Kalp soğutan bir sabah...
Dışarıda suratı asık insanlar.
Rahatsız edici bir sabah ve düşünen bir David.
David erkenden kalktı ve kahvesini yudumlarken derin derin düşünmeye başladı. Celly'e tutulacak bakıcı güzel olması lazımdı ve şu zamanda güzel bir bakıcının maliyeti gerçekten çoktu. O yüzden bu çözümsüz olayda riskli bir planı olan David bu planı Edward kabul etmezse yapmamayı düşünüyordu. Edward'a söylemek için odasının kapısına tıkladı, kapıyı açtı ve Edward' gözyaşlarını silerken yakaladı.
''Tamam acın büyük olabilir ama kendini çok yıpratıyorsun. Gözlerime bak , beni dinle şimdi. Micheal'ın kumarhanesi. Orayı soyalım. Hem intikamımızı biraz bile olsa gidermiş oluruz , hem de Celly'e güzel bir bakıcı tutarız. Ve de içimiz rahat olur. Bak bir çözüm her şeye deva.''
'' Ya soyamazsak ? ''
'' Benim planlarım varken öyle bir ihtimal olacağını düşünebiliyorsan yanımdan bir müddet ayrılmalısın.''
Bu sözden sonra neye uğradığını şaşıran Edward , söyleyeceği kelimelerden korkarcasına cevabını verdi.
'' Uu. İlgi çekici bir sözdü. Öyle diyorsan...''
'' Evet , öyledir. Her neyse şimdilik asıl planı anlatmıyorum. Önce bir kumarhaneyi gözden geçirmem gerek ki aldığım verilere göre planımızı hazırlayayım. Olay basit. Bu gece kar maskemi giyiyorum ve evden çıkıyorum. Kumarhaneye geliyorum , uzun uzun inceliyorum ve kumarhanenin fotoğraflarını çekiyorum. Gece de bu fotoğrafları masaya koyup yanıma kahvemi alıp sakin kafayla planı kuruyorum. Bu kadar . ''
''Tamam David , tamam da bu anne acısını gidermeyecek değil mi ? Gidermeyecek... Anne acısı nasıl bir şey biliyor musun ? Hani kalbinin bir yarısı paramparça olur sanki. Düşünemezsin , gülemezsin , mutlu olmaya çalışırsın ama o acını hep peşini bırakmaz ve peşinden beyninin keşkelerini dile getirirsin. Sonra bu keşkeler gözyaşlarınla derin bir savaşa girdiğinde , ortaya derin bir hüzün ve sanki dünyanın en acı veren işkencesi çıkar. Bence özet budur. Bence... ''
Acılı adam kendini parçalamak için bire bir kelimelerini etmiş bulunduğu için hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ağladı ağladı ağladı... Bir süre ağladı. David teselli etmek istemedi , tüm acısını çıkartıp rahatlamasını istedi. Edward'ın gözlerinde tüm acısını görme ihtimali vardı. Bu ağlamadan sonra gözleri yavaş yavaş kapanıp derin bir uykuya daldı.
Gözlerini açtığında saat 23:36 idi. David'i evde görmeyince kumarhaneye göz atmaya gittiğini anladı ve tekrar uyumaya devam etti.
David ise kumarhanenin karşısındaki iki ağacın arasında kamufle olmuş bir şekilde kumarhanenin fotoğraflarını çekiyordu.
David ilginç bir şey fark etmişti. Kumarhanenin arka tarafına yangın merdivenleri vardı. Ama yangın merdivenin kapısı içten de , dıştan da kilitliydi. Gerçekten bir yangın olsa yangın merdivenlerden inmek için kilitli kapıyı açmakla uğraşmayı saçma buldu. Bu yüzden ortaya koyduğu bir teşhis vardı. Orası yangın kapısı süsü verilmiş bir gizli odaydı. O odanın içinde Micheal'ın özel eşyaları , dosyaları ve en önemlisi , kumarhanenin kasası vardı. Bu kilidin kendilerini kurtaracağını biliyordu.
Kilidin içini , dışını , yakından ve uzaktan fotoğraflarını çekti. Aklında değişik fikirler oluşuyordu. Kötü bir gülüş atarak arabasına bindi ve eve doğru yol aldı.
Eve vardığında Edward elinde sigara , masasında şarapla karşıladı David'i.
'' Sonuç nedir dostum ? ''
'' Harika ama ilginç bir şey var. Yangın merdiveni kumarhanenin arkasında ve kilitli bir kapısı var ''
'' Gerçekten yangın olsa nasıl çıkacaklar , düzgün bakmalıydın. ''
'' Fazla mı şarap içtin sen ? Aslında o bir yangın merdiveni değil. İnsanların gözüne süs vermek için yapılan gizli bir oda sadece. Ve o odada kumarhanenin kasası ve Micheal'ın gizli eşyaları var. ''
'' Tamam olabilir şarap içmeyen akıllı arkadaşım ama kilidi büyü yaparak mı açacaksın ? Şarap içmesende benden akılsızsın ''
'' Anlıyorum seni. Düşünmekte fazla yol kat edemiyorsun ama yetişkin ve zihniyeti yerinde olan insanların en büyük anılarını hatırlama ihtimali çok yüksekmiş. Buradan sen çıkar çözümü. Ama pardon ben yetişkin ve zihniyeti yerinde olan insanlar demiştim. O yüzden benim söylemem gerek. Dinle şimdi. 15-16 yaşlarındayken basket maçına gitmiştik. Bizim evimizde kimse olmadığı için anahtarı almıştım ama sakarlık yaparak çukura düşürmüştüm. Yakınlarda zaten çilingir yoktu. Biz kapının önünde boş boş otururken babam gelip neler olduğunu sormuştu ve biz teker teker anlatmıştık. Babam gidip bana oyun hamuru ve bir kutu kola aldırmıştı. Kilidin dışını , girişini , çıkışını kısaca her tarafını inceledikten sonra kilidin kopyasını oyun hamurunda gerçekleştirmişti. Sonra ise kutu kolanın dışını oyun hamurunun dışına kaplamıştı ve bir anahtar haline getirip kapıyı açmıştı. Bu kadar basit. Şimdi malzemeleri almaya gidiyorum.''
David evden çıktığında Edward kendi kendine mırıldanıyordu.
'' Annemin intikamını alırsak David'e borçluyum. O olmazsa bunları düşünemezdim. Asla düşünemezdim ''
Bir süre sonra şarabını yudumlarken içeriye giren David
'' Masadan şarabını kaldır , anahtar yapma vakti. ''
Tüm herşeyi yerine getirip anahtar yapıldı. Bu anahtar intikam kapısının anahtarıydı. Ve bu intikamı soğumadan yemeyi başaracaklardı.
Başaracaklar mıydı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Koşanlar
ActionEdward'ın babasının şehrin gangsteri olarak tanınan Micheal'a kumar borcu vardır. Bu borcu, verilen kısıtlı zamanda ödeyemez ve eşiyle birlikte öldürülür. Bunu gören Edward'ın kız kardeşi Celly, felç geçirir. Edward ve çocukluk arkadaşı, ileride is...