Hayli yorulmuş insanlar tanıdım. Yorgundular, hayattan bezmiştiler ve daha fazla kaldıracak güçleri yoktu. Artık iyi kişiler tanımak istiyorlardı ve mutluluğu mumla arayacak durumdaydılar. Ne yüklü miktarda bir para getirebilirdi bu mutluluğu, ne de milyondolarlık eşyalar. Bir insan da saklıydı mutluluk. Aşık kadın, onun gözlerinde görebiliyordu bu mutluluğu. Onun ellerinde, saçlarında, teninde hissedebiliyordu. Aşık olmaya sevdalıydı kadın. Ama onun sevdası karşılıksızdı. Yorgundu kadın. Bıkkındı. Belli gecelerde de canı çok sıkkındı. Yapacak bir şeyi yoktu, terk edilmişti. Kala kalmıştı bir başına, çaresiz, yapayalnız, kimsesiz. Zaman geçiyordu ve artık kadının aşık ruhu acıyı hissetmiyordu. Uyuşuyordu bedeni, duyguları gitgide içine gömülüyordu. Hasretti kadın, mutlu olduğu korkusuz gecelere. Aşıktı kadın bir pazar akşamı telaşla kapısından geçen beye. Aynı kapı da aşık olmuş, aynı kapı da terk edilmişti. Derinden gizlediği duyguları vardı kadının, sadece içinde yaşayabildiği duygular. Bir de mavinin en asil tonuna aşıktı bu kadın. Sırf telaşlı beyi maviler içinde gördüğü için. Asil değildi bu bey, sadece mavinin asaleti sergiliydi üzerinde. Hak etmiyordu böylesine aşk dolu renkleri. Aşk mavinin asaletinde saklıydı. Ve bir gece yine aşk, sevdasından ağlayan kadının göz yaşlarıydı...