" Bu soruyla beraber anında Azra'yla birbirimize bakmıştık. Ani bir dürtüyle de kabul etmiş bulundum. Birlikte yakınlardaki sevimli bir dondurmacıya gidip oturmuştuk. Hava sıcaktı ama masamızda soğuk bir rüzgar vardı.
-Ananas Kraliçesi-
Özgür bu kızı kıskandı mı bana mı öyle geliyor? Hava da aşk kokusu var galiba. Kız da kıskanılmıycak gibi değil hani. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Kız güzel yani. Tanışma faslı bitti. Bu kız neden kapıya bakıp duruyo ki sanki? Sevgilisi yanında işte. Telefonunu kucalamaya başladı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor Özgür bile yaptığım esprilere gülmüyordu. Kabul biraz iğrençler ama sadece biraz.
Telefonu kulağına götürdü. “Aşkım nerde kaldın?” dedi sitem dolu bir sesle. Bu kız Doruk'un sevgilisi değil mi şimdi? Özgür'e kaydı bakışlarım. Vampirella ava çıkmış (!). Az önce sirke satmıyor muydu bu kızın yüzü? Şimdi güller açıyor Maşallah! Aşk nerelere kadir. “Nerede miyiz? Dondurmacıdayız. Ben seni gördüm şu anda. Arkanı dön aşkım.” Baktığı yere baktım ben de. Hayır olamaz. O değildir. Arkadan bir çocuk daha geliyor kesin odur. Lütfen o olsun. Su –bizim kız- kalktı. “Aşkım sonunda geldin!” deyip boynuna sarıldı. Kimin mi? Ne kadar arkadaki çocuk olmasını istesemde öndekinin. Hatırlamıyordur beni heralde. Sonuçta tek otostop çeken ben değildim -ki çekmemiştim- bide dil çıkarttım. Ve evet tek dil çıkaran bendim heralde. O da ufaklık demeseymiş.
Su'yun yanına oturdu. “Meraba ben Çağrı.” “Meraba ben Özgür“ Benden ses çıkmadığını görünce Vampirellam imdadıma yetişti. Ya da çimdik attı desem daha doğru olur. Tabi Çağrı da soran bakışlarla bana bakıyordu o sırada. “Azra. Adım Azra.” dedim kekeleyerek. Neden heyecan yapmıştım ki şimdi? Çocuk hatırlamıyor işte beni. “Bir kere söylemen yeterli Ufaklık.” Gözlerimi kısarak ona baktım. Uyuz herif. Yok kesin bu çocukla kanlarımız falan uyuşmuyor ya da bunu özellikle yapıyordu. Kendimi toplamanın vakti gelmişti. “ Tanıştığıma memnun oldum Çağrı Bey.” Sesim buz gibi çıkmıştı ve bütün gözlerin birden bana dödüğünü hissettim. Tabi Su öldürcekmiş gibi bakıyordu bir de. Hemen gülümsedim ve içimden işe yaraması için hatim indirdim. “ Bende Azra!” dedi, dil çıkardı ve kahkahayı bastı. Buda benim yanaklarımda kanın toplanmasına baya baya yardımcı oldu. Allahım rezil oldum! Beni hatırlıyor!! Benii hatırlıyor!