twenty nine

15K 1.3K 275
                                    

-Jungkook tarafından

Yaklaşık 3 saattir Taehyung'un kapısının önünde oturmuş bekliyorum.

Evet buraya geleli tam tamına 3 saat olmuştu ve ben 3 saattir taehyung'un benimle konuşmasını bekliyordum. Ama o kapıyı açmamakta diretiyordu.

Beni dinlemeden bana tepki göstermesine gerçekten bir anlam veremiyordum. Sonuç olarak yoongi benim eski sevgilimdi. Ve artık onunla görüşmüyordum. Arkadaş bile değildik. Hatta onu uzun süredir görmüyordum. Öldü mü kaldı mı onu bile bilmiyordum. Ama taehyung onunla konuştuğumu ve hala onu sevdiğimi idda ediyordu.

Oflayarak oturduğum paspasın üstünden kalkıp pencerenin önüne doğru yürüdüm ve yarı açık perdenin kenarından onu izledim. Suratı asıktı ve yerdeki halıyla bakışıyordu.

Pencereye iki kere tıklatmam sonucunda yüzünü bana çevirip baktı. Bakışları o kadar derindi ki gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım. Ama artık buna bir son vermesi ve adam akıllı konuşup bu saçma konuyu çözmemiz gerekiyordu.

"Şu lanet kapıyı açmayı düşünüyor musun artık?"

Hala aynı şekilde bakmaya devam ederken hiçbir şekilde hareket etmiyordu. Yüzünde de hiçbir ifade yer almıyordu. Ne mutlu ne üzgün ne de şaşkındı. O sadece, bakıyordu.

Sonunda oturduğu yerden kalkıp salondan çıkmıştı. Kapıyı açacağını düşünüp pencerenin önünden ayrıldım ve az önce oturduğum paspasın yanına gelerek kapıyı açmasını beklemeye başladım. 2 dakikanın ardından açılan kapının ardında beliren taehyung dikkatimi çekmişti. Kahvenin en güzel tonu olan saçları fazlasıyla dağınıktı ve dudağındaki piercing bana merhaba dermişçesine bakıyordu. O an da kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Neredeyse 3 gündür konuşmuyorduk ve ben onu fazlasıyla özlemiştim, tabi dudaklarınıda öyle. Ama o yüzüme dahi bakmadan kapıyı çekip çıkmıştı. Bense sadece arkasından bakmakla yetinmiştim.

Nereye gittiği konusunda en ufak fikrim dahi yoktu. Ve bende olduğum yerde dikilmeyi kesip onu takip etmeye başlamıştım. Yalpalanarak yürüdüğünü farkettiğimde bir şeylerin ters gittiğini hemen anlamıştım. Dengesini sağlayamıyordu ve her an yere kapaklanacak gibi yürüyordu.

Yanına yaklaşıp kolundan tuttum ve kendime doğru çevirdim. Bakışları hala aynıydı.

"Tanrı aşkına senin neyin var?"

Sorum üzerine yarım ağız sırıtıp yüzüme bakmaya başladı.

"Neyim mi var? Hah! bir de soruyor musun?"

Bira kokan nefesinden içtiği belli oluyordu. Şu an sarhoştu ve herşeyinde farkındaydı. O yüzden fazla üstelemeden onu kolundan tutup sağımdaki araya soktum ve konuşmaya başladım;

"Neden bu kadar önyargılı davranıyorsun, bir kez olsun benden dinlemeyi denedin mi?"

Tabiki denememişti. Ne olursa olsun birbirimizi dinlemeli ve birbirimize karşı anlayışlı olmalıydık. Ama taehyung çabuk dolduruşa geldiği için ne yazık ki bunu başaramıyorduk.

"Dinleyecek bir şeyim yok."

"Hayır var. Beni dinlemek zorundasın. Neden çocuk gibi davranıyorsun? Aramızda bir güven sorunu varsa bunu birlikte çözmemiz gerekiyor. Ama sen kaçıyorsun taehyung? Bunu neden yapıyorsun?"

Yere bakan gözlerini bana sabitleyip gözlerimin içine baktı. Şu an bana ihtiyacı olduğunu her halinden anlayabiliyordum. Ama o gururuna ve önyargısına yenik düşüp bunu belli etmemeye çalışıyordu. Fakat ne olursa olsun onu seviyordum. Onunda beni sevdiğini biliyordum. Her ne kadar bana kızgın olsada beni bırakmayacağını da biliyordum. Çünkü o sadık biriydi ve asla böyle bir şey yapmazdı. Dediğim gibi, sadece önyargısına yenik düşüyordu.

Bana böyle bakmaya devam ettikçe içimde bir şeyler kopuyor gibiydi. Ve ben o bakışları bozmak adına karşımdaki bedene var gücümle sarıldım. Çünkü sarılmak herşeyin önüne geçebilirdi ve herşeyi unutturabilirdi.

Kollarımı zayıf bedene sardığımda kendi belimde hissettiğim ellerde bana karşılık vermişti.

Biliyordum. Taehyung'un da beni hala sevdiğini ve beni bırakmayacağını biliyordum. Zaten hiçbir zaman şüphem olmamıştı. Ona daima güveniyordum.

Özlediğim kokuyu içime çekerken tek elimi kahverengi saçlara daldırdım ve dudaklarımı aralayarak konuşmaya başladım;

"Seni özledim."

Biraz durduktan sonra derin bir nefes alıp cevap verdi;

"Bende."

Sarılmamıza bir son verip hala güzelliğinden ödün vermeyen yüzünü incelemeye başladım. O gerçekten çok ama çok güzeldi.

"Beni dinlemen gerekiyor güzellik."

Son kelimeyi bastırarak söylediğimde yüzünde beliren ani gülümsemeye karşılık bende ona gülümsememi bahşettim ve cevap vermesini bekledim.

"Sadece tek bir şey soracağım."

Neymiş o dermişçesine baktım. Çok geçmeden cevap vermişti;

"Yoongi'yi seviyor musun?"

Bunu bana sorması bile saçmaydı. Yoongi'yi uzun zamandır görmüyordum ve yaşayıp yaşamadığını dahi bilmiyordum. Üstelik benim artık onunla hiçbir alakam yoktu. Aramızdaki herşeyi tamamiyle bitirmiştik. İçimde yoongi'ye karşı en ufak bir his dahi kalmamıştı.

"Hayır. Ben seni seviyorum taehyung, sadece seni."

Bu sözüm üzerine ellerini yanağıma koyup yüzümü kendi yüzüne yaklaştırdı ve yumuşak dudaklarını dudaklarımla birleştirerek aramızdaki mesafeyi kapattı. Dudaklarını hareket ettirmeye başladığında ona karşılık verip bira kokan sıcak nefesini dudaklarımda hissettim.

Kısa süren öpüşmemizin ardından kulağıma yaklaşarak fısıldadı;

"Seni hala seviyorum jungkook."

Haladan kastını anlayamamıştım. Çünkü beni sevmesini engelleyecek bir şey yapmamıştım. Fakat, üstelemedim. Ortada büyük bir yanlış anlama vardı ve ben bunu düzeltmek zorundaydım. İkimiz adına bunu yapmalıydım;

Çünkü ben, ona bu kadar aşıkken onu kaybetmeye dayanamazdım.

mutual feelings  ━  tae.kook  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin