Bir Fotoğraf

275 23 5
                                    




Merhabalar. Lütfen vote ve yorumlarınız eksik etmeyin. Unutmayın siz varsanız hilkaye devam eder. İyi okumalar :)

------

Midemden çıkardığım ve fazlasıyla iğrendiğim şeyden az uzaklaşarak yere çöktüm. Şu an sokaktan biri geçse, o bile gelip elimden tutar yardım ederdi. Ne zaman körelmiş olabilir bir insanın duyguları bu kadar? Yaptığım, söylediğim hiçbir şey olmamasına rağmen bir pislik gibi muamele görmek insanı sinirlendiriyordu. Ağlamak istiyordum. Evet şimdi utanmasam ağlayacaktım. Ki annemi kaybedeli, hiçbir şeye ağlamamaya kendime söz vermiş ben, kendimi kaybedene kadar ağlamak istiyordum. Ama yapmayağım diye zorladım kendimi. Dışardaki insanları geçtim, kendime güçsüz olduğumu gösteremezdim asla.

Elim yanımda duran çantama uzandı. İçinden dibinde azcık kalmış olan su şişesini çıkardım. Boğazım yanıyordu ve su içmeye ihtiyacım vardı. Ama önceliğim yüzüme su çarpıp kendime gelmekti. O yüzden şişeyi aldığım gibi yüzüme boşalttım. Daha sonra ellerimle iyice gözlerimi ovuşturdum. Az da olsa yüzümde olan makyajım şu an rezil durumdaydı, tahmin edebiliyordum.

Orada ne kadar oturdum hatırlamıyorum. Bacaklarım beni taşıyamacak haldeydi. Bomboş karşımdaki duvara bakıyordum. İçki değildi beni bu kadar etkileyen, belki de yaşadığım birikimlerdi. Yalnızlığımdı.

Yitirdiğim zaman kavramının ardından ayak sesleri duydum. Bir grup insan sesi hatta. Dorukların olduğunu tahmin etmek hiç de zor olmadı. Köşeyi döndüklerinde hiç istifimi bozmadan önüme bakmaya devam ettim.

"Selin!"

Duyduğum sesle irkilmiş gibi yukaraya doğru baktım. Gözlerim bulanıklaşsa da Doruk ve Burakı görebiliyordum. Berk ise Melisi kucağına almıştı. Sanırım baygındı.

"Nerdesin sen? Bir saattir seni arıyoruz."

O kadar zaman geçmiş miydi gerçekten? Hiç fark etmemişim. Bunları içimden değil de dışımdan söylemeyi istiyordum ama ağzım bana hiç yardımcı olmuyordu.

"İyi misin? Hey! Ali nerede?"

"Cehennemin dibinde!"

Tüm gücümü bunun için biriktirmişim de sonunda patlamışım gibi bağırdım. Ondan nefret ediyordum. Nefret nefret nefret!!

"Hadi gidelim." deyip elini uzattı Doruk.

"İstemiyorum."

"Oldu. Burada uyu itersen."

"İyi fikir." diye kendimi geriye doğru attığımda Doruk ani bir hareketle sırtımdan tuttu.

"Hop hop. Kendine gel. Burak al şu anahtarları arabayı buraya getir."

Burakın hızla uzaklaşmasından sonra tekrar midemin bulandığını belirten öğürmeyi yaptım. Ama midemde daha fazla çıkaracak hiçbir şey kalmamıştı.

"Bir an önce kendinize gelmelisiniz küçük hanım. Sizi babanıza böyle teslim edemem."

----

Kendime gelip eve gittiğimizde kendimi zar zor yatağa attım. Çok yorgun hissediyordum. Eskiden en ufak yaşadığım sıkıntıda Emreye koşardım. Bilirdim bir telefon ucumda dururdu. Gecenin 4ü de olsa, ona ulaşabilirdim. Yatmadan telefonunu seslide bırakırdı. Sırf benim ona ihtiyacım olur diye. Hep böyle olmaz mı zaten? Kime sığınsanız, en önce o yaralar sizi.

Biraz güç bulup yataktan doğruldum. Leptopumu açtım, gözlerimi açamadığım için parlaklığını en sona getirdim. Hemen en sevdiğim şarkı listemi açıp oynattım.

Mavi Masal •ALSELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin