Tatilin son 4 haftasındayız ve ben hala çalışmaktayım.Aslında bu hafta işimdeki son haftam.Geri kalan üç haftayı kendime ayırmak istiyorum.Her zaman ki gibi sabahın erken saatinde kalktım.Mideme zorla birşeyler tıkdıktan sonra odama gidip iş yerimin bana verdiği dar pantolonumu ve üzerinde avm'nin adı yazan gri lakos tişörtümü giydim.Sonra da uzun kahverengi saçlarım topladım.Havaların sıcaklığından dolayı güzelim saçlarımı özgür bırakmıyordum.Dışarıdan gelen korna sesi ile çantamı alıp hızla sokağa çıktım. Sup Dong gelmişti. Sup Dong avmnin eleman servisinin şoförü. O da ben gibi üniversite ikinci sınıf. "Günaydın" dedim en sevecen sesimle yoksa geç kaldığım için bana kızacaktı. "Bu seferlik kızmıyorum. Çünkü ben erken geldim " dedi Sup. Yerime geçtim ve yaklaşık 20 dakika sonra avmye gelmiştik. Saat tam yediydi. Patronlar bizi sıraya dizip iş dağalımı yaptılar. Lanet olsun ben yine Ev Aksesuar bölümüne verildim. Bu bölümü pek sevmiyorum çünkü sabah saatleri buraya kimse gelmiyor. E doğal olarak hangi insan sabahın köründe buraya gelirki. Ne yapacaktı? Kahvaltı niyetine şamdanlara mı saldıracaktı.Öğlen yemeği molasında Tom ve Angela ile buluştuk. Onlarda burada çalışıyorlardı. Tom bugün pek mutluydu.Hatta bize yemeklerimizi o ısmarladı. Angela " Tom bu cömertliğini neye borcluyuz." dedi "Kesin bir kızla tanıştı" dedim gülerken. Nereden bildin Geul?" dedi Tom.Akşamda saat 7 de çıktım. Eve geldim güzel bir dus alıp yayıldım. Gözlerim kapaniyordu. Odama çıktım ve yatağıma yattım. Gözlerimi yummamla uyumam bir oldu. Ve çok garip bir rüya gördüm. . . Bir yanım meleklerle bir yanımsa ne olduklarını çıkaramadığım gölgelerle çevriliydi. Üzerimde bir cübbe vardı.Cübbenin eteklerine yani yere doğru baktığımda bir kan gölünün üzerinde gibiydim. Ellerime baktım. Onlarda kanlıydı. Korkuyla bir çığlık attım. O ilk başta rüya sandığım kabustan uyandım.Yanıbaşımdaki komidinin üzerinden suya uzandım ve kana kana içtim. Oh be. . Saat 5:37olmuştu bu saatten sonra yatamazdım. Kalktım ılık bir duş aldım. Üzerimdeki sıkıntıyı atmak amaçlı ve işe de yaradı. Hazırlıklarımı yapıp yola çıktım.Sup Dong şaşkın bir bakış attı. " Ne oldu?"dedim." Bugün bir farklı duruyorsun? Ne yaptın?" dedi birden. Ne diyordu bu? "Hiç. Hiç bir şey yapmadım" dedim ve yerime geçtim. Bugün sabah beni restorant bölümüne verdiler. O kadar mutlu oldum ki üstelik Tom da benimle beraber bu bölümdeydi. Restoranın en sevdiğim yönü her çalışanın kendine ait 8 masası ve o masalara bakan kasası vardı. Bence marketin en güzel bölümü burasıydı. Sabahın erken saatinde kahvaltı için gelenler bile vardı hem.Benim masalarıma bir yaşlı teyze geldi ve oturdu.Onu selamladım ve siparişini aldım. Servisi yaptığımda yeni bir müşteri gelmişti. Güzel genç bir bayandı. Ve yanında onun kadar tatlı minik bir erkek çocuğu vardı. İmrenmiştim doğrusu onları da oturtup siparişini aldım ve servislerini yaptım. Ama maalesef öğlen bu kadar sakin geçmedi. Aşırı gürültü vardı. Herkes yer bulma derdindeydi. Bir ara Tom'a baktım. Onunda benden pek farkı yoktu. Yemek bile yiyememiştim.Neyse ki sonradan biraz daha ferahladım. Boş tabakları toplamış getiriyordum.Ama bir şeye carpmamla tepsinin düşmesi bir oldu BAMM !! Fincan tabak ne varsa hepsi tuz ve buz olmuştu. Telaşla yerdekileri toplamaya başladım. "Çok afedersiniz. Sizi fark etmedim. Durun size yardım edeyim " dedi bir ergen sesi ve benimle beraber toplaya başladı. Aman tanrım ne yapıyordu bu adam. Patron görse müşteriye iş mi yaptırıyorsun diye azarı basardı . "Bey efendi lütfen ben yaparım "dedim ve refleks olarak elini tuttum. Tabi tekrar çekmem bir oldu. Aceleyle toplarken camın elime girmesine neden oldum. Küçük bir çığlık attım. Genç beni kolumdan tutup kaldırdı ve elimdeki yarığa baktı. "Hmm buraya dikiş atılmalı " dedi. Yanımıza gelen Tom'a " lütfen müdürünüzü çağırır mısınız ?" dedi. Tom gitti Genç elimi incelerken bende onu inceliyordum. Açık kahverengi saçları vardı benden 10 cm kadar uzundu. Güzel bir yüzü vardı. Birden bana döndü ve...