Karşılıklı oturduğumuz masada sessizce burgerlerimizi yiyorduk. Garson gelip içeceklerimizi koyunca bizi rahat bıraktı. Yalnızdık. Buna alışmış olmam gerekiyordu. Fakat ellerim terliyor, kalbim sıkışıyordu.
Burgerine ketçapı sıkan ellerini izledim. Çok güzellerdi. Mükemmel olmayan neyi vardı ki? Ellerinin hareketleri durunca gözlerimi ona kaldırdım,
"Ketçap?" Başımı iki yana sallayarak ketçabı es geçtim.
"Ee şu görüştüğün çocuk- neydi adı? Tom?"
"Thom,"
"Thom'la aranız nasıl?" Dedi bir şeye mana verircesine.
"Bir milyonuncu kere tekrar ediyorum, aramızda bir şey yok,"
"Zaten öyle olduğunu da iddia etmemiştim," güzel kaşlarını bir kaç kez havaya kaldırarak. Gözlerimi devirip bitiremeyeceğimi bildiğim hamburgere odaklandım.
Bir süre sonra garson kızla konuştuklarını fark edince hayal dünyamdan çıktım.
"Burada seni ilk defa görüyorum, şehire yeni mi taşındın?" Garson yüzüne düşen bir parça saçı kulağının arkasına götürdü ve, "evet geçen haftalarda güney tarafından buraya taşındım. Anca bu hafta şansıma bu işi bulup çalışmaya başlayabildim. Siz buranın yerlisi misiniz?" Sıkıcı konuşmalarına göz devirip limonatamı içmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn's Fake Lies
RandomAnlamsızdı her şey Sen orada, ben buradayken. Sonbaharın ilk düşen yaprağı kadar kırılgan Tanrının varlığı gibi belirsizdin. Ardından tuttun elimi umursamadan Dokundun yanağıma bilmeden İçinde yüzdüğümüz belirsiz sonsuzluğu. Parçaladığın benliğimi s...