"Ne?"diye bağırdım istemsizce
"Kampa yani normal kampa"
Elimi Selin'in saçlarına götürdüm. Ve sinirimi sıkıp saçlarını vurmak istiyor ama kendini zor tutuyor gibi
sevdim. "Canım, Selin'im, bu kış ortasındaki kamp, normal kamp değildir canım tamam mı?" Aniden ses duzenimi bozarak kızgın ve sessiz biçimde cimcik atarak söyledim "kaz kafalı"
" ya ne var işte iyi. Hem Emrah'da gelir. Ooo çok heyecanlı değil mi?"
" olmaz Selin kapat"
" ya lütfen ders sonu isimler yazılıyor. Iıı bide şey vardı... gidiş *** lira"
"Yuh. Selin kapat konuyu. Olmazz, olamazz. Hele salak bir şeye *** lira vereceğiz ki bizi de alın öyle mi? Olmaz... Artık susda dersi dinleyeyim ha?"
"Off, off. Emrah'da gelmemiş, dersde yok nedense. Aslı'ylamı ne?"
Umursamadım. Kulağımı Selin'den ayırıp öğretmene döndüm. Ders diyordu "Moleküller çok narindir. Onları koruyan şeyse kanımızdır. Kanımıza bazı zararlı maddeler gibi şeyler karıştığında moleküller'de delik ve deşikler olur ve ayzaymır, ani ataklar ve sayre gibi hastalıklar, alışkanlıklar olur."
Ders esrarengiz bir biçimde geçerken sınıfın palyaçosu Derin kendini lafa attı "vampir gibi mi... hahaha"
"Dersi kaynatma Derin. Evet çocuklar, bazı zararlı - benzin, sirke ve sayre gibi tüketirsek böyle hastalıklara yenik düşe biliriz. Evet çocuklar ders bu kadar. Yarın hafta sonu ve 3 günlük kampdan umarım herkesin haberi var. Diğer sınıflarda böyle etkinliklerin olmadığını biliyorum. Ancak siz böyle şeylere açıksınız. Müfettişler tarafından bir sınıf katılmalı ve bu okulmuz için onemli. Sınıfda 30 çocuksunuz. Ve ena az 10 kişi etkinliye katılîrsa iyi olur. Üçde ögretmen olacak. Şimdi katılıp parayı ödeyenlerin ismini söyleyeyim. Derin, Serdar, Feride, Aslı, Yiğit, Emrah, Duygu, Selin, Gizem. Tamam bir kişi eksik"
Aniden isimlerimizi duymamızla Selin'le ben çıkıştık.
"Ne?"
Selin'se farklı bir tepki göstermişdi "ne? Gerçekden mi? Iyide öğretmenim biz isim yazdırıp, para filan ödemedik ki?!"
"Sizin yerinize Emrah ödemişdi galiba. Isminizi verince kendilerine sordun mu? dedim, evet dedi"
"Şimdi anlaşıldı" diye kızdım kendi-kendime. O sırada Selin kıkırdıyordu.
"Tamam öğretmenim geleriz"diye beklemde olan öğretmene cevap verdim. O anda uzun süredir bana platonik yazan, sürtük Berk sordu.
"Gizem sende mi gidiyorsun?"
"Öyle görünüyor Berk"
"Öğretmenim!"
"Efendim Berk"
"Sona beni yazın. Bir kişi kalmışdı sanırım"
"Evet"
"Hah tamam yazın. Odemeyi çıkışta yapacağım."
"Tamam. Evet çocuklar. Yarın siz ve ben, Matematik hocası, Türkce hocası olacak. Yarın 8'de otobüs kalkacak. Geç kalmayın. İyi dersler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Molecule
VampireHerşey o okul kampından sonra oldu. Lanet olsun o güne. Oraya gitdiğim, o geziye ismimi yazdırdığım güne lanet olsun. Inanmazdım onlara. Bir hayal ürünü olduklarını sanırdım. Kahr etsin öyle değilmiş. Vampir-Zombi diye birşey varmış. The Molecule...