oldukça dağınık olan odanın içinde yatağın başlığına sırtını dayamış bir şekilde oturan büyük beden, dalgınca küçük olanı izlediğinden bir habersiz kıvrılan dudakları eşliğinde ellerini başının altında birleştirdi. yüzü, yanlara doğru salınmış saçlarına rağmen çok görünmese de gözlerini elindeki telefonuna dikmiş bir şekilde hafifçe aralık dudaklarından bir şeyler mırıldanıyordu—ki bunlar muhtemelen, 'off' ya da 'hüff' gibi kısa kelimelerdi.
"kenma." büyük beden ona bakmayı keserek iç çekti ve gözlerini tavana diktikten birkaç saniye sonra kapadı.
"hm? kuroo." cevap yaklaşık 10 saniye sonra gelmiş olsa bile en nihayetinde cevap vermesi bile bir şey anlam ifade ediyordu büyük olana.
"sevgilinle mi oynuyorsun?" kuroo mırıldanarak konuşmayı en hızlı şekilde devam ettirmeye çalıştı çünkü kenma dış dünyayla bağlantısını kesmeden hemen önce sınırlı saniyeleri vardı.
"hayır. shoyo bugün hiç yazmadı." sesi biraz üzgün geliyordu, fakat odaklandığı için bir şeylere üzülecek vakti yoktu. ya da en azından kuroo'nun böyle düşünmesini istemişti.
"hadi ya. en sonunda ayrılmaya mı karar verdiniz?"
"şöyle demeyi kes." kenma gözlerini küçük ekrandan çekip kuroo'ya sabitlediğinde sinirlendiği belli oluyordu. "onu sevmeyebilirsin ama—"
"konunun onu sevmek ya da sevmemek olmadığını iyi biliyorsun, triplere girme hemen." homurdanarak yatakta biraz doğruldu. kenma hâlâ gözlerini ondan çevirmediği için şanslıydı, belki bu sefer ona söyleyebilirdi.
"konu neymiş? ne zaman... ne zaman ondan bahsetsem dalga geçer gibi ayrılık mevzusunu açıyorsun."
"sadece oyundan biriyle tanışıp sevgili yapmanı saçma buluyoru—"
"ben ona aşığım. aptal düşüncelerini kendine sakla." kenma oldukça sinirlenmişti, kuroo ise şaşırmış bir şekilde ona bakmayı sürdürdü. şaşırdığı şey aptal demesi veya sertçe çıkışması değildi. hayır... konu çok farklıydı...
aşığım...
kenma gerçekten oyundan tanıştığı ve yüzünü bir kez bile görmediği şu çocuğa aşık mıydı? yani... gerçekten aşık mıydı?
"aptal olan sensin." kuroo belki de hayatında ilk defa kenmaya bu kelimeyi kullanırken tereddüt etmedi. "aşk böyle bir şey değil. sadece oyun oynuyorsunuz diye aşık olamazsın. sadece... sadece 2 haftadır tanıdığın biriyle de sevgili olamazsın. böyle basit bir şey değil bu."
kenma, kuroo'nun sözlerinin yarısında gözlerini tekrar oyuna çevirmişti. ona göre aptal çocukluk arkadaşı sadece zırvalıyordu. o hep zırvalardı.
"aşk nasıl bir şeymiş, bay aşk doktoru?" kenma saniyeler sonra mırıldanarak, en sonunda elindeki ekranı kapatarak gözlerini tekrar ona çevirdi. ne saçmalayacağını merak ediyordu. ama kuroo tek kelime etmeden iç çekti.
kalkıp bir anda, yıllardır bana aşık olmasan bile veya sadece beni en yakın arkadaşın olarak görsen bile bir saniye bile senden vazgeçmemek diyemezdi. yıllardır cesareti yoktu, şimdi mi olacaktı?
"fikrin yoksa bir daha bu aptal konuyu konuşmayalım."
kenma homurdanarak bu konuya bir nokta koyduğunu düşünerek, dizlerinin üstünde kuroo'ya doğru uzandı ve her zamanki gibi alnına fiske atmak için elini harekete geçirdi. fakat fiskesi için hazırladığı parmakları daha kuroo'nun alnına değmemişken, kuroo onun ince bileğini tutarak ona engel oldu. birkaç saniyeliğine sadece birbirlerine baktıklarında, kuroo'nun beyni bomboştu kenma ise her zamanki gibi ona izin vermeme nedenini sorguluyordu.
"çok fazla fikrim var." kuroo mırıldandı. "duymak ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lacuna | kuroken
Short Story"aşkı oyunlarda bulamazsın." yavaşça dudakları, kendininkinden küçük olan dudakların üstünü örterken fısıldadı. "işta aşk budur."