Yine serin bir sonbahar akşamı loş odadaydık. Daktilo tuşlarına vuran parmaklarının sesi, sessiz odada yankılanıyordu. Arada bir burnunun ucuna gelen gözlüğünü narin eliyle yukarı itiyordu. Tanrı biliyordu ya, onu izlemekten asla bıkmıyordum.
Başımı pencereye çevirdim. Ağaçlar doğanın güçlü esintileriyle savuruyorlardı kalın dallarını. Kuru, kızarmış yapraklar durmadan, yağmur gibi yerlere saçılıyorlardı. Daktilo sesleri kesildi. Yatağın diğer tarafına bir ağırlık çöktü. Bedenimi ona doğru döndürdüğümde ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. Gözleri kapalıydı. Onu yakından izleme fırsatı varken değerlendirdim. Gözlerini bir an açmasıyla kalp atışım düzensizleşti. O garip ela gözleri hakkında binlerce şiir yazabilirdim, hemen şimdi burada. Ben onun gözlerine, o da pencereden dışarı fışkıran hayallerine kenetlenmişti.
Onu izlemek her zamankinden güzeldi, hiç bitmesin istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn's Fake Lies
RandomAnlamsızdı her şey Sen orada, ben buradayken. Sonbaharın ilk düşen yaprağı kadar kırılgan Tanrının varlığı gibi belirsizdin. Ardından tuttun elimi umursamadan Dokundun yanağıma bilmeden İçinde yüzdüğümüz belirsiz sonsuzluğu. Parçaladığın benliğimi s...