Harry, içtiği portakal suyunu kusarcasına püskürttü. "Derdin ne senin?!" diye bağırdı Ron'a.
Ron, anlattığından pişman olmuş gibi -ve tabi kızaran bir suratla- Harry'e baktı. "Şey, sadece zorla kızlar yatakhanesine girdim."
"Ya içeride Lavender olsaydı, ya da başka biri? Bunu hiç düşündün mü?"
"Evet," dedi Ron sakin kalmaya çalışarak. "Evet, bunu düşündüm ve Hermione'nin eşyalarını karıştırmakta bir sakınca görmedim. Yani sonuçta, onun 6 senelik arkadaşıyım, değil mi?"
"Neler oluyor?" diyerek Harry'nin yanına yerleşti Hermione.
Harry ve Ron aynı anda konuştular. "Hiçbir şey olmuyor!"
***
"Aramızdakileri kimse öğrenmez değil mi Draco?" diye fısıldadı Hermione, Draco'nun arkasından yavaşça ilerlerken.
"Aramızdakileri mi? Aramızda hiçbir şey yok Granger."
"Ama-"
Malfoy, kıza alayla bakarak güldü ve ilerlemeye başladı.
"Okul 2 hafta sonra kapanacak ve ben seneye gelmeyeceğim."
Draco cevap vermedi.
"Voldemort yüzünden."
Hermione Voldemort deyince, Draco istemeden titredi ve arkasını dönerek ona bağırdı. "Onun adını bir daha asla söyleme!"
Hermione, gözlerini kocaman açarak ve kırıldığını belli etmemeye çalışarak, kaçarcasına İhtiyaç Odası'ndan çıktı. Draco boş boş etrafına baktı, daha sonra sol koyunu sıyırıp, o nefret ettiği işarete asayla dokundu.
Kolundaki yılan, yavaşça hareket ederken Snape birden İhtiyaç Odası'na girdi ve sinirle Draco'ya baktı. "Ne yapıyorsun, Malfoy?" dedi oldukça kızgın bir ses tonuyla. "Baban gibi Azkaban'ı mı boylamak istiyorsun? Kolundaki o işareti saklamazsan Karanlık Lord'un emirlerini öğrenmiş kadar olurlar. Bunu istiyor musun? Karanlık Lord'un seni öldürmesini?"
Draco olumsuz anlamda kafasını sağa sola salladı.
"Güzel," dedi Snape tatmin olmuş bir ifadeyle. "Öyleyse başlayalım. Sen Dumbledore'u öldürmek için görevlendirildin. Bunu biliyorsun. Ve umarım bunu yapabilirsin çocuk, yoksa Dumbledore'u öldürmek gibi bir niyetim yok."
"Neden?" dedi Draco alayla. "Dumbledore'u çok mu seviyorsun?"
"Kes!" diye böğürdü Snape.
Draco kapının kenarına geldi. "Ne zaman yapacağım?"
"Ne zaman hazır olursan. Acele etsen iyi olur."
Draco kapıdan çıktı ve koşarak Astronomi kulesine gitti.
"Bornvoard!" diye böğürdü ve yukarıdan, yeşil renkte karanlık işaret süzülmeye başladı. Ardından tekrar merdivenlerden indi. Yaklaşık 5 dakika sonra yeniden Astronomi Kulesi'ne çıkıyordu.
Draco, Dumbledore'u görünce aniden "Expelliarmus!" diye bağırdı.
"İyi akşamlar, Draco." dedi Dumbledore sakince.
Malfoy ileri adım atarak, Dumbledore ile ikisinin yalnız olup olmadıklarını kontrol etmek için çabucak çevreye bakındı. Gözleri ikinci süpürgeye ilişti. "Başka kim var burada?"
"Bu soruyu ben de sana sorabilirim. Yoksa tek başına mı hareket ediyorsun?"
Malfoy'un açık renk gözleri yeniden Dumbledore'a kaydı."Hayır," dedi. "Desteğim var. Bu gece okulunda Ölüm Yiyen'ler var."
"Vay, vay," dedi Dumbledore, sanki Malfoy ona ev ödevi olarak verilmiş iddialı projeyi gösteriyormuş gibi. "Gerçekten çok iyi. Onları içeri almanın bir yolunu buldun, öyle mi?"
"Evet," dedi hâlâ soluk soluğa olan Malfoy. "Burnunun dibindeydi ve sen fark etmedin bile!"
"Çok başarılı," dedi Dumbledore... "Fakat yine de.. kusura bakma ama.. şimdi neredeler? Desteğin yok gibi görünüyor?"
"Nöbetçilerden birkaçıyla karşılaştılar. Aşağıda dövüşüyorlar. Çok geçmeden gelirler... Ben önden geldim. Benim- benim yapacak bir işim var."
"Eh, öyleyse, işini yapmalısın, sevgili oğlum," dedi Dumbledore usulca.
Ortalığa sessizlik çöktü. Draco, sadece Albus Dumbledore'a bakıyordu. İnanılmaz bir şekilde, Dumbledore gülümsedi. "Draco, Draco, sen katil değilsin,"
"Nereden biliyorsun?" dedi Malfoy hemen. Dediklerinden utanmış gibiydi. Yüzü kızarmıştı. "Neler yapabileceğimi bilmiyorsun," dedi Malfoy daha şiddetle. "Ne yaptığımı bilmiyorsun!"
"Ah, evet biliyorum," dedi Dumbledore kibarca. "Katie Bell ile Ronald Weasley'yi az daha öldürüyordun. Yıl boyu gittikçe artan bir umutsuzlukla beni öldürmeye çalıştın. Bağışla Draco ama bunlar cılız çabalardı... hatta öyle cılız ki, doğrusunu söylemek gerekirse, acaba bu işe gerçekten yüreğini koydun mu diye merak ediyorum..."
"Koydum!" dedi Malfoy ateşli ateşli. "Bütün yıl boyunca üzerinde çalıştım ve bu gece -"
Aşağıda, şatonun derinliklerinde bir yerden boğuk bir feryat geldi. Bu, Hermione Granger'ın çığlığıydı. Eli titremeye başladı. Biraz sonra Fenrir Greyback'in kolları arasında onu gördü. Hermione'yi.
"Hmm, güzel kız.." diye hırladı Greyback. "Tadının da yüzün kadar güzel olmasını dilerim."
Draco kızgınlıkla ona döndü.
"Sersemlet! Sersemlet! Sersemlet!"
"Draco! Onu öldüreceksin!" diye bağırdı Hermione.
Draco durdu.
Greyback, yerde baygın halde yatıyordu.
"Hadi Hermione," dedi elini uzatarak. "Hadi buradan gidelim."
Hermione, ona uzanmış ele baktı ve tereddüt etmeden Draco'nun elini tuttu. Nasıl olduğunu bilmiyorlardı ama oradalardı işte. Draco'nun bildiği tek muggle yeri olan, güzel bir ormanda.
Şu Dumbledore ve Malfoy arasında geçen bölümler Melez Prens kitabından alıntı, belirteyim de hak geçmesin aslgdjkgsjd ne bileyim basit bir kurgu ya, her neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Because of You
Fanfiction"Belki de düşündüğün kadar aptal değilimdir." dedi Hermione gözlerini kısarak. Draco ulurcasına güldü. "Kimse senin aptal olduğunu düşünmüyor, Hermione." dedi genç kıza bir adım daha yaklaşarak. Bu ani adım karşısında Hermione'nin kalbi teklemişti...