Odama çabucak çıktım. Doruk beni aşağıda bekliyordu. Mini eteğimi giyip üzerime dar, belimi saran bir buluz giydim. Ayağıma da rahat spor ayakkabılarımı geçirdim. Yüzüme makyaj yapma gereği duymadan saçımı salık bıraktım ve daha fazla oyalanmamaya çalışarak aşağı Doruk'un yanına indim."Çok hoş görünüyorsun."
32 diş sırıttım. İltifatlar çok hoşuma giderdi. Hemen arkasındaki Ali'yi görmemle sırıtışım bir anda soldu.
"Sen de mi bizimle geliyorsun?" Yüzüme anlamsız bir ifadeyle baktı. Sanki bu soru, dünyanın en saçma sorusuymuş gibi.
"Evet bir problem mi var?"
"Yok." ister istemez cevabım sert çıkmıştı. Alinin olduğu ortam beni huzursuz hissettirecek gibi geliyordu.Ki bence bu hissimde yanılmıyordum.
"Hadi gidelim."
Doruk'un ayaklanmasıyla ben de peşine takıldım. Sürücü koltuğuna Doruk geçerken arkaya geçen de ben oldum. Keşke yalnız ikimiz olsaydık.
Yol boyu kimse ağzını açmadı. Bence Ali olduğu ortamı geriyordu. Bunu ailesi de böyle düşünüyordu. En azından ben öyle hissediyordum.
Arabadan inip lüks, güzel bir cafeye adımladık. İçeri girer girmez camın önündeki bir grup insan el salladı. Doruk onlara doğru ilerleyip selam verdi.
"Oo birader, hoş geldin." Adını bilmediğim ama gayet de tipi iyi olan çocuk onlara selam verdikten sonra suratını bana çevirdi. Birden yüzünde bir gülümseme yer aldı.
"Merhaba."
"Selam, ben Selin." ondan çok daha neşeli bir ses tonuyla cevap verdim.
"Ben de Burak. Memnun oldum." Yeni insanlar tanımayı, onlarla konuşup anlaşmayı severdim. Ben hayatın hep güzel yanlarını görenlerdenim nasıl olsa.
Daha sonra masadaki diğer insanlarla tanıştım. Berk ve Melisti adları. Hepsi çok samimi insanlardı ve sanırım Melis hariç benden büyüklerdi. Tahmin edilebilceği ortamdaki tek mutlu olmayan ve konuşmayan insan Aliydi
"Ee Selin? Sen nerelerden çıktın böyle?" Burakın sorusuyla ona döndüm. Ama ben daha cevap vermeden Doruk lafa atladı.
"Babasıyla bizim yan eve taşındılar. Hem Selin de burada üniversite kazanmış."
"Öyle mi? Desene artık hep beraber takılırız."
"Tabi" diyerek gülümsememe devam ettim. Masada başka birinin duyup duymadığına emin olmadığım şekilde bir "hıh" sesi işittim. Sabahki gibi dalga amaçlı bir sesti bu. Kafamı sinirli bir şekilde Aliye çevirdim. Oysa o bana değil elindeki telefona bakıyordu.
"Akşam bizim bara gidelim diyorum, ne diyorsunuz?" Berkten gelen bu teklif çok ilgimi çekmişti. Gidelim! Diye atlayacaktım utanmasam.
"Olur, biraz kafa da dağıtırız hem. Selin de gelir" Doruka içimden teşekkürler iletirken "Neden olmasın?" diye cevapladım.
"Geliyorsun değil mi Melis?" Berk umut dolu gözlerle Melise baktı. O an anladım bu çocuğun Melisten hoşlandığını. Oysa kızın Berk gibi bir hali yoktu.
"Bilmem, belki." dedi umursamaz bir şekilde. Daha sonra Aliye döndü. "Sen gelirsen gelirim Ali."
Ali nerdeyse geldiğimizden beri ilk defa suratını telefondan kaldırdı.
"Canım isterse."
Cevabı kısa ve netti. Üzerinde kimse durmadı zaten.
-----------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Masal •ALSEL
FanfictionSelin tüm acılarını arkasında bırakıp yeni bir yaşama adımını atmıştı. Tek bir istediği vardı. O da "mutluluk" Sadece kendi hayatını yaşarken, elinden tutması gereken küçük bir erkek çocuğu çıktı karşısına. Bir anda mutluluk kavramı, anlamını yitir...