Herkese Merhaba!
Yepyeni bir Alsel kurgusuyla karşınızdayım. İlk bölüm hakkında oylarınız ve yorumlarımız benim için çok önemli. Lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın.İyi okumalar.
-----
Hangisi daha zordur?
Gitmek mi kalmak mı?
Sevdiğini terketmek mi, sevildiğin tarafından terkedilmek mi?
Peki aslında kalbine yer etmiş diye bildiğin insanın, aslında öyle olmadığını farkettiğin an mı zorlandın, yoksa hiçbir kalbe ait olamadığını anladığın o anda mı?Söylesene anne, hayat benim için doğru yolu mu gösteriyor? Yoksa ben koca bir yanlışta sürükleniyor muyum?
"Kızım." Babamın seslenmesiyle irkiliyorum. Mezarla dakikalarca bakıştığımı farkediyorum. İlla sesli söylememe gerek yok, ben annemle kalbimle anlaşıyorum.
"Gidelim mi artık?" Babam tekrar seslendiğinde ona görünmeden elimin tersiyle gözyaşımı siliyorum. Seneler öncesinden güçlü olmayı öğrendim ben. Yanımda olmasa da beni kanatlarının altına alan annem bana öğretti.
Oturduğum yerden doğruluyorum ve omuzlarımı dikleştiriyorum.
"Gidelim baba."Mezarlığın hemen önünde park edilmiş arabaya doğru yürüdüğümde babamın arkamda olmadığını farkediyorum.
Geriye dönüp baktığımda, annemin mezarına elini koymuş, bir şeyler fısıldadığını görüyorum.
Bence onu hala çok sevdiğini ve onu asla bırakmayacağını söylüyor.Arabaya bindiğimizde ikimiz de uzun bir süre konuşmuyoruz. Sonra bana elini uzatıyor. Tereddüt etmeden elini sıkıyorum.
"Yeni bir hayata başlıyoruz, geçmişi arkamızda bırakarak." Olabildiğince neşeli bir ses tonuyla söylemeye çalışıyor. Oysa içindeki buruk yanı hissedebiliyorum.
"Arkamızda bırakabilecek miyiz gercekten?" Bunu tüm kalbimle soruyorum. Çünkü evet cevabını almayı ümit ediyorum.İZmir benim şehrim, doğduğum, yaşadığım yer. Ve aynı zamanda acı çektiğim şehir. Sanırım, eksileri artılarından fazla olacak ki, üniversite tercihlerini yaparken İstanbulu seçtim. Babamın da arkasında bırakmak istediği bir şehir olunca İzmir, terkediyoruz bugün.
"Her şey güzel olacak, aynı senin gözlerin gibi güzel."Havaalanına geldiğimizde bagajdan bavullarımızı alıyoruz. Taşındığımız eve de kurye dün yola çıkmış olmalı. İçeri adım attığımızda bir korku içimi kaplıyor. Her şeye sırtınız dönmek, her insanın yapabilceği türden değil sanırım.
Dün geceden beri kapalı olan, cebimdeki telefona gidiyor elim. Uçağı beklediğimiz sırada açıp, yazılanları okumak istiyorum. Bir yandan da okuyunca, gitmekten vazgeçecegimi düşünüyorum.
Ama merak duygusu öne geçiyor.
Tahmin ettiğim gibi, bir sürü mesaj yığılıyor telefonuma. Neredeyse hepsi Emreden.
Okumadan kitliyorum telefonu. Saçmalıyordur diye düşünüyorum. Benim gideceğimi biliyor, hep biliyordu. Ben böyle bir ilişkiye devam edemezdim."Aç mısın, sana bir şeyler alıyım mı?" Duyduğum sesle telefonun siyah ekranından ayırıyorum gözlerimi.
"Yok baba, aç değilim. Sen al bir şey istersen."
"Kahve içmeliyim, yoksa uçak kalkmadan uyuyacağım. Gelirim hemen."
"Bekliyorum."Babamın gitmesiyle zil sesi çalıyor. Kapalı olan telefonum açıldığında Emreye mesaj gitmiş olmalı ki, hemen arıyor.
Şiddetli bir şekilde kapatma tuşuna basıyorum ve bir daha cebimden çıkartmayacağım adına kendime söz veriyorum.
Hatta İstanbula ayak bastığımız an hattı kırıp atacağımı aklıma koyuyorum.Babam geldikten sonra 1 saat daha bekliyoruz. Uçak geliyor ve biz kontrollerden geçmek için ayaklanıyoruz. Babam önümden geçerken kaynak yapan birkaç kişi yüzünden baya arkasına düşüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Masal •ALSEL
FanfictionSelin tüm acılarını arkasında bırakıp yeni bir yaşama adımını atmıştı. Tek bir istediği vardı. O da "mutluluk" Sadece kendi hayatını yaşarken, elinden tutması gereken küçük bir erkek çocuğu çıktı karşısına. Bir anda mutluluk kavramı, anlamını yitir...