Bella yavaş yavaş kendine geldiğinde hava tamamen kararmıştı ve hâlâ yağmur yağıyordu. Bella nerede olduğunu anlayamadı gözü karanlığa alışınca o evde olduğunu anladı. Düşmeden önce evde neler yaşadığını hatırladı , çığlık attı ve kalkıp bir an önce oradan gitmek istiyordu. Kalkmak istedi ama yine yere düştü. Çünkü bacağı çok kötü durumdaydı. Sırtını da çarptığı için çok acıyordu. Bacağını hissetmiyordu sanki bacağı yerinde yoktu. Hâlâ kanadığını hissedince gömleğini yırtıp bacağına sardı. Çok acıyordu bir an için cebinde taşıdığı küçük el feneri aklına geldi. Yarasını gormeliydi ne kadar kan kaybettiğini o da bilmiyordu. Elini arka cebine attı ve eline el fenerinin parçaları geldi. Düştüğü için kırılmıştı. "Lanet olsun! " deyip fenerin parçalarını fırlattı. Cep telefonunu çıkardı ve o da iki bip sesinden sonra kapandı. Şarjı bitmişti. "Neden her şey üst üste gelir ki ?" diye isyan ediyordu. Yürüyemiyordu bu yüzden sürünmeye başladı. O evden ne olursa nasıl olursa uzaklaşmak istiyordu. Ama çok yorulmuştu sadece bir iki hamle yapabilmişti. Bacağı çok acıyordu. Yağmurda şiddetini artırınca üstü başı çamur oldu. Artık dayanamıyordu.Oturdu , montunun şapkasını başına gecirdi , yüzünü ellerinin arasına alarak ağlamaya başladı. Saatin kaç olduğundan haberi yoktu. Bella daha çok korkmaya başladı. Her saniye aklına evdeki yaşadıkları geliyordu. Neden bu eve girmişti ? O da anlam veremedi. Rüzgar çıktı ve çok sert esiyordu. Bella üşümeye başladı montuna daha sıkı sarıldı. Rüzgarın sesiyle karışık bi araba sesi duydu. Sevindi yardım isteyecekti. Araba yaklaşıyordu , farları Bellanın yüzünü aydınlatıyordu. Bella oturduğu yerden el sallayarak :
" Yardım edin! " diye bağırdı. Ama araba o eve gelmiyordu. Araba geçti ve gitti. Tepenin arkasında bir yol vardı. Bella yola göre çukurda kalıyordu, onu görmediler. Bu yolu hiç görmemişti hoş ilk defa bu tepeye çıkıyordu. İlk taşındığından beri bu eve gelmek istiyordu ama keşke gelmeseydi.
Bunlari düşünerek daha ne kadar oturacaktı ki orada. Saat epey geç olmuştu. Yeniden hamle yapıp kalmak istedi , yine olmadı. Sürünecekti başka çaresi yoktu. Burada kalamazdı. Rüzgâr daha şiddetlendi , yağmur arttı. Dayanacak gücü kalmamıştı. Rüzgarla birlikte yanına bir kağıt parçası uçup eline çarptı. Bella çığlık atıp elini geri çekti. Korkmuştu. Kağıt parçası olduğunu anlayınca rahatladı. Tam buruşturup atacakken evle ilgili bir şey yazıyor mu diye cebine koydu. Bella nasibini almamış hala ev hakkında bilgi edinmek istiyordu. Korkuyordu ama yine de merak etmişti. Her gece rüyasına giren evi araştırmak hakkıydı. İçeri girmişti ( hala o anları düşününce ürküyordu ) ama öğrenmek istiyordu. Sahibini gerçekten merak ediyordu. Belki de bulduğu o kağıt sahibe ait bir fotoğraftı. Bella hala orada olduğunu anlayınca yavaş yavaş sürünmeye başladı. Elleriyle geri geri giderek bacağını ileri çekiyordu ama her cekisinde acıdan çıldırıyordu. İki hamle yapıp duruyor ve derin bi nefes alıyordu. Gücü azalıyordu ama neyseki evden biraz uzaklaşmış kendi evine inen yola gelmişti. Ama yol çok dikti. Burdan nasıl inecekti ? Yuvarlanamazdı. Evden nasıl geldiyse öyle gidecekti , sürünecekti. Aynı hareketleri yaparak acı içinde evine geldi. Kapıya yaklaştı zar zor tek ayağının üstüne kalkabildi yaralı ayağını zaten artık hissetmiyordu. Anahtarları aradı bulamadı. O evde mi düşürdüm derken eli montuna çarptı ve anahtarların şıngırtısını duydu. Bella hiç bu kadar sevindiğini hatırlamıyordu. Elleri soğuktan üşüşmüştü ve çamurluydu. Elleri titriyordu anahtarı
takarken elinden düştü. Bella ayakta zor duruyordu ve bi de egilip anahtarı alacaktı küfür etmek işe yaramazdı. Kapının kolundan tutulup yavaş yavaş egilirken bacağını bükmek zorunda kaldı çığlıklarla egilip anahtarı aldı. Dogruldu ve derin bi nefes aldı. Egilip anahtarı alması kalkıp doğrulması en az iki dakikasını almıştı. Bella aglamak istiyordu ama yapmadı. Kapıyı açması gerekiyordu. Anahtarı çevirdi, kapı açıldı. İçeri girdi, derin bir oh çekti ve ışığı açtı. Karanlıkta o kadar kalmıştı ki ışık açılınca gözlerini tekrar kapattı. Gözleri acımıştı. Bir iki dakika kapının arkasına oturup öylece durdu. Çok yorulmuştu. Askerler bile benim kadar sürünmemiştir diye düşündü. Bu sözüne de güldü. Neyse ki gözleri ışığa alıştı, gözlerini açtı. Kalktı duvardan tutunarak yavaş yavaş mutfağa gitti. Tam üç bardak su içti. Çok susamıştı. Ayağını sürüyerek odasına gitti. Yatağına oturdu bacağına baktı. Bacağı morarmıştı, kan durmuştu ama çok kötü görünüyordu. Ağrısı artmıştı , pantolonunu çıkarmayı denedi ama çıkaramadı. Yaraya yapışmıştı ve çok acıyordu. Bir şeyler yapması gerekiyordu yoksa mikrop kapacak daha kötü olacaktı. Çekmeceden makası aldı ve pantolonunu kesti. Sardığı yırtık gömlek parçasını açtı çığlıklarla. Tentürdiyot sürüp gazlı bezle sardı. Gözleri kapanıyordu hemen uyumak istiyordu. Aynaya baktı ve çığlığı bastı. Bu Bella değildi sanki. Hali berbatti. Saçları dağılmış, üstü başı çamurdu ve çamurlu botlarıyla yatak odasına kadar gelmişti. Bellanın en son yapacağı şeydi bunlar ama botunu bile çıkarmadan yatağa attı kendini. Saati merak etti , göz ucuyla başucundaki saate baktı ve 01.55ti. "Ne kadar geç.. cümlesini tamamlayamadan hemen uyudu. Bugün yaşadıklarını düşünemedi bile. Zaten hiç hali yoktu.