201 Annu Dominicus, 16 Mae
Kızıl Kale, sabah ışığında parlıyordu. Altın bahçe, baharın gelişini haber veriyor, Sanki İlah'tan emir almışcasına, toprağın şarkısını söylüyordu.
İçeride ise durum çok farklıydı. Kralın Salonu'na endişe hakimdi. " Eğer Barbarlar geldiyse, Tanrılar merhamet etsin, 2 seçeneğimiz var. Ya köle olacağız, ya da DünyaYiyen'e karşı savaşacağız." dedi Bölünmüş Romanoa İmparatorluğunun, güçsüz ve çaresiz durumdaki Hükümdarı Tulius." Hemen şimdi tüm şehirlere, kalelere kuzgun gönderin. Sınırboylarında kimse şehirlerden dışarı çıkmayacak ve şehirlere girilneyecek. Heiro, lejyonlara talimat ver, hazır olsunlar. 2 hafta sonra gidiyoruz."
"Emredersiniz Majesteleri" dedi Heiro Marcońa." Şimdi diğer konulara dönelim lordlarım. Hazine ne durumda Flòi?"
"Hazine boşalıyor. Size söylemiştim. Vergileri arttırmalıyız bana sorarsanız."
Ama İmparator dinliyor gibi görünmüyordu."Konseyime bırakıyorum. Bensiz devam edin."
Tulius, altın ejdarhalarla süslenmiş görkemli tahtından kalktı, hızlı adımlarla salondan çıktı. İmperium Salonları deniyordu buraya. İhtişamı her zaman Tulius'un gözlerini kamaştırmıştı. Duvarları, dünyanın dört bir yanından gelmiş en iyi ressamların tablolarıyla, devlet flamaları ve heykellerle kaplıydı. Kapıdan çıktı, yaveri Flimio'ya bakmadan, "Leydi Mynate'i çağır" dedi. Kral Kulesi'ne doğru yürüdü. Az sonra Çalışma Odası'ndaydı.Mynate'in geldiğini duymamıştı. " Ehem, ehem." Tulius ürperdi ve sandalyeyi devirdi. Kız kahkalarla sarsılıyordu. Güneş kadar sarı saçları, omuzunda dans ediyordu. Tulius yakınlaştı, ellerini kızın beline doladı ve kendine çekti.
" Biliyor musun? Aslava'nın tüm kızları ateşle öpülmüş derler, ama onlar bile bir gündoğumu ile nasıl karşılaştırılır?"
Mymate, Tulius'un gömlek bağlarını çözmeye başladı. Aynı zamanda dudakları da birleşmişti. Hayır, dedi tulius, şimdi değil.
Kendini geri çekti. " Dinle Mynate. Görünen o ki bir süre sonra Sınır'a gideceğim. Gitmeden önce biraz vakit geçirmeliyiz diye düşündüm."
"Ah Tulius, sanki ölecekmiş gibi konuşuyorsun."
" kim bilir ki bunu?"
" Böyle düşünmeni istemiyorum. Ben de geleceğim"
Tulius bir an şaşırdı, gözlerinde daha önce Mynate'in görmediği bir korku ifadesi belirdi ve bir an sonra geri geldi.
"Buna izin vermeyeceğimi biliyorsun."
" Senden izin isteyen oldu mu kalın kafalı?"
Tulius , mavi gözlü kızı süzdü. Gençti, son derece çekici ve zekiydi. Bir an nasıl tanıştıklarını hatırladı.
Babasının yanındaydı, daha o zamanlar küçüktü. Taht Odası"nın içinde geziniyordu. İşte o zaman Muhafızların bir adamla konuştuğunu görmüştü. Son derece zengin bir adamdı ilk bakışta."ben Flera La'Thro. İmparator Neroayı görmem gerekiyor.
Kendini tutamamıştı. " Babamla ne konuşacaksınız?"
Lord Flera ona bakmıştı. " Sen veliaht Tulius musun? Gerçekten anlatılanlar kadar varmışsın."
Ve o an görmüştü onu. Babasının yanında duruyordu. Zamanla Lord Flera'nın babasının yakın dostlarından olması ve sarayda kalmasıyla, Mynate ile yakınlaşmıştı."Eh, bu konuda vazgeçmeyeceksin değil mi?"
" Sen nereye gidiyorsan ben oraya, ben nereye gidiyorsam sen oraya. Sözümü unuttun mu?"
" bunu aklımdan çıkaracağım gün, artık Tulius değilimdir. Şarap ister misin? Eurbor Hasatı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magna Romanoa
Historical FictionBilinen dünya, Batıdiyar, Yeryüzünün İncisi.. Adına türlü güzellemeler yapılan bu kıtada, kan dökülmek üzere, terazilerin günü geliyor, Son Savaş yaklaşıyor, ve taraflar belirleniyor... Büyük İmparator Tullius, Doğu İmaratoru Tiberius, sayısız lord...