giriş

23 4 0
                                    


× Basit bakış açısı ve o açıya sıkışmış mükemmellik ×

Hikayem tam olarak ne zaman başlamıştı veya bu süreç boyunca kişiliğimi ne kadar yansıtabilmiştim, insanların tümüyle "ben" olduğumu iddia ettiği bedenime bilmiyordum ama bakıştığım fizik projesi benden daha değerliydi o an. İnsanların üzerine titreyişini geçmiş kendime odaklanmıştım, gözyaşlarım akmak için komutu almış bu sefer de projenin acılarımla ıslanıp değer kaybetme olasılığı yüzünden akamamışlardı bir türlü.

Diğer yandan hayat da acı da devam ediyordu. Ki düşününce yerine ölümü bile yeğlediğim şeyi yapmış üstüne bir de vicdan azabıma gözyaşlarımı bile serpememiştim. Bu bir insanın kendinden nefret etmesi için yeterli bir sebep miydi o an onu bile kestiremiyordum.

Sonuç olarak elimde bir fizik projesi, dolu dolu gözler ve yere eğdiğim başımla evin ziline 5. kez basışımı vurguluyordum. Sayının yükselişini anca kapıya vuracağım tekmelerimle engelleyebileceğimi düşünüyordum herhalde o anki düşünemezliğim, o anki aptallığımla...

Aslına bakacak olursak olanlar yetmez gibi bir de eve alınmıyordum. Gözlerimi sıkıca yumup ensemi arkaya doğru kırdığımda herhalde şu "kaderin oyunu" denilen şey oluyordu. İçim ne olursa olsun dışa sızamıyordu, o gün ne ağlayabilmiş ne de sessizce bile olsa içimdeki küfürlerden birini dillendirebilmiştim.

Ağzımda küfür şekillenmeden tek kaşı havada bir şekilde ablam ve ardına kadar olmasa da haksız çıkmam için yeterli pay bırakmış aralıklı kapı karşılamıştı beni.

"Tam olarak ne düşünüyordun, çok çalınca sihirli güçlerle kapının açılacağını falan mı?"

Ne zaman yaşlar içeride kendi halinde kurumuştu bilmiyordum ama gözlerim yalnızca baygın bakıyordu.

Yorgun hissetmem için gayet sıradan bir gündü, hatta yağmurdan bile erken gelmiştim eve. Normal şartlarıma göre o gün için şanslı bile sayabilirdim kendimi. Ama ne varki içimdeki hayal yıkıkları, akamamış gözyaşları varlığını bedenime vuran çöküşle vurguluyordu. Yorgundum ve bu artık bedenime yansıyordu.

Ama günün sonunda kendimi inandırdığım yalanlara göre yorgunluğum bir şekilde iyiydi, yıkımlarımın sonu olaysız gelmişti.

Ablamın kaşı inmemiş üstüne göğsünde kavuşturmuştu hala ıslak ellerini. Dudaklarımı oynatmak bir yana dursun dilimin ucuna inmiş kelimeleri toparlamak için bile yorgun hissediyordum kendimi.

Kapanmayı bekleyen gözlerimi benim için bile fazla mayışkan bir tavırla kırpıştırdıktan sonra bir şekilde oynadı dudaklarım, "Yoo."... Cevap kısaydı ve bir o kadar kurtarıcı.

Varlığımdan, gözyaşlarımdan, acımdan daha değerli fizik projesini öylece bulduğum ilk yere bıraktığımda ilk adımı tamamladığımı düşünüyordum, eve girmek bile başarıydı... Ki fazla bir şey değil, tek derdim yorgunluğumu bir uykuyla geçiştirmekti. Bunun için bile uğraşmamın gerektiği bir hayatı yaşıyordum.

Adımlarımı hızlandırıp oturma odasına geçtim. Annem yine baş köşedeydi ve asla yapmayacağı yemeklerin tariflerini okuyordu elindeki dergiden, yani o an düşündüğüm buydu.

Adımlarım sesini yükselttiğinde daha doğrusu annem geldiğimden emin olduğunda annemin bakışları dergiden gözlerime kaydı, her zamanki gibi. Ve yine her zamanki gibi tam karşısına gelene kadar ne bakış yönü ne de başının dergiye eğikliği gram oynamamıştı.

Ufak bir tebessümle konuştu başı bana doğru kalktığında annem, "hoşgeldin bebeğim.". Başımla onayladım ve hızlıca kalem cüzdanımdaki tüm bozuk paraları annemin eline boşalttım.

Sıradanlaşmış hoşgeldin aşamaları veya yalan söylemek için fazla yorgundu dudaklarım. Hoş bulmamış oluşum her ne kadar göz önünde olsa da hoşgelmiştim ya anneme göre bu yeter diye umuyordum, konuyu kurcalamak için bile yorgundum.

Babannemin önünde eğilip onun da avucuna bulmak için yolumu uzattığım bir avuç kurutulmuş kuş üzümünü boşalttıktan sonra alnından öpüp kalem cüzdanımı aceleyle içine sıkıştırdığım çantamı omzuma yerleştirip odama çıkmıştım.

Odama vardığımda günün bittiğini düşünüyordum. Kurtulmuştum öyle değil mi, bir şekilde? Ama hayır, sırtım yatakla buluştuğunda bir daha anımsamayacağıma dair kendime yemin ettiğim düşüncelerle boğuşmaya başlamıştı zihnim günün her saniyesinde buluştuğu kesitlerde olduğu gibi.

《geriye dönüş》

Gözlerim hiç olmadığı veya olmayacağı şekilde dolduğunda kaşlarımı çattım hızlıca ve devamı gözlerimi kapatışımla gelmişti korkaklığımın beni şaşırtmadığı şekilde.

Geceden daha koyu saçlı, vanilya tenli adam dudaklarıyla ölüm veriyordu kadına. Adamın yüz ifadesi belirli değildi ve kadının ağladığını görebiliyordum olabilecek en uzak mesafeden; ölümü bile, ölüşü bile güzeldi kadının, adamın dudaklarından...

Ve işin tuhaf tarafı gözlerimin kapalı kaldığı süreçte bile görmeye devam etmiştim kadının gözlerindeki sönük ışıltıyı, kadının güzelliğini, adamın dudaklarını, kadının ölüşünü...

X X X

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 27, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIK || Erkeğin AğzındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin