Giriş

43 6 0
                                    


''Yürürken önüne baksana!''

Kaşlarımı çatarak önümdeki kıza baktım. Onunla uğraşacak vaktim yoktu. Sakinleşmek adına derin bir nefes aldım. Hepsi gerizekalı bunların. Sanki yer sıkıntısı varmış gibi koridorun ortasında konuşuyorlar.

Okul binasından çıktığımda saçlarımı sertçe kulağımın arkasına sıkıştırdım. Rüzgar aynı şeyi tekrarlayınca hareketlerim de daha sert bir hal almaya başladı. Çığlık atmak istiyordum.

Adalar birbirleriyle vedalaştığını gördüğümde aralarından biri beni fark etmeden hemen önüme döndüm. Beni alan siyah araba her zamanki gibi bahçe kapısının önündeydi. Hemen arabaya bindim. Tam kapıyı kaparken Ada'nın sesini duydum:

''Yarın görüşürüz, Nil!''

Ona karşılık vermeden kapıyı kapattım. Kemal Amca bana bakıp başını sallayınca bende ona aynı şekilde karşılık verdim. O da bunun üzerine arabayı çalıştırdı. Araba hareket etmeye başladığında huzursuzca yerimde kıpırdandım.

''Siz çıktığınızda babam evde miydi?''

''Evet, küçük hanım.''

''Peki nasıldı?''

''Biraz gergindi.''

Bunu öğrenince bende gerildim. Babam her zaman beni azarlardı. Ama gergin olduğu zamanlar sanki rahatlayabilecekmiş gibi her şeyini benden çıkarırdı. Onunla ayni yerde bulunmaktan rahatsız oluyordum. Normalde evde olduğu zamanlar kendimi odama kapatır, ders çalışıyormuş gibi yapardım. Bu sadece onu değil, annemin yerini tutabileceğini sanan aptal kadını ve onun aptal kızını da benden uzak tutardı. Ama lanet olsun ki bugün Uzuner ailesi için önemli bir gündü. Türker Holding'in sahibi Taylan Türker ve ailesi evimize yemeğe gelerek bizi onurlandırıyordu.

Türkerler hakkında bildiklerim babamın yeni kızıyla konuşurken duyduklarımdan ibaretti: Taylan Bey babamın yakın arkadaşıydı ve uzun süredir Amerika'da yaşayan aile Türkiye'ye kesin dönüş yapmıştı. Neye karar verdilerse umrumda değildi. Tek istediğim yakın arkadaş bahanesiyle sürekli evimizde olmamalarıydı.

Kemal Amca, arabayı bahçe kapısının önünde durdurduğunda arabadan indim. Bahçeyi ortadan ikiye ayıran taş yoldan geçerek ön kapıya vardım. Kapıyı açmadan önce sanki oksijensiz bir yere giriyormuşum gibi derin bir nefes aldım. Hoş, bu ev beni her şekilde boğuyordu. Önceden böyle değildi, en azından Leyla Uzuner sadece kendini düşünüp beni bırakmadan önce burada güzel anılarım olmuştu.

Her şeyiyle beyaz olan kısa koridoru geçtikten sonra evdekiler görüş açıma girmişti: Emir veren bir Didem Hanım; onun aynadan gözlerini ayırmayan kendini beğenmiş küçük kızı Sevgi Hanım ve her zaman ki sert duruşuyla telefonuyla konuşan Uzuner Holding'in sahibi Sinan Bey...

Kâhyalar aceleyle bir oraya bir buraya koşturup Didem Hanım'ın dileklerini yerine getiriyorlardı. Normalde hayaletli köşkten bir farkı olmayan ev Türkerler sayesinde ilk defa bu kadar karışıktı.

Babamın gözleri benimkilerle kesişince yüzüme ölçülü bir gülümseme yerleştirip ''İyi akşamlar.'' dedim.

Sesimi duyan Didem Hanim, kâhyaya söylenmeyi kesip bana döndü. ''Sonunda geldin. Acele et, misafirlerimiz birazdan burada olur.'' Ona karşılık vermeden arkama döndüm. Merdivene yönelmişken onun sesiyle yeniden ona döndüm: ''Bugün için sana bir şey aldım. Yatağının üstünde. Sonra teşekkür edersin.''

Birincisi: Bizim misafirlerimiz diye bir şey yok; sizin misafirleriniz var.

İkincisi: Teşekkür etmek mi? Bu kadın kendini kim sanıyor?

Zoraki KötüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin