O mükemmeldi. Her şeyiyle mükemmeldi. Daktiloya bastığı uzun parmakları, dudağına tutunan ve ucunda kırmızı ruj izi olan sigarası, arada burnundan düşecekmiş gibi olan ince çerçeveli gözlüğüyle mükemmeldi. Bir kaç sayfa yazmıştı şimdiden. Yatakta boş boş uzanıyordum, onu izliyordum. Fazlasıyla güzeldi de. Kısa kakülü ve düzgün, uzun kaşları vardı. Gözleriyse birden çok renkteydi. Dudakları çok ince sayılmazdı. Daktilonun sesi kesilmişti. Yanıma uzandı, "turuncu rengini sevmiyorum, baksana, tüm şehir turuncuya kaplanmış. Bana yapmacık gelir,"
"Sonbaharı seviyordun ama?" Sigaradan bir nefes daha aldı. "Doğadaki turuncu değil, insanların yarattığı turuncuyu sevmiyorum." Bir sürenin ardından,
"Ee? Balık mı yiyelim yoksa hamburger mi istersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn's Fake Lies
RandomAnlamsızdı her şey Sen orada, ben buradayken. Sonbaharın ilk düşen yaprağı kadar kırılgan Tanrının varlığı gibi belirsizdin. Ardından tuttun elimi umursamadan Dokundun yanağıma bilmeden İçinde yüzdüğümüz belirsiz sonsuzluğu. Parçaladığın benliğimi s...