Karanlık her zaman korkutucu veya kötü olmayabilir. Karanlık, aslında bir anne gibidir. Yere düştüğünde kaldıramaz ama senin düşüşünü kimselere göstermez, saklar. Sen düştüğün yerden kalktığında gururlanır. Ve sen her ayağa tek başına kalktığında, dahada güçlenirsin. Korktuğunuzda sarılır. Ağladığınızda göz yaşlarınızı siler. Üzüldüğünüzü gördüğünde, başkasına göstermez. Teselli edemez ama her zaman yanınızda olduğunu hissettirir. Ben her korktuğumda veya yalnız hissettiğimde, siyahın en koyu tonuyla bütünleşmiş odamın, siyah perdelerini kapatır, siyah kapıyı kilitler, ve karanlığın beni kucaklamasını izin verir, huzurun tadını çıkarırdım. Şu an mesela, kendimi her geçen güne inat, daha yalnız ve yorgun hissediyorum. Kalbimi avuçlarında dikenler bulunan bir el almış, sanki çektiğin yetmedi. Bu dünyada yerin yok. Senin der gibi daha da sıkıyor, kalbimdeki yangın, buzdan duvarlarımı eritmek için daha da harlanıyordu. İçimdeki canavar beyaza yakın gri gözleriyle, zincirler tarafından tutsak edilse dahi, meydan okuyan, hırçın bakışlarını benden ayırmıyor, onu ne zaman serbest bırakacağımı dört gözle bekliyordu. Ve bunu ikizmizde biliyorduk ki, o zaman hiç iyi şeyler olmayacaktı. Artık nefes alamayacağımı anladığımda, kafamdaki yorganı iterek yere attım ve bacaklarımı yataktan aşağı sallandırarak, çıplak ayaklarımın soğuk parkelerle buluşmasını sağladım. Bu soğukluk, bacaklarımdan başlayarak sırtıma kadar her bir tüyümü, diken diken etti. Gülümsedim. Hemen yanıbaşımdaki komidinin üzerindeki telefondan mesaj sesi yükseldi. Telefonu elime alarak ilk önce saate baktım. 17:47. . Okuldan yarım saat önce çıkmış ve kendimi odaya kilitleyerek, karanlıkta kendimi biraz daha iyi ve hırpalanmış, yara içindeki ruhumun biraz daha iyileştirmeye çalışmıştım ancak gelen dördüncü mesajdan sonra bu pek mümkün olmayacağını anladım. Telefondan mesajlara girerek gelen mesajları okudum.
Gönderen: yakışıklım
Nerdesin?Yine telefonu sessize mi aldın?
Lanet olsun!
Beni ara mesajı görünce.
Abimin yine boş yere telaşlanmış olduğunu attığı mesajlardan anladım. Yiyeceğim azarı düşünmemeye çalışarak, telefondan abimi aradım. Telefon üçüncü çalışta açıldı.
" nerdesin sen? Ne kadar meraklandım haberin var mı senin? !" Diye bağırdı aksanlı türkçesiyle. Dudağımı dişledim. Haklıydı.
"Özür dilerim. Biliyorsun işte beni. Sadece biraz yanlız kalmak istiyordum. Korkutmak istemedim abi. "
dedim rusça. suçlu cocuklar gibi çıkmıştı sesim. Haklıydı. Karşı taraftan derin bir nefes alma sesi geldi.
"Tamam. Sakinim. Sakinim. Ne için aramıştım ben seni? Heh. arabayı getir, hem sen de gel diyecektim. Salona geçeriz. Adamda kafa bırakmadın kızım ya .bidaha o telefonu açmazsan seni bulur, tek tek o kara saçlarını yolarım . Anladın?."
Hızlıca başımı salladım. Göremeyeğini bile bile.
"Tamam o zaman abi. Ben kampüse gelirim arabayla. Beraber geçeriz."
" tamam güzelim. Kendine dikkat et. Dikkatli sür."
Güldüm kendi kendime.Arabayı ondan daha iyi sürdüğümü bile bile aynı uyarıyı yapması komik ve hoşuma gidiyordu. Abi yüreği işte. Telefonu kapatarak yatağa bıraktım. Ayağa kalkarak aynanın karşısına geçtim. Kendimi sevmesemde saçlarımı seviyordum. Uzun, düz saçlarım, kalçalarımdan aşağı iniyor, dizlerime on cm kala bitiyordu. Siyah ince kazağım, ince belimi sarmış, vücuduma oturmuştu. Dar siyah pantolon uzun bacaklarımı sarmış, daha da uzun göstermişti. Güzeldim işte. Daha fazla bakmayarak dolabın sürgülü kapağını açtım. içinden deri ceketimi giydim. Evin ve arabanın anahtarını alarak cebime koydum. Odadan çıkarken susadığımı hissettim. Mutfağa giderek bir bardak su doldurdum ve tek dikişte içtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ RAPUNZEL
ChickLitBen yürekle seven, gözlerinde buz dağları taşıyan Rapunzel. "Adı aşk bu eziyetin adı." "Benim saçlarım hep kısaydı. Hep kesmek zorunda kaldım. Çünkü bileklerimi kesemiyordum. Şimdi ilk kez seninle uzatıyorum saçlarımı. Bak bunun anlamı çok derin...